..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
"Usun ve deneyimin aksaçlılarınki gibi, ama yüreğin masum çocuklarınki gibi olsun." -Schiller
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Eleştiri > Kesinlikle Karşıyım! > Mudi Beya




6 Şubat 2014
8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü  
Mudi Beya
Büyük kentin kıyı mahallerinden olan Ebedi Müebbet mahallesinin üç kadını vardı. Habibi Külahşör’ ün eşi Fırtıklı Fikriye, İstinat İstifade’ nin eşi Nurbade ve Müşkülat Acıçekirdek’ in eşi Döndü… Bu kadınlar’ ın onbeş onaltı yaşlarına gelip de bakliyat depolarında ve meyve bahçelerinde çalışmak veya çocuk bakımı, ev temizliği gibi işlere gitmeye başladıkları yıllara kadar kendilerine ait yeni bir giysileri bile olmamış, kendilerinden küçük kardeşlerinin eşten, dosttan sağlanan eskileriyle büyümüşlerdi! Bu tür ailelerin erkek çocuklarının da çevreden gelen eskilerle büyütülmesi olağan karşılanırken, erkek çocuklarına uymayan veya erkek çocuklar tarafından beğenilmeyen, ve hatta öncelikle erkek çocuklarının heveslerini aldıktan sonra istekli giymedikleri giysilerin kız çocuklarına giydirildiği ve erkek çocuklarla benzer yaşlardaki kız çocuklarının buna itiraz edemediği o çevrelerde çok iyi bilinir.


:AHJB:

Birinci Bölüm
8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü, Birlik Mücadele ve Dayanışma günü olan 1 Mayıslar kadar derinliği olan uluslararası günlerdendir. Bu yanıyla her iki gün de, umutları tüketerek günü kurtarmanın derdine düşen milyonların ve milyonların çarşı- pazarı doldurarak işporta tezgahlarındaki malları kapıştığı uyduruk günlerden ayrı tutulmalıdır… Ne var ki, bizim gibi toplumlarda ve bizden daha beter olanlarda bu önemli günleri adına ve anlamına yakışır bir şekilde yığınsal kutlamanın olanağı yoktur! Bu günleri kutlamaya kararlı sivil toplum örgütlerinin yöneticileri, kutlama yapacaklarını bir basın toplantısı ile duyurduklarında, devlet büyükleri, vali emniyet müdürleri marifetiyle güvenlik kuvvetlerini, kutlamaya katılacak olanları haklamak için bilemeye başlarlar! Bunu ardından alan, meydan ve güzergâh pazarlıkları başlatılır… Amaç, 8 Martların ve 1 Mayısların kutlanmasını sabote ederek katılımcılara gözdağı vermektir. Kutlama bu aşamada önlenememişse, bu kez de provokasyon çığırtkanlığı yapılarak sonuç alınmaya çalışılır! Böyle eylemlerde, eylemciler arasına salınmış ajanlar yoksa, katılımcıların olay çıkarması demek, bindiği dalı kesmek anlamına gelmez mi? O halde, katılımcıların olay çıkmasını istemeleri düşünülemez! Bir kutlamada olayların çıkması, kimlerin işine gelir sorusuna mantıklı bir yanıt bulmak gerekirse, şunu diyebiliriz: Bu ve benzer kutlamaların, adına ve anlamına yakışır bir şekilde kutlanmasını engellemek için bin bir güçlük çıkaran güçler, o kutlamada çıkması kuvvetle muhtemel olayların da düzenleyicisidirler!... 1 Mayısları ve 8 Martları, ilahilerle kutlamaya kalkışarak, tarihsel köklerinden saptırmaya kalkan karanlık güçlerin varlığı da unutulmamalı!... Bu iki güç sinsi sinsi güç birliği içindedirler…
Büyük kentin kıyı mahallerinden olan Ebedi Müebbet mahallesinin üç kadını vardı. Habibi Külahşör’ ün eşi Fırtıklı Fikriye, İstinat İstifade’ nin eşi Nurbade ve Müşkülat Acıçekirdek’ in eşi Döndü… Bu kadınlar’ ın onbeş onaltı yaşlarına gelip de bakliyat depolarında ve meyve bahçelerinde çalışmak veya çocuk bakımı, ev temizliği gibi işlere gitmeye başladıkları yıllara kadar kendilerine ait yeni bir giysileri bile olmamış, kendilerinden küçük kardeşlerinin eşten, dosttan sağlanan eskileriyle büyümüşlerdi! Bu tür ailelerin erkek çocuklarının da çevreden gelen eskilerle büyütülmesi olağan karşılanırken, erkek çocuklarına uymayan veya erkek çocuklar tarafından beğenilmeyen, ve hatta öncelikle erkek çocuklarının heveslerini aldıktan sonra istekli giymedikleri giysilerin kız çocuklarına giydirildiği ve erkek çocuklarla benzer yaşlardaki kız çocuklarının buna itiraz edemediği o çevrelerde çok iyi bilinir. Genel olarak erkek ve kız çocuk ayrımının, çocukluk döneminden başlayarak çocuklarla büyüyen çarpıklık olduğuna inanılıyorsa da, bu sakatlığın ana rahminde başladığı ayrı bir gerçekliktir! Bizlerle din kardeşi olan toplumların, keşfinde ve icadında hiç katkıları olmadığı teknolojiler sayesinde, annelerin karnındaki bebeğin cinsiyetini ayalar öncesinden öğrenebilmektedirler… Negatif cinsiyet ayrımcılığının başladığı nokta tam da burasıdır. Ana rahmindeki çocuğun cinsiyeti belirlendikten sonra, anne adayına bakış değiştirilerek, yakın geleceğin “ oğlan anası- kız anası !” seçeneklerine göre izlenecek yollar belirlenir… Erkek çocuğu doğuracak anne adayına ayrı bir özen gösterilir, ona göre beslenmesi, ağır hareketlerden kaçınması önerilir… Doğumdan sonra hızlanarak süren bu ayrımcılık, eş seçmeden mal bölüşümüne ve erkeğin yanında yürüme adabından ölüm anına kadar gider oğlu gider! Bu ayrımcılık, dinsel öğretiye göre, ahiret yaşamında alabildiğine boyutlanır!... Bu boyutlanma, ölümlü alemde cinselliğini doyasıya yaşamamış insanların düş gücünün sınırlarını zorlarcasına süslenmiş olarak pazarlanmaktadır!...

Bu üç kadın ne kardeşlerinin, ne babalarının, ne de kuzenlerinin, daha sonraları da kocalarının ellerinden bir tek çiçek bile almamışlardı! Aynı şekilde kendilerine iltifat ve teşekkür bile edilmişlik yoktu... Bu kadınlar benzeri milyonlarcası gibi, çocuk çoluğa karıştıkları halde orgazmı dahi tatmamış ve tanımamışlardı! Ailecek dışarıda bir gün dahi yemek yemişlikleri olmamış, mum ışığında çay bile içmemişlerdi!... Karşı cinsten iki bedenin bir bütün oluşturarak gerçekleştirdikleri eylemde bu kadınların orgazma erişme arzuları, fahişelikle eş anlamlı algılanacaktır! Korkuları buydu ve bu nedenle en doğal ve gerekli arzularından birini daha bastıra bastıra yaşamı sürüyerek götürmek zorundaydılar!... İki kişilik bu eylemde, bir tarafın tek tüfek sonuca gittiği halde, diğer tarafın yarı yolda kalması, sonuç aldığı sanılan taraf için de berbat bir durumdur!... İçimizdeki bildik akımların din kardeşleri olan kimi ilkel toplumlarda, kadına ‘ sünnet , geleneğinin yaşatılmakta olduğu bilinmektedir! Bu işlem, kadınların zevk duyusunu dumura uğratarak, bir bakıma azmalarını önlemeye dönük bir operasyon olarak, sevap bile kazandırdığına inanılır o toplumlarda... O toplumlarda kadına uygulanan sünnet eylemi, erkek milletinin penisini kesmekle eş değer bir sapkınlıktır. Böyle toplumlarda kadınların bırakalım ‘dolu dolu, kahkaha atmalarını, tebessüm etmeleri bile şeytani bir cilve kabul edilir ve cezasız kalmaz!...
...../......




Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın kesinlikle karşıyım! kümesinde bulunan diğer yazıları...
Gaz Bombası ve Basınçlı Su İle Saldırılması Olası Eylemlere Katılacak Olanların Dikkâtine!

Yazarın eleştiri ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Milli Piyango Milyonerleri
Anlaşıldı Vehpi' Nin Kerrakesi veya Eşekten Düşen Karpuz
Bir Portakal Gazı Eksikti
Günlük:

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Akşamdan Yazılan Mektup Sabahleyin Yazanı Tarafından Okunur Mu [Öykü]
İşte Geldi 8 Mart Bakın Neler Olacak [Öykü]
Ereğli Çamlıyayla 2015 Toroslar Geçişi [Öykü]
Görme Engellinin Fendi Münasip Münasebattar' I Yendi [Öykü]
Görme Engellinin Fendi Münasip Münasebattar' I Yendi [Öykü]
Fanfinfon Çorbası [Öykü]
Abdülrezzak Holding 2 [Öykü]
Öylesine Bir 8 Mart Yazısı [Öykü]
Kalleş Avrupalı! [Öykü]
Abdülrezzak Holding 1 [Öykü]


Mudi Beya kimdir?

Bilgisayar edinip İnternet ile yakından ilgilendiğim zamana kadar ülkemde okurdan çok yazarın varlığını düşünür ve bundan büyük kaygı duyardım. . . Uçsuz bucaksız olanakları bulunduğumuz odaya, ayağımıza getiren İnternetle tanııştıktan sonra, ülkemde okurdan çok yazarın olduğunu düşünmüyor, çok net biliyorum böyle olduğunu. Bunu bilmem, yukarıda sözünü ettiğim kaygılarımın katlanmasına neden oluyor. İçinde debelenmekte olduğumuz sorunların temelinde, okumayan bir toplum oluşumuzun katkısı sanıldığından daha daha çok diye düşünüyorum.

Etkilendiği Yazarlar:
Jack London, Ernest Hemingway, Gogol, Zola, Aziz Nesin, Nazım Hikmet ve daha başkaları...


yazardan son gelenler

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Mudi Beya, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.