Materyalist bir dünyada yaşıyoruz, ve ben de materyalist bir kızım -Madonna |
|
||||||||||
|
Yuzumu yikiyor, sallama cayimi koyuyor bir de dunden kalan simitleri azicik isitip televizyonu aciyorum. Haberlerde Dunyaca unlu Turk is adami Berkay Soyluogullari'nin yeni sevgilisinden ayrildigini duyuyorum. Soyluogullari'ymis. Sanki o kadar isciyi ben kovdum. O kadar davalardan ben aklandim. O kadar bankayi ben hortumladim. Yetmezmis gibi bir de yeni sevgilimden ayrildim. Soyluluga bak be. Biz firin uc kurus fazla para verdiginde geri veririz, karimizdan baskasina bakmayiz ama Allah hep onlari korur ve kollar. Fakir hep sinanir zaten. Sabahtan aksama kadar sinaniyoruz. Ne guzel. Zenginse yapmadigi kalmiyor, daldan dala atliyor, hayati gundeme tasiniyor, bir Allah'in kulu da o adami kinamiyor. Aksine ozeniyor. Zengin ne yapsa kazaniyor arkadas. Gunah islese bile daha cok sempati kazaniyor. Allah ta zengin olsa gerek ama adaleti bizim gibi fakir ona eminim. Kotumu giyiyor, emektar ceketimi ustume atiyor ve anahtari alip kapiyi kapatiyorum. Evin onunde ayakkabilarimi giyerken karimin tuvaletin kapisini carptigini duyuyorum. Zaten ev gecekondu. Oksursen duyuluyor. Bari ben bir - iki adim yuruyunce su kapiyi carp be kadin. Senin huysuzlugunu sabah sabah hic cekecek halim yok. Iki sokak yuruyorum, sigarami yakiyorum ve is servisini beklemeye basliyorum. Sigarami daha yarilamadan Levent cikageliyor. Selamun Aleykum diyor. Gunaydin kardesim diyorum. Allah'in selamini alip verecek halim yok. Eh yok tabi. Cunku cocuklugumdan beri fakir buyudum ve bu gidisle de fakir olecegim. Benim yanimda olmayan birinin selamini niye alip vereyim ki? Levent ile birazcik futbol muhabbeti yapalim diyoruz ama konusmaya firsatimiz olmadan is servisi geliyor. Hepimiz acliktan, fakirlikten, bikkinliktan biraz da bu hayattan uzak durmak icin servisten ise gidene kadar guzel bir uyku cekiyoruz. Ise vardigimda kiyafetimi degistiriyor, cayimi iciyor ve basliyorum calismaya. Yine ayni gun. Onu suraya tak, bunu buraya gotur, gerisini zaten robotlar hallediyor. Yasamimin bir bolumu yine boyle gecerken ogle paydosuna geliyoruz. Yemegin ustune disarida sigaralarimizi iciyoruz ve haydi diyor Levent bari bu sefer gel. Bir an duraksiyorum sonra bugunun cuma oldugunu hatirliyorum. Yok kardesim bugun de gelmeyeyim diyorum. Inatla israr ediyor ama yine gelmeyecegimi soyleyince vazgeciyor. Artik Allah ile aramda kendimce savas ilan ediyordum. Bana verdigi hayati begenmiyor, adaletsizligini her gecen gun dusunerek O'ndan soguyor ve Cuma namazina bir kez daha gitmeyerek O'na ait olmadigimi hissediyordum. Oyle ki biz imami dinlerken millet cuma gunu oralarda buralarda gulusuyor, egleniyor nasil iscileri daha cok calistirabilirizi sorguluyordu. Bu muydu adalet? Bu muydu hak ettigini bulma? Basima daha kotu ne gelebilirdi zaten? Dipteydim. Uzaklardan "hop" diye bir ses duydum. Bir baktim planlama muduru bana bakarak "sen, sen gel buraya" diyordu. Yeteri kadar koleleri degilmisim gibi "hop" diye cagirmasi ayri bir guzeldi. Ben kimdim ki zaten? Basit bir isci. Sahip olduklarina sukreden, emirleri sorgulamayan, cocuk gibi azarlandiginda haklisiniz diyen. Kostura kostura yanina gittim "Buyrum mudurum" dedim. - Sen niye hala burdasin? Madem Cuma'ya gitmedin isinin basina donsene. - Simdi donecektim, mudurum. - Birak bu yalanlari... Simdi donecekmismis. Neyse, yengenin ilaci benim arabanin torpidoda kalmis. Biliyorsun bizim adresi, hemen git onlari birak sonra da geri gel. Al bu da anahtar. Direksiyonuma cok guvenmeme ragmen "tabi mudurum" dedim. Zaten isci miyim, sofor muyum, stres topu muyum bilmiyorum ama baska carem yok ki. Tesekkurler Allahim yine yanimdasin. Hep boyle kuluna destek ol. Hep bana is cikar. Guzelim arabaya biniyor ve koyuluyorum yola. Kendimi hic bu araca layik hissetmiyordum iyi mi? Alti ustu arac ama maddi seylerin insanlardan daha guzel oldugu zamanlarda yasiyoruz. Dunya'nin sonu geliyor olsa gerek. Gerci gelse bile zenginlere bir sey olmaz. Onlar uzay mekigine biner baska bir gezegene gider, biz fakirler burada olmeye mahkum oluruz. Bakalim bu bebek neler yapabiliyormus diye birazcik basiyorum gaza. Hizlaniyorum, yasadigimi hissediyorum ve yuzumde uzun zaman sonra kucuk bir gulumseme beliriyor. Derken ne oldugunu anlamadan bir patlama, an itibariyle yuvarlanma, aci, nefes alamama ve oldum mu sorusunu dusunurken bilincin durmasi... Sesler duyuyorum. Alarm degildi bu... Ise gec kalmamistim. Gozlerimi aciyorum. Karsimda patronumu goruyorum. Sag yanimda karim ve oglum. Allah bunu da yapmisti bana. Kaza yapmistim. Benle ugrasacagina baska seyler yapsa yemin ediyorum Dunya daha guzel olur diyordum icimden. Kim carpti bana diyordum. Kim carpti? Televizyona baktigimda Berkay Soyluogullari'nin bana carptigini ve yasamini yitirdigini goruyordum. O an icimi bir sevinc kaplamisti. Evet diyordum iste bu. Benim gibi azarlanan, hayati hicbir seye yaramayan gereksiz bir isci, unlu bir dolandiricinin hayatina son veriyordu. Bizim firmanin bu adamdan alacakli oldugundan olsa gerek planlama muduru "Sen hic kafana takma aslanim. Arabaymis, unlu biriymis hic uzulme. Ben hallediyorum her seyi. Sen dinlen" deyip kahraman muamelesi yapiyordu. "Tesekkurler mudurum" dedim ve dinlenmek icin gozlerimi kapadim. Hemsire, karima durumu iyiye gidiyor cumlelerini kurarken soyle bir dusundum. Hayat adil degildi, evet... Nitekim olum de ayni sekilde adil degildi. Benim gozumde zenginler belki hayati istedikleri gibi yasiyordu ama 28 yasindaki genc bir is adami olurken 57 yasindaki bir isci kurtulmayi basariyordu. Para yasami satin alamiyordu iste diyordum kendi kendime. Ayni sekilde bu kaza Allah'in beni duydugunun bir kanitiydi. Hem nefret ettigim adaletsizlige son verebilecegini gosteriyordu, hem de beni kendisine tekrar yaklastiriyor, kendimce yaratmis oldugum savasa son veriyordu. Bir tasla iki kus dedikleri buydu. Adalet yerini buluyor, Allah'a karsi inancim tekrar artiyordu. Kazadan sonra hayatim ani bir sekilde farkli olmayacakti bunu adim gibi biliyordum ama dusunce acisindan farkli bir ben olacagi kesindi. Bu da aslinda hayatimin yavas yavas degiseceginin bir belirtisi degil mi zaten?
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Alp Şahin, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |