Güzellik her yerde karşılaşılan bir konuktur. -Goethe |
|
||||||||||
|
Gutlamakta aycık geç galdım ama, gene de yeni yılın gutlu olsun. Haftada bir günlük yazınca, bazı şeylere geç galıyom. Gerçi gutlu olacak bi şey göremiyom ya, Allah’dan ümit kesilmez. Perşembenin geleceği çarşambadan belli olur hesabı; yeni yılın nasıl geleceği de belli. Doğalgaza, ÖTV’ye locman kiralarına zam varmış.Yeni yıla zamlarnan giriyoz senin anlayacan. Yeni yıl deyince aklıma geldi. Keşan Mötdüsü, yılbaşı gutlamaları uçun ” Hıristiyanlık’tan gelen yılbaşını gutlasak, onlara benzemeye çalışmış oluruz. Biz, neden onlar gibi yaşayam kı? Onlar bizim gibi yaşıyola mı?” demiş. Yabancıların icat ettikleri şeyleri gullanırken onlara benzemiyoz da, yılbaşını gutlayınca mı yabancılara, meselâ Hıristiyanlara benziyoz? Telefonu Graham Bell icat etmiş. Mötdü telefon gullanmasın o zaman.Televizyonu J. Logie Baird , interneti Vinton Cerf bulmuş. Vinton Cerf, gulakları eşitmeyen bi gıza aşık olmuş, onnan evlenmiş. Eşi başkalarıyla iletişim gurabilsin diye interneti icat etmiş. İşitme engelli eşini boşamak yerine, onun dünyasını aydınlatmış. Keşke ona benzeyebilsek. Hem işitme engelli birine hem de insanlığa hizmette bulunmuş olsak Hiç gorkmasın mötdü bey. Çünkü onlara benzemek zor iş. Velhasıl, demin adını saydığım mucitlerin hepiciği yabancı. Hiçbiri bizim dinimizden değil. Acaba mötdü bey vaaz verirken, yabancıların buluşu olan mikrofonu gullanmıyo mu ? Gullanıyo. Telefon, internet gullanmıyo mu? Gullanıyo. Bunları gullandığı uçun, az önce isimlerini yazdığım mucitlerin dinine mi geçmiş oluyo mötdü? Kel alâka diyecem şinci, ayıp olacak. Ya da, bunları gullandığı uçun onların yaşantısına benzer bi yaşantı mı sürmüş oluyo? Ne alâkası va? Her yılbaşında böyle teranele eşitmekten bıkıvedim sevgili günlüğüm. Ne gadar çağdışı bi yaklaşım. Ekonomimiz büyümüş - tabi aslı varsa- ; istediği gadar büyüsün, gafaların içi büyümüyosa, o büyük ekonomiyi al, çöpe at. Bizim goca torun harıl harıl ders çalışıyo. Üniversite sınavına girecek. Sınav dendi mi, ÖSYM dendi mi; dizlerime bi parıltı, yüreğime bi çarpıntı, göynüme bi bulantı geliyo. Tüylerim, kirpi gibi diken diken oluyo. Her şeye aklım eriyo da şu ÖSYM’nin yapdıklarına bi tüllü aklım ermiyo sevgili günlüğüm. TUS’a giren bi dokdur 9 soruya itiraz etmiş, 4 soru iptal edilmiş. Dokdurun diğer 5 soru için açtığı davada da mahgeme “Sorula hatalı, ÖSYM iptal etmeli” demiş. Al işte! Bu ÖSYM’nin gırdığı ceviz bin’i aşdı. Benim torun ; “Sana şimdiden söyleyim. Eğer ben sınavı gazanamazsam sakın bana gızmayın, ÖSYM’ye gızın. Bu ÖSYM başımızda olduğu müddetçe, öğrencilerin başından çor eksik olmaz. Bakarsın giderler beni, hiç tercih etmediğim bi okula yerleştirirle.” diyo. Valla olur mu olur. ÖSYM’ dir, ne yapsa yeridir. TUS;Tıpta Uzmanlık Sınavıymış sevgili günlüğüm, bir yabancının icat ettiği internetten öğrendim. Aycık da M. Türköne’den bahsedem. Bu adam; “Anayasa'da yer alan Atatürk Milliyetçiliği ifadesi, Anayasa'dan çıkarılmalı. Çünkü bunun ne olduğunu bilen bi Allah'ın gulu yok Türkiye'de. Tanımını kimsenin bilmediği böyle bi gavram, Anayasada yer almamalı.” buyurmuş. Ayrıca, “Atatürkçü olmayı kendime hakaret sayarım.”demiş. Hiç şaşırmadım. Neden şaşırmadın dersen, “ Dervişin fikri ne ise, zikri de o olur.” derim.…Ben de kendisinin, Atatürk adının bulunduğu bir kuruma atanmasını, bize ve Atatürk’e hakaret sayarım. Türköne, Atatürk Milliyetçiliği hakgında, Atatürkçülük hakgında istediğini düşünebilir ve söyleyebilir. Bu gayet normal .Düşünebilir de; böyle düşünceye sahip bi adamın Atatürk Kültür Dil ve Tarih Yüksek Kurumu üyeliğinde ne işi olabilirdi ? Benim anlayamadığım işte buydu. Ağaç sevgisine sahip olmayan birini ormana bekçi yaparsan; o orman ya yanar, ya da tüm ağaçla kesilerek yok edilir. Çünkü “Ormanı bekçi değil, sevgi gorur.” Atatürk milliyetçiliğinin anlamını bilen kimse yokmuş Türkiye’de. Hıh! Gelsin de ben ona anlatıverim. Hiç yakışmadığı görevinden istifa ettirilmesine sevindim. İyi de, zaten atamak hataydı. Herkeş her yere yakışmaz. Kamuoyu baskısı, geri adım attırdı köşke. Bi deneme yapdıla ama dutmadı sevgili günlüğüm. Bugünlük bu gadar yeter. İç garartıcı şeylernen canını sıkdım ama gusura bakma. Bi gün de güzel şeylerden söz edim diyom, yüzünü güldürecek bi haber bulamıyom. Yazdıklarım, ülkemin sorunları. Durumlar böyleyken, “ Bugün Ne Giysem? ” programının gıritiğini yapacak halim yok herhalde. Hele hele dutduğum dakım Galatasaray birinci yarıyı lider olarak gapatdı diye zil dakıp oynayacak halim hiç yok. Ihhhh! Not: Türköne’den “ bu adam ” diye bahssettiğim uçun beni ayıplama sevgili günlüğüm. Kendisi Atatürk’e “ bu adam” diyodu . Atatürkçü olmayı kendisine hakaret sayıyodu.“ Çanağına ne doğrarsan, gaşığına o çıkar.” mış sevgili günlüğüm. Anladın mı? Yoksa ben, nerde nasıl gonuşacağımı çok iyi bilirim. Türköne’ye de anlayacağı dille hitap ettim.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Kâmuran Esen, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |