..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Hiçbir şey yaşam kadar tatlı değildir. -Euripides
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Öykü > Toplumcu > Nermin Güday Kaçar




14 Şubat 2015
Has Adam  
Nermin Güday Kaçar
Her mahallenin bir delisi mutlaka vardır. Bizim mahallenin delisi de Deli Ömer’ di. Onu bütün çocuklar ve köpekler çok severdi. O da onları. Çok fazla konuşmazdı Ömer. Konuşmak canı istemediği zamanlarda onunla anlaşmak da zordu zaten. Kelimeler, homurtu halinden çıkardı ağzından. Yine de biz anlardık onun ne demek istediğini. Konuştuğu zaman da susturmak için para veresimiz gelirdi. Kirliydi, pisti ama ondan hiç rahatsız olmazdık. Etrafında pervane olurduk. Sanki ona bizi çeken bir tılsım vardı.


:AFHI:
Her mahallenin bir delisi mutlaka vardır. Bizim mahallenin delisi de Deli Ömer’ di. Onu bütün çocuklar ve köpekler çok severdi. O da onları. Çok fazla konuşmazdı Ömer. Konuşmak canı istemediği zamanlarda onunla anlaşmak da zordu zaten. Kelimeler, homurtu halinden çıkardı ağzından. Yine de biz anlardık onun ne demek istediğini. Konuştuğu zaman da susturmak için para veresimiz gelirdi. Kirliydi, pisti ama ondan hiç rahatsız olmazdık. Etrafında pervane olurduk. Sanki ona bizi çeken bir tılsım vardı.

Mahallemizin gelir ortalaması birbirine benziyordu. O yüzden de kimse kimseyi, hiçbir konuda eleştirmez, ayıplamazdı. Dostluk vardı tabii ki. Arada bir çıkan kavgaları saymazsak barış içindeydi mahalleli. Kavganın sonunda da ne kadar şiddetli olursa olsun, bir mendilin kuruma zamanı gibi unutulurdu küslükler.

Ömer’ de bizim mahalleye Allah tarafından emanet bırakılmış bir garipti. Kendine ait bir gecekondusu vardı. O gecekondusunun en değerli eşyası da pilli radyosuydu. O radyoya gözünün içi gibi bakardı. Gelenlere asla el sürdürmezdi. Pili bittiğinde, mutlaka bir gönüllü bulur, ona aldırırdı pilleri. Sonra da düğmesini çevirir, sesini çok fazla da açmazdı. Neden böyle yaptığını hiç anlayamamıştık. Haber saati geldiğinde heyecanlanırdı. Radyonun içine girecekmiş gibi olurdu.

Biz üçlü, yani Mehmet, kerim ve ben(Murat) sokağın köşesinden çıkarken yakaladık. Onun neşeli olup olmadığını önce sınar, sonra alevlenirdirirdik konuşmamızı. Mahalleli bizden yaka silker olmuştu. Olmadık şaklabanlıklar, kimsenin aklına gelmedik şakalar icat ederdik mahallede. Hayattan o şekilde zevk almayı tercih etmiştik. Halinden neşeli olduğu anlaşılıyordu. Yanında korumaları Karabaş, Fıstık ve adını bilmediğim diğer iki köpeğiyle yürümeye başladık. Zaten ne o bizi davet etme gereği duyar, ne de biz ondan davet beklerdik. Sanki onun kulübesi halka açık bir yerdi. Tabii ki sadece sevdikleri için geçerliydi bu. O önden içeri girdi. İçerisi her zaman olduğu gibi dağınıktı ve pis kokuyordu. Bir yer bulduk ve oturduk. O sırada da haber saati başlamış olacaktı ki davranışları garipleşti. Hemen radyonun kulağını çevirdi. Canımız sıkılmıştı. Tam da Ömer’ i neşeli bulmuşken olacak şey miydi? Haberlere daldı mı dünyadan eliğini eteğini çekerdi Ömer. Bana göre en iyi vatansever Ömer’ di. Haberleri endişeyle dinler, onun yorumunu mimiklerinden okuyabilirdi karşısındaki kişiler.

Ömer’ in kısık sesli radyosundaki haberi duyamıyorduk. Sanırım kendisi de duyamıyordu. Kulağını hırsla çevirdi radyonun ve en sona yükseltti. Şaşırmıştık ve birbirimize bakıyorduk. Dikkatle dinledi haberi. Yüzü kıpkırmızı olmuştu. Haber, hiçbirimizi çok ilgilendirmediği için aklımda kaldığı kadar Meclisle ve Milletvekilleriyle ilgili olmalıydı. Milletvekillerinin sosyal hakları, özel istisnalarla ilgili bir şeylerden bahsediyordu. Ömer çıldırmıştı. Ağzından köpükler saçarak küfür ediyor ve etrafında dönüp duruyordu. Sanki biz orada değildik ve bizi görmüyordu. Sonra radyonun kulağını büktü ve kapattı. Radyoya doğru iyice döndü. Başparmağıyla orta parmağının arasına işaret parmağını koydu ve sallamaya başladı. Biz şaşkınlık içinde onu seyrediyorduk. Sonra ani bir kararla dışarı çıktı. Dışarıdaki köpeklere ıslık çaldı. Hepsi bir anda karşısında dizidiler ve ön ayaklarının üzerinde Ömer’ den gelecek talimatı beklemeye başladılar.
Ömer sakinleşmişti. Kendinden emin bir politikacı edasıyla onları süzdü. Sonra konuşmak için yutkundu, boğazını temizledi.

“ Arkadaşlar!

Bugün itibariyle siyasete atılıyorum. Sizleri çok iyi temsil edeceğim. Asla kendi menfaatime yarar şekilde davranmayacağım. Sosyal haklarımın iyileştirilmesini de istemiyorum. Öyle tedavi giderlerinde de ayrıcalık istemiyorum. Emeklinin, memurun benden ne farkı var. Trafik cezalarından da muaf olmak istemiyorum. Kuralı çiğnersem ben de diğer vatandaş gibi çekmeliyim cezamı. Ha dokunulmazlık konusuna gelince işte ona karşıyım arkadaş. Bana kimse dokunamaz. Hele bir dokunsunlar biliyorsunuz tikim var. Ana avrat düz giderim valla!

.Arkamdamı sınız?

“ Hav hav hav. “

Konuşması bitmişti. Bizse sessiz figüranlık yapmıştık sahneye. Memleketin hali, bizim Deli Ömer’ i bile iyice delirtmişti. Biz ise hala işin gırgırında, eğlencesindeydik. En dokunaklı tarafı da onu destekleyen dostlarının bakışlarıydı. İnançla bakıyorlardı Ömer’ e. Deliydi, meliydi ama has adamdı Ömer.


Nermin Kaçar/BOLU



Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın toplumcu kümesinde bulunan diğer yazıları...
Musa Firârda
Bir Demet Maydanoz - Tanık - Son
Bir Demet Maydonoz
Şaşkın Hırsız
Kurbanın Dişleri - Final
Bir Demet Maydanoz - Davalı
Kurbanın Dişleri - 4
Kurbanın Dişleri - 2
Savaşta Barışta İnsan
Kurbanın Dişleri - 3

Yazarın öykü ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Bir Parça Simit
Vıdı VIdı
Ya Benimsin Ya Toprağın
Aptal Âşık
Elvedâ Yalancı Aşkım!

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Kardelen Çiçeğim [Şiir]
Yazı - Yorum [Eleştiri]


Nermin Güday Kaçar kimdir?

1969 Bolu doğumluyum. Evli ve 1 çocuk annesiyim. 2012 yılında basılmış olan " Hüzün Dalgaları " adlı bir öykü kitabım var. Çeşitli internet edebiyat sitelerinde yazılarımı paylaşıyorum. www. mobidik. com adlı sitede 3 e- kitabımı okutrlarımla buluşturdum.

Etkilendiği Yazarlar:
Yaşar Kemal, Marguez, Orhan Kemal, Sait Faik Abasıyanık, Orhan Kemal, Rıfat Ilgaz, Aziz Nesin, Ayşe Kulin


yazardan son gelenler

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Nermin Güday Kaçar, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.