Yalnızlık güzel birşey, ama birilerinin yanınıza gelip yalnızlığın güzel birşey olduğunu söylemesi gerekir. -Balzac |
|
||||||||||
|
Ben, - ne desem bilmem ki - çok kuralcı, çok dakik, hiç hile hurda bilmeyen çok namuslu bir vatandaşmışım. Gökten altın yağsa, eğilip bir tane almazmışım ve bunu meziyet sanırmışım üstelik. Bi gün maaşımı on kuruş fazla vermişler, aradan iki gün geçtikten sonra farkettiğim için, on kuruşu, iki günlük faiziyle birlikte geri vermeye kalkışmışım devlete. Daha bunun gibi ne saçma sapan şeyler yapmışım, inanamazsınız. Dün gece rüyamda, evimdeyim. Akşam üzeri, dışarıdan sesler duyuyorum. Sesler gittikçe evime yaklaşıyor, her saniye biraz daha yükseliyor seslerin şiddeti. Camdan bir bakıyorum, kapımın önü ana baba günü. Onlarca insan. Üstelik, benim çocuklarım da aralarında. Oğlum varmış dört tane, iki de kızım. Kime güvenip de doğurmuşsam bu kadar çocuğu ? Kesin, RTE girmiştir kanıma. Herkesin elinde bir pankart var. Benim çocuklarımın elinde çifter çifter pankart var. Pankartların üzerinde - af edersiniz ama - " salak " , " enayi " ," geri zekâlı " , " sazan " gibi hakaret içeren sözler var. " Hıııımm ! Bunlar çok haber bülteni izlemişler ya da meclis görüşmelerini hiç kaçırmamışlar; bu nedenle ağızları bozulmuş." diyorum içimden. Rüya bu ya, meclis dışında kimse böyle kötü sözler kullanmazmış çünkü. Saçmalığa bir bakın hele. Küfür bilmeyen bir toplum yani. Sadece pankartlar olsa iyi, kızgın yüz ifadesiyle bağrışıyorlar evimin pencerelerine bakarak. Allahallah ! Bu da ne? " Dışarı dışarı !" diye tempo tutuyorlar. Evde benden başka kimse olmadığına göre, demek ki beni çağırıyorlar. N'apacaklar acaba bana? Başlıyorum titremeye. Rüya bu ya, öyle titriyorum ki; sarsıntıdan takma dişlerim düşüyor ağzımdan, saçlarım ve kirpiklerim dökülüyor. Benim çocuklar kalabalığın önündeler. Kalabalığı onlar yönlendiriyorlar. " Hadi hadi, bağırın. Canımıza tak etti artık, yedi bitirdi bizi bu annem." diyorlar. Çocuklarıma ne yaptığımı, onları nasıl olup da bitirdiğimi anlamaya çalışıyorum. En büyük oğlum alıyor sözü: - Anne ! Ben sana söylemedim mi vergi borçlarımızı, elektirik faturalarımızı ödemeyelim diye. Diğer oğlum yırtınıyor: - Hayali ihracat yapmama sen engel oldun. Günah dedin, haram dedin. Para kazanmama engel oldun. En küçük oğlum alıyor sazı eline: - Naylon fatura kesersen, sana annelik hakkımı helâl etmem dedin. Bak başımıza ne işler açtın. Küçük oğlum başlıyor yırtınmaya: - Ne vardı vergi borcumuzu zorla ödettirecek ? Seçimlerden önce silerler borcumuzu oy almak için, ödemeyelim dedim, dinlemedin. Yatacaktım borçlarımın üstüne, izin vermedin. Senin gibi anne olmaz olsun. Gitti paracıklarım. Büyük kızım geri kalır mı hiç ! Boğazı yırtılacak gibi bağırıyor: - Su, elektrik faturalarını günü gününe yatırmam için, etmediğin eziyet kalmadı. Bilmem ne vergisini ilk gününde ödettin bize. Madalya mı alacaktın ? Senin yüzünden gitti paracıklarımız. O paralarla tatile gidebilirdim, yüzüme estetik yaptırabilirdim. Küçük kızım geri mi kalacak. Bas bas bağırıyor: - Senin yüzünden rezil olduk. Borcunu zamanında ödeyen tek aile biziz bu mahallede. Vergi barışını yaşayamayacığız senin yüzünden. Bir türlü anlayamıyorum olup biteni. Vergisini zamanında ödemek suç mu ? Bu çocuklara n'oldu bugün diyorum. Bugüne kadar kendilerine öğrettiğim güzel davranışlar için beni suçluyorlar. Kahrediyorum. Başlıyorum ağlamaya. Rüya bu ya, sıcak sıcak göz yaşı döküyorum, yüzüm yanıyor. Saçımı onlara süpürge ettim, yine de çocuklarıma yaranamadım diye göğsümü yumrukluyorum. Derken, kalabalık beni balkona davet ediyor. İşin aslını da öğrenmek istiyorum bir yandan. Acaba bu çocuklar, dışarıda toplanan kalabalık neden kızgın bana ? Benden ne istiyorlar? Korka korka çıkıyorum balkona. Neden bu kadar bana kızgın olduklarını soruyorum. Yan komşum açıklıyor: - Nasıl kızmayalım ! Vergi affı geldi. Senin ve çocuklarının senin yönlendirmenle günü gününe ödediğiniz vergiler boşa gitti. M. k mu vardı hemen gidip yatıracak ! Yıkılıyorum o anda. - Ne ? Boşa mı gitti ? Yani şimdi yeniden mi ödeyeceğiz o vergileri, borçları ? Üstelik, faiziyle birlikte. Büyük oğlum açıklıyor: - Bakın, hâlâ vergi ödemekten bahsediyor. Hayır anne, öyle değil. Biz ödedik eşşekler gibi; ödemeyen akıllıların borçları neredeyse tamamen silindi. Devleti dolandıranlar hep affedildi. Bizi enayi durumuna düşürdüğün için senden nefret ediyorum. Sonra öbür çocuklarım alıyorlar sırayı: - Biz de nefret ediyoruz, biz de. Başlıyorum ağlamaya: -Benden nefret etmeyin. Size doğruları öğreten annenizden değil; annenizi gözünüzden düşürenlerden nefret edin. Bir titreme alıyor beni. Hadi çocuklarım bana kızgın diyelim; iyi de, şu kalabalık niye bana kızgın diye soruyorum kendime ama yanıt bulamıyorum. Peki, bu insanlar niye geldi buraya diye soruyorum büyük oğluma . Hep bir ağızdan bağırıyorlar: -Sana enayilik plaketi sunacağız. Enayiliğinin tescillendiğine tanık olacağız. Balkona tırmanan kalabalık, beni yaka paça aşağıya indiriyor. Ağlamama, yırtınmama aldırmadan elime kocaman bir plaket veriyorlar. Hep bir ağızdan bağırıyorları: Enayi enayi enayi ! Plaketin kenarları keskin bıçak gibi. Ellerimi kesiyor plaket, oluk oluk kan akıyor. Rüya bu ya; akan kanım sel olup basıyor her yeri. Plaketin sebep olduğu kan seline kapılıyor gidiyor bütün kalabalık. Çığlık çığlığa bağırıyorum sele kapılanların arkasından. Sesime uyanıyorum ve bir bakıyorum ki, sıcak yatağımdayım. Açıyorum tv' yi. Vergi affından bahsediyor cırtlak sesli spiker. Tıpkı rüyamdaki gibi, gerçekten vergi affı çıkmış. Adına da " vergi barışı " diyorlar, " yeniden yapılandırma " diyorlar. Adını ne koyarlarsa koysunlar, bunun adı belli: Dürüst vatandaşı aptal yerine koymak. Sonra, başlıyorum kendimle konuşmaya: Devletle barış yapamayacağım, çünkü hiç borcum yok. Yoksa ben, gerçekten bir enayi miyim ?
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Kâmuran Esen, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |