Dilerim, tüm yaşamınız boyunca yaşarsınız. -Swift |
|
||||||||||
|
31-32 numaralarda yaşlıca bir bey ve hanım yan yana oturuyorlardı. Yıllar yüzlerinde derin çizgiler bırakmış ama birbirlerine duydukları sevgi ve saygı azalacağına gittikçe artmıştı. Ahmet karısı Emine’ye içecek bir şey isteyip istemediğini sorduğunda Emine huzur içindeki gözleriyle kocasına bakıp “Yok bir şey istemiyorum” dedi. Ama öyle bir bakıştı ki bu senden başka bir şey istemiyorum der gibiydi. Başını kocasının omzuna koydu ve uykuya daldı. Ahmet ise muavinin getirdiği kahvesini yudumlarken arada gözü yarım asırdır sevdiğindeydi. 9-10 Numarada oturan Selfinaz hanım sevgili Kazım’ını uğurlayalı 2 sene olmuş, ancak yokluğuna bir türlü alışamamıştı. Oğlunu görmek üzere torunu ile yola çıkmıştı. Selfinaz bu yolu kaç kez Kazım ile gidip geldiklerini düşünürken torunu çoktan uykuya dalmıştı. Selfinaz torunu Nuray’a kim bilir kaç kez anlatmıştı Kazım’ı ilk gördüğü ve aşık olduğu o anı. Tutturmuştu ben Kazım’dan başkasına varmam diye. Hep iki tontondular Nuray’nın gözünde. Nuray ise hep anneannesi ve dedesinin aşkı gibi bir aşkı aramışta yakalayamamıştı bir türlü. 1 numarada oturan Mehmet askerden dağıtım öncesi nişanlısını görmek için yola koyulmuştu. Yolculuk boyunca sevgili Ceren’ine ulaşacağı anı düşünmekteydi. Arada telefonundan Ceren’in yüzüne bakıyordu. Ceren uzun kestane saçları ve yeşil gözleri ile Mehmet’in gözünün önünde yolculuk boyunca ona arkadaşlık emekteydi. Yanındaki yaşlı Ahmet amca “Çok güzel kız, yavuklun mu?” diye sorunca Mehmet “Evet amca asker dönüşü evleneceğiz" dedi. 2 Numaradaki yaşlı adam “Allah tamamına erdirsin evladım” dedi. Ahmet ise karısı Münevver ile tartışmışlar o da valizini almış Bodrumdaki kızının evine gitmek üzere yola koyulmuştu, ancak aklı Münevver’indeydi. Münevver'in romatizma ağrıları son günlerde bir hayli artmış ve sinirli hali de bu yüzdendi. Ahmet hata yaptığının farkındaydı ama maalesef yola koyulmuştu bir kez. Sabah gün ışığı aydınlanınca ilk işi Münevver’i arayıp özür dilemek olacaktı. 3 Numaradaki Emre’nin tayini Ankara'ya çıkmış eşi ise Bodrum'da çalışmaktaydı. Eş durumundan tayin bekliyorlar ancak evleneli 2 yılı geçmesine rağmen Elif’in tayini Ankara’ya bir türlü çıkmamıştı. Bir kız bebekleri olmuş bebeğe Emre’nin rahmetli annesinin adını vermişlerdi. Zeynep bebek rahmetli babaannesi gibi ela gözlü, sarı kıvırcık saçlı bir bebekti. Emre bebeği görmeden yapamıyor hem Elif’ini hem Zeynep’ini görmek için her hafta olmasa bile iki haftada bir 12 saatlik yolu tepip Bodrum'a gidip dönüyordu. Her dönüşünde ise aklı, biri mini minicik olan iki sevgilisindeydi. Sevgili Elif'ine ve minik Zeynep'ine ulaşacağı saatleri saymaktaydı. Yanında oturan Necmi ise Van’dan yola çıkmış Bodrum’a çalışmaya gidiyordu. Beş tane ufak çocuğu Neriman’ına bırakmış, Neriman’ını ise annesine emanet etmişti. Neriman “Yerleş bizi de yanına al, özlerim, ben sensiz yapamam. Beş çocukla ne yaparım ben, annen ise fırsat buldukça beni eziyor biliyorsun” demişti yolcu ederken kocasına. 11 ile 12 Numaralarda Canan ile Sevil oturuyorlar, otobüse bindikleri andan itibaren birbirleriyle didişiyorlardı. Sevil Canan’dan telefonunu oynamak için istiyor, Canan ise vermek istemiyordu. Sevil Canan’ın kulağına eğildi, “Vermezsen telefonunu annemlere Selim’den bahsederim”. Canan istemeye istemeye telefonunu Sevil’e verdi. “Sus sakın ha” diyordu bir taraftan. Arkalarında anneleri ve babaları oturmaktaydı. 15 ile 16 Numaralarda Nesrin ile Ali oturuyorlardı. Nesrin Ali’ye evlilik yıldönümlerini unuttu diye sitem etmekteydi. Ali kahve isteyip istemediğini sorduğunda “İstemiyorum, bırakırsan sadece uyumak istiyorum” dedi sitemkar bir şekilde. Ali eşinin ellerini ellerinin arasına aldı ve dudağına götürdü. “Tamam aşkım uyumak istiyorsan rahat bırakayım” dedi. Nesrin başını Ali’nin omuzlarına koymak istese de yapmadı, cama dayadı kafasını. Hala kırgın ve kızgındı. 17 ve 18 Numaralarda oturan Metin ile Gülay çok mutlu bir şekilde evlerine dönüyorlardı. Gülay 2 yıl kardeşi Ebru’nun evine çok sık gelip dönmüş ve hatta uzun misafirlikleri olmuştu. İlk göğüs kanseri dediklerinde tüm dünyası yıkılmıştı. Fakat geçen zorlu süreçte Metin eşini hiç yalnız bırakmadı. Şimdi ise memesine protez takılmış ve çok başarılı bir plastik operasyon geçirmişti. Her şey sanki 2 yıl öncesine dönmüştü. Bu zorlu süreçte Gülay’ın annesi Meliha hep torunun yanındaydı. Kamil’ini bırakıp hep torunu Işıl ile ilgilendi. Aile birlik ve beraberlik içinde bu zor süreci küçük Işıl’a hiç hissettirmedi ve Işıl sabah kahvaltısını annesi, babası, dedesi ve anneannesi ile birlikte yapacaktı. Işıl annesi ve babası için bir resim yapmış. Yaptığı resmi yatak odalarındaki komidinin üzerine koymuştu. Gülay annesini telefonla arayıp kızı Işıl’ın ne yaptığını sordu. Annesi Işıl'ın resim yapıp uykuya daldığını, sabah kahvaltısı için çok heyecanlı olduğunu söyledi. 14 Numarada seyahat eden Yasemin genellikle 14 numarada yolculuk ederdi. 13 Numarayı genelde kimse mecbur kalmayınca almak istemez, o da yanı boş yolculuk yapardı. Ancak bu sefer otobüs doluydu. Yanında 13-14 yaşlarında bir kız çocuğu yalnız yolculuk ediyordu. Yasemin çocuğun üzerindeki hırkanın ince olduğunu görünce, büzüşen çocuğun üzerine hırkasını çıkarıp örttü. Yüzüne baktığında Lale’sini gördü. Lale 12 yaşındaydı trafik kazası geçirdiklerinde. Hem Erol hem de Yasemin bu kazadan yara almadan kurtulmuştu. Ancak Lale’nin narin çocuk vücudu dayanamamıştı. Günlerce hastanede süren bekleyişin ardından Lale hayata veda etmişti. 12 yaşındaydı. Tıpkı bu kız gibi işte. Arabayı Erol kullanıyor ve Yaseminin yavaş sürmesi ikazına rağmen hızlı kullanıyordu. Yasemin deliler gibi aşık olup evlendiği Erol’u bir türlü bağışlamadı, eşini her gördüğünde o anı ve yavaş sürmesi ikazını hatırlıyordu. Bir yıl sonra birbirlerini çok sevmelerine rağmen boşandılar. 19 ve 20 Numaralarda seyahat eden Alp ile Neriman emekli olmuşlar ve geçen Sonbaharda Bodrumdan aldıkları yazlıkta tadilat yaptırmışlardı. Muhteşem deniz manzaralı evlerine ilk defa dinlenmeye gidiyorlardı. İkisi de bir Bodrum aşığıydı. Zaten Bodrum’da tanışmışlar ve bu nedenle Bodrum’un hayatlarında ayrı bir yeri vardı. Neriman Tunalı’dan evleri için kocaman bir nazar boncuğu almış, kırılmasın diye valizlerine koymamış, çantasındaydı. Alp bu koca nazar boncuğunu gördüğünde gülmüş, “Mavişim senin bu gözlerin varken boncuğa mı ihtiyaç duyacağız?” demişti hınzırca gülerek. Devam edecek... Leyla ÜNAL (26 Ocak 2014)
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Leyla ÜNAL, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |