Hayaller olmasaydı, umutlar dünde kalırdı. - Dolmuş atasözü |
|
||||||||||
|
Ah benim kuş tüyü yorganım, salıncakta urganım günlüğüm. Nasılsın, iyi misin? Beni soracak olursan; iyiyim desem yalan olur, çünkü hasta gibiyim; hastayım desem o da yalan olur, çünkü aycık iyi gibiyim. Senin anlayacağın, iyi miyim kötü müyüm ben de bilmiyom. Hislerim mi köreldi, n’oldu, anlayamadım. Demin önüme filcanda bi şey koydu çocuklar, içtim. Gayfe miydi içtiğim, çay mıydı, ıhlamur muydu, bilmiyom. Senin anlayacağın, ağzımın tadını bile gaybelettim. Dün gece bi ürya gördüm sevgili günlüğüm, kâbus gibiydi. Niye böyle kötü üryalar görüyom, bilmiyom. Üryamda bizim oğlan, İstanbul’da pulis müdürüymüş. Aylardır görüşmemişiz, çok özleşmişiz. Memet Amca’n, “Hadi hazırlan, yarın oğlumuzu görmeye gidiyoz.” diyo. İçimi bi sevinç gaplıyo ki anlatılır gibi değil. Alelacele başlıyom hazırlığa. Mudurnu tarhanası, eriştesi, katmerlisi, helvası, guru fasulyesi, kekik suyu derken; koca bi koli oluyo. Ayrıca dolmalar dolduruyom, sarmalar sarıyom, börekler, gözlemeler ediyom söylemesi ayıp. Pulis oğluma ellerimle yedirecekmişim. Bulursan yerinde, yedirirsin. Hazırlıklar tamamlandı, ertesi gün yola çıkacaz. Şeker haplarımızı, tansiyon haplarımızı çantamıza goyduk. Oralarda hasta olup da çocuğun başına dert olmayam dedik. Derken, o akşam oğlan aradı.”İstanbul’a gelmeyin, tayinim Adana’ya çıktı, yerleşince, sizi ararım.” dedi. Hopbala! Çocuk daha üç ay önce tayin olduydu İstanbul’a. Külünü daha yeni ısıttı. Yaptığım hazırlıklar boşa gitti. Hadi kuruya gurt düşmez de; börekler, gözlemeler, dolmalar, sarmalar ne olacak? Artık gonu gomşuyu davet edip ziyafet çektik. İçmeye ayranımız yokken yaptık bunu. Komşular da bi memnun oldular ki, anlatamam. Eeee, “Vergili kulum, sevgili kulum.” diye boşa dememişler. Bi hafta sonra oğlan, “Adana’ya yerleştik, gelin.” diye telefon edince sevgili günlüğüm; ben yine hazırlığa galkıştım. Ana yüreği durur mu? Guş sütünden gayrı ne varsa, hazırladım. Ertesi gün yola çıkacaz deye heyecanlanırken, oğlan telefon etti. “Kütahya’ya tayin oldum, gelmeyin. Oraya yerleşince gelirsiniz.” dedi. Gene kaldı mı bizim hazırlıklar. Hadi baka’m gomşulara bi ziyafet daha… Kimse de sormuyo, bu değirmenin suyu nerden geliyo diye. Düğün değil, bayram değil, eniştemiz bizi niye öpüyo demiyorlar. Millet karnını doyurduğuna bakıyo sevgili günlüğüm. İki gün sonra bi telefon daha aldık.” Buba, bu sefer de Manisa’ya tayin ettiler, sakın Kütahya’ya gelekoymayın.” demesin mi! Allahım sen sabır ver. Manisa’ya gideriz biz de. Sonuçta, yurt içi. Neyse ki yurt dışına süremiyorla. Aradan bi hafta geçti, oğlan gene aradı “Manisa’dayım, bi sefer daha tayinim çıkmadan hemen gelin.” dedi. Anasının guzusu…Oyuncak ettiler yavrumu. Ben gene elimden ne geldiyse, yaptım hazırlığımı. Oğlan bi yere daha sürülmeden, Manisa’da yakalayacaz aklımız sıra. Tam yola çıkıverecez, bi telefon daha gelmez mi. “Sakın Manisa’ya gelmeyin, ben gene eski görev yerime tayin oldum. İstanbul’a gelin.” dedi . Oğlan bi sürgün daha yemeden yola çıkalım dedik. Atımız, arabamız mı var? Atladık otobosa. Git git bitmiyo sevgili günlüğüm. Benim bacaklar sancır mı, Memet Amca’n “Göynüm bulanıyo.” der mi.... Derken, İzmit’e gelmişiz, ne kaldı ki İstanbul’a diye sevinirken, Memet Amca’nın telefonu cırt cırt etmeye başladı. Bizim oğlan gene bi sürgün yedi de, onu haber verecek diye telefonu açamıyoz sevgili günlüğüm. Sonunda cesaret gösterip “Bismillah!” çekip açtık telefonu. Arayan gene bizim oğlan. Eyvahlar olsun, ben biliyom başıma geleceği. ”Buba, nerdesiniz? Benim tayinim Ankara’ya çıktı. Siz Mudurnu’ya dönün.”...Allahallah! Mudurnu’da ne işimiz var? Meğer bizim oğlan, pulislikten istifa etmiş, temelli Mudurnu’ya gelecekmiş sevgili günlüğüm. Orda otobostan indik, Mudurnu’ya geri döndük. Oğlan Mudurnu’ya gelinceye kadar; benim börekler, çörekler, dolmalar, sarmalar gene bayatlar, ziyan olur. Ne yapacaz? Hadi, komşulara bi ziyafet daha. Kilerde ne un galdı sevgili günlüğüm, ne yağ, ne tarhana, ne makarna. Üç gün sonra oğlumuz geldi. Sarmaş dolaş olduk, ağlaştık. Artık oğlumu dizimin dibinden ayırmayacam. Yolda bulmadım ben onu. Oraya buraya sürdükleri, tayin manyağı yaptıkları oğluma bi iş kuracaz burada. Esnaflık yapacak. Hadi o vakit sürsünler de, ben onların alnını garışlayıverim. Hüzünle garışık sevinçle ağlaşırken, bi uyandıysam, yataktayım. Meğer gördüklerim hep üryaymış. Yani sevgili günlüğüm, üryamda bile bana ırahat vermiyorlar. Bıkıverdim artık. Sebep olanları Allah nasıl bilirse, öyle etsin.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Kâmuran Esen, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |