Yaşamın tanımı yoktur. -Halikarnas Balıkçısı |
|
||||||||||
|
Ramazan ruhundan uzak geçen orucun sonlarına yaklaşırken medyanın vazgeçilmez malzemesi nerde eski bayramlar, çocukların bayram eğlencesi, bayram tatili ve ramazan bayramıyla alakası olmayan şeker muhabbetleri ekranları kuşatır. Sıradan ve yüzeysel yaklaşımlarla haklı gibi görünen bu haberlerin aslında ramazan bayramının değerini ve öneminin üzerini örtmenin bir yolu olduğu çok az insan tarafından fark edilir. Ramazan bayramlarının değersizleşmesinde medyanın büyük bir rolü bir kenarda dursun. Artık bayram anlayışlarımızın giderek değiştiğinin gerçeği üzerinde durmak gerekiyor. Modern hayatın gelenekle savaştığı bir dönemde dini motiflerin sosyal hayata uyarlanması tartışmalara açılmalıdır. Farklı seslerin bilgi kirliliğe yol açtığı ve kafaları karıştırdığı bir dönemde İslam dinin güzellikleri gölgede kalmaya mahkum ediliyor. Bu gölgelere son vermenin çözüm yolları Müslüman aydınlara kalıyor. Ne radikal yaklaşımlar ne geleneksel yaklaşımların işlevselliği kalmadığı göz önüne tutularak, vahyin çizgisinden uzaklaşmadan orta bir yol bulunmalıdır. En büyük eksiğimiz İslam’ın bugüne uyarlanamamasından kaynaklanıyor olmasıdır. İslam, siyasi tartışmaların ve siyasi mücadelenin kurbanı olmaktan kurtarılmalıdır. Siyasi İslam anlayışın ön plana çıkarılması, İslam’ın toplumsal yönünü zayıf kalmasına neden olmaktadır… Bu konular uzun uzun üzerine konuşulması gerekiyor ama şimdilik bu konulara değinmekle yetinip, ramazan bayramın toplumsal birlikteliği oluşturma önündeki engellere değinmek istiyorum. Bayramlar topluluk bilincini ve beraberlik ruhunu oluşturma yolunda önemli bir kilometre taşlarıdır. Ancak bireyselleşme yolunda ilerleyen insanlarımız maalesef bireyselleşmeden anladıkları akrabalardan, dostlardan uzaklaşmak, kendi kabuğuna çekilmektir. Hâlbuki bayramların ruhunda yatan ilişkileri pekiştirmektir. Bugüne bakıldığında insanlar birbirinden kaçıyor. Ziyaretler sadece büyüklerle sınırlı hale geldi. Kimse kimseyi görmek istemiyor, içinde bulundukları durumlarını abartıp, kaçışıyorlar. Böylece insanlar birbirini umursamaz bir bayram anlayışı geliştiriyorlar. Tatil kültürü gelişirken, akrabalık ve dostluk ilişkileri bitme noktasına geldi. Artık kimse kimseyi evinde istemiyor. Ev kirlenir. Temizlikle, yemekle, kahveyle kim uğraşacak anlayışının yanında artık insanların konuşacak bir şeylerinin kalmaması bu duruma neden olmaya başladı. İnsanlar birbirini önemsemez hale geldiğinin en büyük kanıtı ve ilişkilerin mekanik hale geldiğinin göstergesi telefonla bayramlaşma yerine işin kolay tarafı olan mesajlara başvurmalarıdır. Telefonla konuşmanın mesajlaşmadan ucuz olduğu bir zamanda bile insanlar birbirinin sesini duymamak için mesajı tercih ediyorlar. Mesaja verdikleri zamanı telefon açmaya verseler belki çok farklı bir dünyaya kapı açacaklar; ama hayır işin kolayı mesaj atmak. Konuşmada görünmüyorsun, görüşemiyoruz, görüşelim, neler yapıyorsun sorularına muhatap olmak istemeyenlerin tercihi mesajlaşmak oluyor. Hâlbuki bir sesin sıcaklığının yerini hiçbir şey tutamaz. Bayramları eskiten yine bizlerin yanlış yaklaşımlardır. Bencileşen yalnızlıklarımızdır. İnsana yüklediğimiz pragmatik anlayışlarımızdır. Yine sorumluluklardan kaçışlarımızdır. Tabii insanlara yaptıklarımız ve insanların bize yaptığı yanlışların bedeli de bayramı yalnız geçirmemizin bir sonucudur. Nedenler ve bahaneler ne olursa olsun bayramlar artık soğuk bir döneme girmeye başladı. Bu soğukluk yüreklerdeki imanın ve bilginin insanı laikleşmesiyle ve İslami anlayışların yerine bencil duygu ve düşüncelerimizin gelmesiyle de alakalı olsa da bir parçamızı değil bütün gövdemizi kaybetmeye başladık. İşin acı tarafı kendimizi öyle bahanelere, gerekçelere boğmuşuz ki Allah’ın emirlerini kendi kişisel çıkarlarımıza mal etmekle kalmıyoruz, bir de bunu doğrularımız haline getiriyoruz. Buzulları eritip, özümüzde yatan cevherleri ortaya çıkarmasını dileme gafletinde bulunamayacağım çünkü cevherimiz bozulmaya yüz tutmuş bile… Siz yine fazla şekeri yemeyin Osman Tatlı osmantatli@gmail.com www.osmantatli.com.tr
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © osman tatlı, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |