İnsan melek olsaydı dünya cennet olurdu. -Tevfik Fikret |
|
||||||||||
|
Emine PİŞİREN -“Odanızı değiştireceğiz. Servisimize erkek hasta yatırdık, onu sizin odanıza alıp, sizi de iki kişilik odaya nakledeceğiz.” Öfkemi dizginlemek kolay olmasa da kendimi bir hayli zorladım; ses tonumu yükseltmiştim. -“Hemşire Hanım, bu ikinci oda değişiminiz. Odamızı değiştirmek istemiyoruz. Hastamız joker değildir. Bizim dışımızda bir çözüm bulacağınıza inanıyorum, hemşire hanım.” Hemşire hanım hiç beklemediği bu tepkim karşısında ancak kaşlarını çatabilmişti. Teyzemin yattığı odaya gidip, “odamız değişmeyecek, üzülme teyzem, tamam mı?” diyerek onu sakinleştirdim. Karnındaki dikiş yerlerini hafiften tutarak, “kızım midem çok bulanıyor,” diye inledi. Hemen kapıya yöneldim: “Hemşireyi çağırayım az daha sabret teyzeciğim,” dediğimde acıyla yüzünü buruşturup; -“Akşam hemşiresini bekleyelim kızım; şimdikiler oda yüzünden bize takmışlardır.” Demez mi? Aklıma bile getiremeyeceğim bu yanıt karşısında, “sen içini ferah tut canım teyzem, herkes sorumluluğunu bilmeli…” der demez soluğu yine aynı hemşirelerin yanında almıştım: -“Hemşire hanım, hastamızın bulantısı fazlalaştı, üstelik ağrısı da var. Bir bakar mısınız?” Kaşları çatık hemşire hiç oralı olmadığı gibi önündeki bilgisayarda sanki bir şeyler okuyormuş gibi hareketsizdi. Sesimin tonu ve rengi hafiften kırmızı renge geçmek üzereydi…Yüzüm ısınmaya başlamıştı: -“Beni duymadınız mı, size söyledim hemşire hanım, hastamızın mide bulantıları şiddetlendi…” Hafiften başını çevirip, “Tamam doktoruna telefon açarım,” dediğinde de ben de çaresiz odamıza yönlendim. Ve doktordan gelecek yanıtı yarım saati aşkın beklerken teyzem iki üç kez kan ve safra kusmaya devam etmişti. Endişelenmiştim. Üstelik de korkmaya başlamıştım: ‘Acaba mide kanaması mı geçiriyordu? Neden kanama vardı?’ diye içsel kaygının anaforlarına çekiliyordum. Dışımdaki ben ise gayet sakindi. Teyzemin alnını okşadım. Alnı nemli ve soğuktu. -“Teyze sen daha önce mide kanaması geçirdin mi?” -“Hayır, ama iki kez mide ameliyatı olmuştum.” Eyvah! Ya bu kez de benzer şey olursa! İnsan bilmediği bir konu üzerinde nasılda kuşkulanıyordu. Peki, bizim bu kaygılarımızı yok edecek kimlerdi? Kendi kendimi paniğe doğru körüklüyordum. Dayanamadım, üçüncü kez hemşire hanımların bulunduğu tarafa yöneldim. Neden geciktiklerini, şikâyetimizin şiddetle devam ettiğini söylediğimde, odamızı değiştirmek isteyen hemşire oldukça sert tepkisini gösterdi: -“Doktora telefon açacağımızı size söylemiştik. Anlamıyor musunuz siz? Şimdi hastanıza mide koruyucusu yapacağız. Siz karşımdan çekilir misiniz?” Ah, bu nasıl bir tavırdı! Bu nasıl bir duygusal ataktı! Hem sorumluydu, hem de görev ihmalinde bulunan kutsal mesleğin meşalesini elinde tutan kişi, nasıl da insanın içine öfkenin korlarını atıyordu. Kavgayı tetikleyecek bu bedensel ve sözel davranışının sonucunu hiç düşünmez miydi ki? İçime gönlündeki mancınıkla fırlattığı öfke ateşi ile yanan yüreğimin acısına daha fazla dayanamamıştım. Patladım..! -“Siz hastasınız hemşire hanım!” -”Ne ben mi hastayım! Siz önce kendinize bakın…” -”Evet, siz hastasınız. Tabi ki, bende hasta olabilirim. Kabul…Çünkü günlerce gecelerce bu hastanedeyim. Uykusuz ve de yorgunum hemşire hanım. Sizin bizi anlayacağınızı düşünmüştüm…Ama o izan yok sizde…” -”Bakın bana hakaret ediyorsunuz. Üstelik de şu an beni engelliyorsunuz. Çekin gidin karşımdan..!” -”Hemşire hanım, emir kipi kullanamazsınız. Ben bir hasta refakatçisiyim, üzerinde durmamız gereken de sizin tedavisini geciktirdiğiniz hastamızdır. Gereken yerlere sizi şikayet edeceğim.Ama önce şu hastamızın sağlığını düşünmemiz gerek miyor mu?” -”Tamam, tamam…Nereye isterseniz şikayet edebilirsiniz.Vallahi şu an sizinle uğraşamam. Zaten işim başımdan aşkın… “ Sorumlu servis hemşiresi, daha fazla sözel dövüşemeyeceğini anlamıştı: O salkım saçalak at kuyruğu saçlarını sallayarak yanımdan uzaklaşırken, benim de ruh dengem bozulur gibiydi…Yüzüm ısınmaya başlamıştı. Sanki öfkemin fren balataları artık tutmaz olmuştu.Dayanamadım: -”Hemşire Hanım, siz gerçekten sağlıklı değilsiniz..! Sizin acil bir ruh doktoruna görünüp tedavi olmanız gerekir. Aksi halde bizim gibi daha çok insanın canını acıtacaksınız.” Sesim servisin koridorlarında akisler yapmıştı: Odalardan tek tek hasta refakatçileriyle birlikte meraklı hastalar da başlarını çıkartmışlardı. Eyvah, eyvah! Korktuğum başıma gelecekti..! Devam Edecek. Emine PİŞİREN
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Emine Pişiren, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |