Sevginin bulunmadığı yerde us da arama. -Dostoyevski |
|
||||||||||
|
Ben seni gönüldaşım belledim. Derdimi bilir, söylediğimi işitir belledim.İyi ki sen varsın… İçimi dökmeye nerden başlayım, hangi bi derdimi yazayım, bilmiyom. Ihhhh! Neyse ! Yazmaya başlayım da, arkası çorap söküğü gibi gelir nasıl olsa. Memur zammı gibi gıdım gıdım değil. Memet Amca’nla gene gavga etdik. Yeni barışdıydık, yıkadığım tülbent gurumadan bi daha gavgaya dutuşduk. Arda Turan’la sevgilisi gibi bi dargın bi barışık idare ediyoz senin anlayacağın. Ihhh! Niçin gavga etdik, deyverim mi? Ayhhh! Aklıma geldikçe, galbime hapırtı geliyo. Bi gün, öğle yemeğini baçcada yiyem dedi. Tayyip Erdoğan gibi dediği dedik. İyi! Yiyem dedim. Börek edivedim, tarhana çorbası, garnıyarık pişirivedim. Yanına da pilâv. İşte cacık, salata malata derken, üç- beş şeşit yemek oldu. Baçcaya masayı açdım, hazırladıklarımı topal bacağımı sürüye sürüye daşıdım. Memet Amca’n da tv’deki gadın programlarını seyrediyo.Ohhh! Baçcada guşlar ötüyo, çiçekler mis gibi gokuyo, örüzger şöyle usuldan usuldan esiyo. Yüzüne vurdu mu, sanki okşuyo gibi. Baharın dadını çıkaracaz aklım sıra. Nerde! Neyse, uzatmaya’m. Beyefendi geldi, surat beş garış oturdu masaya. Önce, sandalyesini beğenmedi; benimkiyle denişdirdik. Minderim ince, sandalye batıyo dedi; gaba minder getiriverdim. Çorbadan bi gaşık aldı, yüzünü buruşdurdu. Çorba soğukmuş güya. Ağzın tenekeyle mi gaplı be adam? Turşuyu ağzına attı, sırf sirkeyle mi gurdun turşuyu, midem delinecek dedi. Ya sabır! Sıra geldi garnıyarığa. Bakalım ne bahane bulacak demeye galmadan, çok yağlı olmuş, golesterolum yükselecek dedi. Yağı çeşmeden mi dolduruyoz da böyle bol harcıyon dedi. Yoksa onu hasda mı etmek isdiyomuşum da çok yağ goyuyomuşum. Ölürse, günümü görürmüşüm. İyot gibi açıkda galırmışım. Bak bak bak! Hiç ses etmedim. Börekten iki- üç tane yedi, belki de dört. Bunun gıyması neye az, gasabın parasını sen mi veriyon cimri, diye bağırdı. Bi hışımla gakdı gitdi, yemicem diye. Bişirdiğin de senin olsun, bişireceğin de dedi. Benim olacak bi şey galmadı ki masada. Birazdan tansiyonu çıkmazsa, şekeri beş yüze fırlamazsa; benim adım Fatma değil, Suzan olsun. Ama ben biliyom ona yapacağımı. Ertesi gün, “Şinci İsdanbul’da olmak vardı anasını sat’im.” dedim, atladım otobosa, İstanbul’a geldim gız gardaşımın yanına. Memet Amca’nı getirmedim. Aycık gafamı dinleyim. Kendisi de gelmek isdemedi zaten. O da bensiz gafasını dinleyecek besbelli. Dinlesin. Ben yokken kime bağıracak, kimle gavga edecek bilmem. Evde kediden başka canlı yok. Kediyle gavga edecek hali yok ya. İsterse, sert bi şey desin Sarman’a; tövb’osun, yüzünü gözünü cırmalar Memet Amca’nın. Öğrensin, Fatma’sız hayat nasılmış. Çayı demlemek, yemeği bişirmek, bulaşık yıkamak nasılmış. Yemek bişireyim derken elini yüzünü yakmasa bari. Eli, işe alışık değil çünkü. Olsun ! Aycık gücü gurusun(üzülsün), gıymetimi öğrensin. Onbeş gün gitmecem Mudurnu’ya .Yokluğumda aklı başına gelir belki. Özlemez beni de; garnı acıkınca aklına gelirim, susayınca aklına gelirim. Ben onun aklına turp sıkayım. Allah benim iyiliğimi versin sevgili günlüğüm; bana akıl, fikir versin. İki gün sonra, İsdanbul’a geldiğime, Memet Amca’nı yalınız bırakdığıma pişman oldum. Bi bakdım, bi şeyler eksik hayatımda. Su isdeyen yok, ekmek isdeyen yok, aş isdeyen yok. Elim golum boşaldı, ellerim bana yük olmaya başladı; onları nereye goyacağımı bilemedim. Kürek gibi duruyorla, gollarımın ucunda. Çekmecede unudulmuş mendil gibi galdım İsdanbul’da. Gardaşım da dinlen âbacığım diyo bana. Ayol nasıl dinlenilir, bilmiyom ki. Bi tarafdan da merak etmeye başladım Mehmet Amca’nı. Ya hasda olursa, ya ocağın çakmağını çakdıramazsa, ya ilâçlarını almayı unudursa, ya içdiğini unudup bi daha yutarsa? Beni aldı mı bi tasa! Arada bir şikâyet ettiğime bakma sevgili günlüğüm, o benim hayat arkadaşım. Gırk beş yıl birlikte vakit geçirdik. Ama bağıra çığıra, ama güle oynaya. Ihhh! Velhasıl, yarın dönüyom Mudurnu’ya. Memet Amca’nı çok merak ediyom. Söylemesi ayıp olmasın sevgili günlüğüm, aycık da özledim. Ayhhh ! Utandım şinci. Ganepede otururken yanım bi boş boş geldi. Ucuzluk bazarına gitdik bugün gardaşımla. Ordan hediye aldım Memet Amca’na. Yarın Mudurnu’ya giderken götürecem. Ne mi aldım ? Yünlü, uzun paçalı don aldım iki tane. Iccacık giysin, bacakları üşümesin. Alacak başga şey bulamadın mı deme. Sekizen yaşındaki adama, parmakla gaydırmalı cep telefonu alacak değildim herhalde. Hıh!
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Kâmuran Esen, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |