Prensiplerden hoşlanmam. Önyargıları yeğlerim. Daha içtenler. -Oscar Wilde |
|
||||||||||
|
Bilindiği gibi ABD’ de iki büyük parti var: Cumhuriyetçiler ve Demokratlar… Kısaca Bush diye bildiğimiz eski başkanın partisi Cumhuriyetçiler. Bunun amblemi fil. Yeni Başkan Obama da Demokratlardan çıktı. Bu partinin amblemi de eşektir . Bizde koç, horoz, kartal, güvercin, at, ay, yıldız, güneş, kitap, terazi, balık, arı, ok, ampul, kurt gib objeler kullanıldığı halde kimi objelere hiç yer verilmez. Oysa, ruh halimizi yansıtan bir yumruk ya da bir cop niçin kullanılmaz, bilmem! Öküz, eşek, ayı, çakal ve domuz da itibar edilmeyenler arasındadır. Örneğin, olası bir nükleer savaşta yaşamını sürdürebilecek kadar dayanıklı oldukları için, dünyayı kendisine bırakmak zorunda kalacağımız hamamböceği niçin bir partinin amblemi olmaz! Bunu da hiç anlamam… Bir siyasi parti hakkında imaj oluşmasını sağlamayı amaçlayan değişik sembollerden söz etmemin nedeni, hakkı temelli yenilen eşek hakkındaki düşüncelerimi ortaya koyabilmek için giriş yapmaktan ibaret. Eşek, ezim ezim ezilmenin, sürüm sürüm sürünmenin, çok çalışmanın, eziyet çekmenin anlatılması için, ‘ Eşek gibi…, diye başlayan dert yanmalar anlatılır… Eşeğin katlanmak zorunda olduğu meşakkatli çalışma şekilleri, kalifiye olmayan emeğin tanımlanmasında da kullanılır. Şimdilerde sayıları azalmış olan eşekler, bir zamanlar kırsal kesimin önemli bir yük taşıma aracıydı. Dağ bayır demeden sırtına binerek ayağımızı yerden kestiğimiz, kendi azığımızı, suyumuzu bile yüklediğimiz eşeğimiz ; at, öküz, inek, koyun gibi farklı biçimlerde yararlandığımız diğer hayvanlarımızın bakımından, beslenmesinden arta kalanlarla yetinmek gibi bir yazgının kurbanı da olabilir. Yaz biter, yazla birlikte eşeğin iş de bitti mi, sıra ilkyaza değin hazırdan yemeye gelince, iş değişir. Zavallı eşeğin başına ne geleceği hiç de belli olmaz!... İşin içinde eşeğin dışarıda kalması var... Kurtların yemesi için dağa sürülmesi var...Çifte ile vurulup köpeklere ziyafet çekilmesi var!.. Daha beteri, yuları ve semeri kurtarılarak sucuk mucuk için eşek toplayanlara bedava ( meccani ) verivermek bile var işin içinde… Bunların yanında gene kırsal kesimde genç erkek nüfusun ilk gençlik yıllarında cinsel açlığını eşekle bastırdığını söylemeye gerek var mı ? Özellikle büyüklerin, dayağı hak ettiğine inandıklarını dövmeden önce, ‘ Elime alırsam eşek sudan gelinceye…. ve ya, ‘ Eşek kavağa çıkıncaya kadar dayak atarım , gibi sözlerle uyarmak istedikleri de bilinir… Bir iddiada bulunma ve ya öngördüğü gibi gerçekleşmesini beklediği bir olayla ilgili inatlaşma, o kerteye varır ki, kimi zaman iddia sahipleri , ‘ Burada söylüyorum, eğer böyle böyle olmazsa eşek gibi anırmazsam şerefsizim , diye gürleyebilirler... Ülkemizi gezen yabancı turistlerin ilgisini çekip de Avrupalara götürülen eşek sıpaları da var; var da bu şansı yakalayabilen sıpa sayısı üçü- beşi geçmez… Rahmetli Barış Manço bestesiyle denedi ve sağladı, eşeğe biraz saygınlık kazandırmayı… Doğrusunu söylemek gerekirse, bu yazı metninde ben bile haksızlık ettim bu çilekeş hizmetliye… Yazı içinde at ’ın esamisi pek okunmadı. Ama, eşek’ in tek başına bu yazıya başlık olarak konmasının hoş karşılanmayacağı gibi bir düşünceye kapıldım. O nedenle, yazının öznesi olan eşeği at’la eşleştirerek yazının başlığını oluşturmak gibi bir gereksinim duydum… Kedinin miyavlaması, köpeğin havlaması, öküzün böğürmesi, çakalın uluması bize ne denli olağan geliyorsa, eşeğin anırması da o denli olağandır. Olağan olmayan, kişinin ileri sürdüğü bir tez ve ya gerçekleşmesini öngördüğü olasılıkların beklediği gibi gerçekleşmemesi durumunda edebileceği yüzlerce yemin ve üstlenebileceği vebal olduğu halde, ‘ Taksim’ de anırma’ ya kalkmasıdır… Bir köşe yazarı, ne yazmıştı 4 Kasım 2007’ de, bir gazetedeki köşesinde, ABD’de de yapılan başkanlık seçimlerine ilişkin? Aynen alıyorum: “ Adı Hüseyin olan biri Amerika’ya başkan seçilsin, çıkar Taksim Meydanı’nda eşek gibi anırırım. " İnsanın, ' Yahu ileri sürdüğün iddianın öngördüğün gibi gerçekleşmemesi durumunda ' adam gibi , yemin ve ya söz vermek varken Taksim' de anırmaya kalkmak neyin nesi?, diye sorası geliyor. O günlerde bir günlük gazete, işin peşini bırakacak gibi değildi… O köşe yazarının, sözünü yerine getirmesini; Taksim’ de eşek gibi anırmasını anımsatıyordu… Adamın, hiç oralı olduğu yoktu. Galiba anırmadı gitti! Zira, o yazar, anıracak olursa bunun bir haber değeri olduğu kesin… Ve bu haberi başta, çalıştığı gazete olmak üzere bütün gazeteler zinhar manşetten verirlerdi!... Demek ki, anırmadı! Kimsenin eşekliğine karışmak gibi bir niyetimiz yok. Ancak, eşekli bir tevatürle bitirelim yazıyı: “Zamanında, bir ağanın kapısında biri dişi, diğeri erkek iki emektar eşek varmış. Yıllarca çalışıp durmuşlar ağaya. Son zamanlarda, erkek eşeğin kendisine yüz vermediğinden rahatsız olan dişi eşek, sonunda açılmaya karar vermiş, erkeğine! : ‘ Bunca yıl birlikte olduk, birlikte çalıştık . Ama, görüyorum ki, son zamanlarda bana yüz vermez oldun… Bir de ağadan ayrı, oğlu da dadandı son günlerde… Sıraya bindirdiler; dörder gün arayla gelip ilişiyorlar! Yani, anlayacağın boş haftam yok! Valla, dayanacak gücüm kalmadı; ben çiftlikten ayrılıp başımın çaresine bakacağım; sen de gelir misin, birlikte gideriz? , diye. Erkek eşek, kısacık bir duralamanın ardından : ‘ Benim bir umudum var, biraz daha kalmalıyım burada!... Sen git, ben seni nasıl olsa bulurum. Şimdi seninle gelmeyişimin nedenini de sorma , demiş. Bu karşılıktan alınan dişi eşek de, bu nedeni, dehşetli merak ettiğinden üstüne üstüne varmış: ‘ Vallahi olmaz! Niye şimdi gelmediğini hemencik açıkla! , diye… Erkek eşek ise, sonunda ıkınıp sıkınarak, ‘ Hani! , demiş, ‘ bizim ağa, kızlarının ve gelinlerinin bir kusur işlediğini görünce, ‘ ben de sizin .mınızı eşeğe .iktirmezsem, ne olayım!... , diyor ya!... İşte, ben ağanın kızlarının, gelinlerinin kusur işlemelerini ve ağanın öfkesinin de biraz daha kabarmasını bekleyeceğim!... Sen git, ben arkandan gelirim!... ” demiş. mudibeya@hotmail.com
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Mudi Beya, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |