Yaşam başlangıcı olmayan bir yolculuktur. -Victor Hugo |
|
||||||||||
|
“Gönlüm düştü bu sevdaya / Gel gör beni aşk neyledi.”-Yunus Emre. İlk aşk gözlerle başlar. O sihirli anda birbirimizin gözlerine bakmaktan müthiş zevk duyarız. Ne yazık ki, ilişki ilerledikçe göz teması azalır. Bu çok yanlış bir davranıştır. Konuşurken gözleri kullanmak gerekir. Sevdiğinizin gözlerine bakıp, ona özel biri olduğunu hissettirebilirsiniz. Sözsüz iletişimde en geçerli etmenlerden biri de,başımızdır. Özelliklekarşılıklı konuşmalarda, başımızı öne eğdiğimizde bu kadın ve erkekte olumlu bir davranıştır. Bu erkekleri anlayışlı kadınları iseiddialı yapan bir davranıştır. Ve daha cazip olan bir etmeni açıklamak isterim. Çekici mi olmak istiyorsunuz? Samimi ve yürekten bir gülüş, bulunduğunuz ortamın gerilimini azaltacaktır. Sen gülümsedikçe tüm kainatta seninle birlikte gülümseyecektir. Buna inanın yeter. Gülmeyi unuttuk değil mi? Evet unuttuk. Özellikle yorgun ve keyifsiz olduğumuz anlarda çabuk unuttuğumuz bir harekettir. Rahat ve sıcak bir ortam yaratmak istiyorsanız bu beden dilini kullanmalısınız. Unutmayın çekici kişilerin etkileyici ve yapmacıksız oldukları bu yüzdendir. Göreceksiniz ki, aşk bu sıcak ve yürekten yansıyan gülümsenin ardından size usul usul sokulacaktır. Evet yanlış duymadınız!..Bu dokunuş zamanla zayıflayan ve sıradan olan birlikteliğe heyecan katacaktır. Zamanla tensel duyarlılık kayboluyor. Oysa aşkı beslemek gerekiyor. Neyle mi? Tabi ki, en doğal gıdası sevgiyle. Sevgi hormonu kanımızın kimyasında olmayınca mutsuzluk başlar. Adı “oksitosin” olan bu hormon cildimizin hemen altında oluşur. Yokkk öyle gıdalarla alınan bir hormon değildir. Dokunmayla oluşur. Yıllar önce Amerika’da bir çocuk yuvasında, 100 çocuğun 50’ sini biberonla kucağa alınıp beslenir. Diğer 50 çocuğu ise dokunmadan sadece yatağında beslenir. Bir süre sonra kucakta beslenen çocuklar daha sağlıklı ve gürbüz, dokunulmadan beslenen diğer 50 çocukta hasta ve zayıf olmuşlar. Kan testleri sonucunda ilginç gerçek ortaya çıkmış. Oksitosin kucakta beslenen çocuklarda kandaki değeri ise %100 çıkarken diğer çocuklarda hemen hemen hiç değer göstermemiş. Evettt, büyüklerimiz ne de güzel söylemişler. “Bir yastıkta kocayın!..” Aynı yastığa baş koyan çiftlerde daha uzun ve sağlıklı mutlu evlilikler, ayrı yatanlarda ise, mutsuzluklar ve boşanmalar görülmüştür. Dokunun ve sevgi hormonumuz kanımızın kimyasında var olsun. Bir aşk öyküsüne ne dersiniz? “ Etna’nın eteklerinde yaşayan okul hademesinin, çok çekici ve güzel bir karısı varmış. Bu genç kadın, bir itfaiyeciyle Etna’nın tam zirvesinde bulunan kulubede aşk yaşarlarmış. Gizli buluşmalarına tek tanık, sönmüş volkanın ara sıra saldığı kükürt kokularıymış. Yine bir sabah aşkla yanan bu çift aynı yerde buluşacakmış. Tutkulu anların hayaliyle dolu olan genç kadın, kocası işteyken yola koyulmuş. Saatlerce kulubede beklediği halde ne gelen ne giden olmuş. Birden bir gürültü duymuş. Asırlardır uyuyan Etna uyanmış! Etna alev toplarını havaya attığında yüreği korkunun kıskacıyla sarılmış! İtfaiyeci yakışıklı sevgilisi ise,şöyle bir tepeye bakıp omuz silkmiş! Aracını sürmüş volkanın alevinden nasibini almış yanan bir evi, söndürmeye doğru!.. Kulubeye yaklaşan lavlar genç kadını yüreğini ağzına getirdiğinde, genç adam “ölürüm senin için...”dediği kadını, ölüme bırakmıştı, işte!.. Genç kadın ise bu sözlere güvenip hala sevdiği adamı beklemekteydi. Kulubenin içi kükürt dumanıyla dolmuştu. Artık soluk alamıyordu. Gözleri karardı ve yere düştü! Yere düşerken acıyla inlemişti. Çünkü kapıdaki insan gölgesi umudunu yeşertmişti.Yoğun kükürt kokusu onu bayıltmadan önce gülümsedi sevgiyle. Ve tek anımsadığı o iğrendiği ve tenine dokundurtmadığı bir ayağı topal olan hademe kocasının kollarında oluşuydu! Onun için ölmeyi göze alan ve ihanete razı olupta sevgisine sahip çıkan, kocasıydı onu kollarında tutan!..” Evet, sahip olduğumuz sevgilerin değerini bilmek ve korumak ümidiyle... Yüzünüzden gülücükler yüreğinizden bahar eksik olmasın. Kalın sağlıkla...
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2025 | © Emine Pişiren, 2025
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |