Ben bir dünya yurttaşıyım. -Sokrates |
|
||||||||||
|
karşısındaki şaşkınlığı ve varlığına karşı artan hayranlığı insanı giderek var oluşuna yaklaşıtırıyor. İnsanın var oluş yolculuğu acıların toplandığı bölge de olsa, insanı yığınlardan ayıran yegane farklılıktır. Bu farklılık hayata tutunma adına insana bir kimlik kazandırır. İşte bu yazıda Kimlik oluşturma sürecinde yaşanan durgunluk dönemine değinmek istiyorum. İnsan, psikolojisi gereği hayatının hep tek düze olmasını yani hep iyi ve olumlu geçmesi hayali ve beklentisi içindedir. İnsan genelde mutsuzluğu, stresi, bulanımı, sıkıntıları ve sorunları kendine yakıştıramaz. Özellikle bunlarla mücadelle karşısında insanların yaşadığı yetersizlik duygusu, insanın en zayıf ve acınacak halini ortaya çıkarır. Bu da insanın kendisine olan güvenini sarsarak, insanı çaresiz duruma düşürür. Halbuki hayatın iki yönünü görmesi gereken insan, nedense hayata tek yönlü bakmayı alışkanlık haline getirir. Arayış, insan doğasının bir parçasıdır. Dolaysıyla insan kendini bu serüvenden soyutlayamaz. Öyleyse bu yoldaki koşuşturmasında yaşananları zihninde ve kalbine iyi not etmelidir ki ilerleyen yolculuk esnasında öğrendikleri kendisine ışık olsun. Bunun adına tecrübe denilse de insan geride bıraktıklarını çabuk unuttuğundan, yaşananlara sürekli sil baştan bir tutumla yaklaşmaktadır. Bu durumda arayışın anlamlı oluşunu zorlaştırmaktadır. Ve hep keşke diğer insanlar gibi olsaydı sezernişleri duyulur. Bu isyanvari duruşun altında kimlik oluşumun tamamlanmamasından kaynaklanır. Peki arayışını bırakmak istemeyenlerin içinde çırpındıkları kazanda çıkmanın yolu yok mudur? Arayışını sonlandırmasını istemeyenler bilmeli ki içinde çırpındıkları kaynayan kazandan çıkmanın bir yolu yok. Aksine kazan giderek ısınır ve arayışı çekilmez hale gelir. Hayata ve insana dair okumaları merkeze alan arayışçı, sürekli yorgunluklarla ve isteksizlerle karşılaşır. İnsanlar ve yürek, arayışçıyı yorar. Yolundan dönmesi için baskı oluştururlar. İşte anlatmaya çalıştığımız kilit nokta bu yorgunlukla gelen durgunluk dönemin normal olduğu ve abartılmaması gerektiğidir. Durgunluk dönemi bir muhasebe yani hesap görme dönemidir. İlk önce zihne ve kalbe dolaşan bilgi ve duyguların ayıklanması için zemin hazırlanmasıdır. İkincisi yorulan kalbin kendi sesini dinlenmesine olanak verilmesidir. Üçüncüsü ise bireyin enerji depolanmasıyla, hareket dinemiklerinin yenilemesidir. Durgunluk dönemi ilerleyen yolculuk için gerekli bir dönemdir. Ve bu dönemin iyi değerlendirilmesi gereklidir. Gelin görün ki bu durgunluk dönemi genelde arayışçı ve çevresi için yanlış yorumlanır. Bu yanlış yorumlardan dolayı durgunluk dönemi çoğu defa kayıpların yaşandığı dönem haline de gelir. Bu dönemi yanlış değerlendirilmesinin altında: bir, bireyin kendini çaresiz ve yetersiz hissetmesiyle doğru yerde durup duramadığını görememesi, ikincisi çevrenin arayışçıya yüklediği misyondan dolayı yapılan acımasız eleştiri ve ön yargılardır. Bir arayışçı bazen dinlenmeye ihtiyaç duyabilir. Herkesin bunu normal bir durum olduğunu bilmesi gerekir. Evet arayışçı, yığınlara nazaran farklı ve güçlüdür. Etrafını kuşatan ve rehber konumundadır. Ancak bir insanın güçlü olması demek onun insani özelliklere sahip olmadığı anlamına gelmez. O, en az herkes kadar insani özelliklere sahiptir. Onun, birçok insandan güçlü olması demek, onunda sorunlar yaşamayacağı, bazen kabuğuna çekilmeyeceği anlamına gelmez. Durgunluk dönemine giren arayışçının kendisiye hesaplaşıp, o durumdan çıkana kadar ona anlayışla yaklaşılmalıdır. Ancak görenen o ki bunu kimse görmek istemez. Her zaman karşılarında aynı mükemmmek insanı görmek isterler. Sanki kendileri her türlü ruh halini veya dengesizliği yaşabilir ama arayışçı bunu yaşayamaz. Hayır, herkesin hata ve yanlış yapma hakkı saklı tutulduğu kadar, arayışçının da durgunluk hakkı saklı tutulmalıdır. Bu hakkı herkes anlamasa da arayışçı böyle bir durumda dış seslere kulağını tıkamalı, kendi iç dünyasına dalmalı, dışarının ne düşündüğünü, ne söylediği üzerinde durmamalıdır. Çünkü dış dünyanın baskısı, durgunluk dönemin verimliliğini azaltabilir. Durgunluk yenilenme yani kuluçka dönemidir. Bu özel döneme kimsenin karışmaya hakkı olmadığı gibi arayışçının bunu izah etme, açıklama getirme hakkıda olmamalıdır. Zaten bu özel dönemi anlayacak ve anlayış göstereceklar az olsa da savaşçıların doğduğu durgunluk dönemini yine savaşçıların anlayacağını düşürsek ve savaşçıların azlığı da ortadayken, arayışçının işinin zorluğu daha iyi anlaşılacaktır. osman tatlı osmantatli@gmail.com
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © osman tatlı, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |