Yalnızca hava, ışık ve arkadaşın varsa hiç üzülme. -Goethe |
|
||||||||||
|
Şimdi ise çok daha farklı düşünüyorum. Biz yazarların yada eli kalem tutanların silahının kalem olduğunu düşünüyorum.Uzun süredir haberleri midem bulanarak seyrediyorum. Benim ülkem de, benim vatandaşım da, ben de dahil olmak üzere hiç kimse hak etmiyor. Her seçimden önce insanlar, yanlışların,aksaklıkların düzelmesi ümidini taşırlar. Hep umutlar, bir sonraki iktidara, yönetime bağlanır.Her şey sanki sihirli bir değnek değmişcesine düzelecektir. Gelelim günümüze.İnsanlar,neredeyse yüzde elli oyla getirdikleri iktidardan memnunlar mı? İşte en çok merak ettiğim de bu benim ve benim gibi düşünenlerin.Bir devletin görevi vatandaşların belli başlı hizmetlerini karşılamaktır. Başta, Eğitim, sağlık, savunma ve diğer bakanlıkları temsil eden hizmetler. Şimdi çoğunuz, dünyanın değiştiğini söyleyeceksiniz.Tabii ki değişiyor, biz de değişiyoruz. Ben yaşlanıyorum, değişiyorum.Fikirlerim değişiyor, vücudum, ruhum değişiyor.Dünya değişiyor, politikalar değişiyor. Coğrafya değişiyor. Ülkem giderek yok ediliyor. Madenlerde garip işçimin naşı toprağa karışıyor. Sonuç:… Bir gecede bin adet zeytin ağacı kesiliyor.Sonuç…Sekiz yüz lira ile geçinmeye çalışan asgari ücretli artık ağlamayı isyan etmeyi bırakmış, kaderine terk edilmiş durumda. Aslında en büyük sorunumuz henüz kimsenin umurunda olmasa da yakın bir zamanda karşımıza çıkacak. Suriyeli ve Irak’lı mülteciler.Bunları konuşanlara çoğu insan aşırı milliyetçi gözüyle bakıyor.Bu konunun dil,din,ırk ile hiç ilgisi yok. Benim vatandaşım, fakirlik yardımı alabilmek için neredeyse sekiz kamu kurumundan gelir araştırması yaptırmak zorundadır. Peki mülteciler. Hiç birini yaptırmak zorunda değiller. Ev tutuyorlar, akşama kadar şehrin merkezinde avare avare geziyorlar. Üstlerinde markalı giysiler, ellerinde pahalı sigaralar, peşlerinde sayısını bilmediğin kadar çocuk. Ben işe koşturuyorum, onlar ise gezmeye. Türk insanı ise fırsatları değerlendirme peşinde. Beş yüz lira edecek evine yedi yüz lira istiyor. Arz ve talep meselesi tabii. Akşam saat dokuzdan sonra sokağa çıkmaktan korkuyorum. Oysa önceden saat kaç olursa olsun hiç çekinmezdim. Markete gider, ihtiyacımı alıp dönerdim. Bunlar sosyal boyutu. Gelelim ekonomik boyutuna. Iraklı ve Suriyeli kardeşlerimizin faturası aslında dolaylı yönden bize fatura ediliyor.Memura, işçiye, emekliye verilmeyen zam artışlarından. Maaşlarımızdan kesilen katkı paylarından. Maaşımızdan kesilen vergilerden. Hissettirilmeden yapılan zamlardan. Doktora gitmiştim geçenlerde. İlaçlarımı almak için eczaneme uğradım. İlacımı aldım. Çalışan ilacımı uzattı. Aynı anda da utanarak katılım payını söyledi. Ağzım açık kaldı rakam karşısında. Bir aylık hastane ve ilaç katılım payım tam tamına yüz yirmi liraydı. Cinlerim tepeme çıktı ve kıza söylendim. “ Gülsen’ciğim ne yaptın sen! Ben bu parayla bin odalı saray yaptırırdım.” Dışarı çıktım.Iraklı bir erkek çocuğu caddede paten kayıyordu ve az daha bana çarpacaktı. Bir an hafızamı kaybettiğimi düşündüm. Burası benim ülkemiydi?
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Nermin Güday Kaçar, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |