..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Roman yazmanın üç kuralı vardır. Ne yazık kimse bu kuralların neler olduğunu bilmiyor. -Somerset Maugham
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Öykü > Anı > seyfullah ÇALIŞKAN




1 Aralık 2011
Gökçeada 1  
Rum Kızları Güzeldir

seyfullah ÇALIŞKAN


Rum kızlar acayip güzeldi. Bu arkadaşlığın içinde biraz da bu etken olmuştu. Şimdi, yıllar sonra bunu söyleyebilmek çok kolay. İlk başlarda Rum kızlara yaklaşabilmek için onlarla arkadaşlığımızı kullanmak gibi bir niyetim olmuştu. Sonraları bunu aklımdan geçirdiğim için bile çok utandım.


:BFJF:
GÖKÇEADA
Atma Yorgo din kardeşiz desem ayıp olurdu. Çünkü din kardeşi değildik. Yorgo, Arişti, Taki üç arkadaştılar. Yorgo ile Taki İstanbul’da öğrenciydi. Arişti Gökçeada’da çobanlık yapıyordu. Hiç sormadım belki biraz da zeytinlikleri vardı. Yorgo ile bizi kim tanıştırdı şimdi anımsamıyorum. Galiba Kiraz’lı Ali onlarla takılıyordu. Bende kuyruk olup bu arRum kızlar acayip güzeldi. Bu arkadaşlığın içinde biraz da bu etken olmuştu. Şimdi, yıllar sonra bunu söyleyebilmek çok kolay. İlk başlarda Rum kızlara yaklaşabilmek için onlarla arkadaşlığımızı kullanmak gibi bir niyetim olmuştu. Sonraları bunu aklımdan geçirdiğim için bile çok utandım. kadaşlığa eklendim.
Size makul gelmeyebilir ama beş yüz erkeğin bir arada kaldığı bir yatılı okulda kız arkadaş araklamak ciddi bir ayrıcalıktır. Belki büyüklere özeniyorduk. Filmlere veya romanlara belki de. Ergenlik hepimizi kimyasını hala anlayamadığım bir arayışın içine yuvarlıyor da olabilirdi. Okulda gerçekten kız arkadaşı olun, bir kızla oturup kalkabilen öğrenci sayısı bir elin parmaklarını geçmiyordu. Sadece müzik gruplanırında yer alıp bir şeyler çalabilenlerin kız arkadaşları vardı. Ama sorarsanız herkes size memleketinde bir kız arkadaşı olduğu yalanın ikirciklenmeden söylerdi. Herkes bunun yalan olduğunu bilirdi ama üzerine de gitmezdi.
Yorgo ve Taki konuşkan, neşeli delikanlılardı. Arişti daha sus pus ve iri yarıydı. Onlarla oturup kalkmaya başladıktan sonra her bir acayiplik olacak diye bekledim. Çünkü onlar hem Rum hem de Hıristiyan’dı. Mutlaka arkadaşlığımızın içinden bir gün bir şey çıkacak bana veya ona batacaktı. Mecburen yollarımız ayrılacaktı. Öyle olmadı. Konuştukça ortak yönlerimiz çoğaldı. Ayni kitapları okuyorduk, aynı filmleri ve şarkıları seviyorduk. Hatta geleceğe ilişkin düşlerimiz bile aynıydı. Bizi yıllar sonra okulun sona ermesi ayırdı.
Yorgo ile arkadaşlığım tek bir Rum kızı ile bile tanışma fırsatı yaratmadı. Vatan, millet davaları konuşmaktan kızlara bir türlü sıra gelmedi. Zaten yıllarda kızları konuşmak, lümpen davranışlardı. Lümpenlikten uzak durmak için kızlara da yanaşmamayı tercih ettik. Birlikte Kaleköy’e denize gidiyorduk. Memleket meseleleri tartışıyorduk. Arkadaşlığımız ilerledikçe geçirdiğimiz her dakika bir öncekinden daha güzel geliyordu. Yaz akşamları Gökçeada sokaklarını turluyor, uzun konuşuyorduk. Gün batıp gece çöktüğünde yat saatine kadar zamanımızı Yenimahalle’deki Foti Baba’nın kahvesinde adaçayı içerek geçiriyorduk.
Şimdi oralar nasıldır bilmiyorum. O yıllarda Gökçeada İlçe merkezi dışındaki bütün köyler bomboştu. Taş binalar öksüz ve kimsesiz kalmışlardı. Gezip Dolaştığım Bademli, Zeytinli, Dereköy, Kapıkaya, Kaleköy de kışın sadece birkaç evin bacası tütüyordu. Yazın biraz şenleniyor ama bu sadece birkaç ay sürüyordu. Sonbaharda bütün köyler yine upuzun ıssız mevsimlere geri dönüyordu.
Koyun sürüleri Gökçeada’da kendi başlarına otlardı. Çobanlar tarafından güdülmezdi. Hayvanlar kırkımdan kırkıma bir araya toplanır, kırkılan koyunların arka kısımlarına kumaş boyasından bir yuvarlak işaret yapılırdı. Sahipleri seçtikleri boyanın renginden koyunların kime ait olduğunu bilirlerdi. Ada’da çakal, kurt olmadığından koyun veya keçiler canlarının istediği yerde keyiflerince dolaşıp otlarlardı. O yıllarda yabanıl hayvan varlığı açısından tavşan başı çekiyordu. Denizler balık doluydu. Ada kıyılarında kılıç balığı avlanırdı. Ada halkı istavrit ve izmarit gibi balıkları pek satın alıp yemezdi. Kasaba merkezinde küçük balıklar yerine kasalar dolusu mürekkep balığı satılırdı.
Bir gün Yorgo, Arişti ve ben Kaleköy’e denize gitmiştik. Yolun kıyısındaki kumsalda oturuyorduk. Birkaç metre ötede, denizin içinde küçük bir çocuk vardı. Gözlüklerle sığ sularda dolanıyordu. Deniz cam gibiydi ve mırmırlar insanların ayaklarını dibinde dolanıyordu. Telaşla kumsala, annesine doğru koşmaya başladı. Annesine Rumca bir şeyler söylüyordu. Önce çocuğa kötü bir şey olduğunu sandım. Sonradan endişelenecek bir şey olmadığını anladım. Meğerse bir ahtapot yakalamış. Elindekine hiç dikkat etmemişim. Ahtapotu daha önce sadece filmlerde görmüştüm. Kocaman canavar gibi gösteriliyordu. Çocuğun elindeki öyle canavar gibi değildi. Yine de vantuzları ile koluna yapışıp canını acıtmaya çalışıyordu. Ama bu çabası pek başarılı olmadı. Ufaklık onu alıp betona vurmaya ve sürtmeye başladı. Yorgo’ya :
-     Ne yapacak bunu, dedim.
-     Afiyetle yiyecek
-     İğrenç görünüyor, yenir mi bu?
-     Yenmez mi? Hem de çok lezzetlidir.
-     Neden betona sürtüyor?
-     Vantuzlarını çıkartacak ve yumuşatacak, o zaman daha kolay pişer.
Yıllar sonra İzmir’de kordondaki bir lokantada ahtapot yemek kısmet oldu. Tadı gerçekten güzeldi.

Seyfullah
Ağustos 2009



Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın anı kümesinde bulunan diğer yazıları...
Gökçeada 3
Çaki, Çakmak, Bıcak, Tarak
Fatma Öğretmen Beni Severdi
Biyografimin Coğrafyasında Gezintiler
Kara Tren
Ramazanın Ötesi Bayram
Börekçi Şükrü - 2 (Son)
Gökçeada 5 (Son)
Toto 1
Bul Karoyu Al Parayı

Yazarın öykü ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Tabanca
Saman Altından Aşk Yürürse
Rakı Şişesine Ejderha Olduk
Ben İşin Kitabını Yazmıştım
Sokarım Seni Şalvarıma Çıkarırım Tozpembe
Nataşa, Mavra ve Rakı
Öyle Pat Diye de Ölünmez ki
Güvercinli Yazı - 1
Emekleye Emekleye Emekli
Acemi Çapkın

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Başka Türlü Bir Şey [Deneme]
Canan [Deneme]
Aşkı Anlatmak Haksızlıktır [Deneme]
Zaman Sen Yalansın [Deneme]
Nisan"ın Şuçu [Deneme]
Bahar, Badem, Çocuk [Deneme]
Sonbaharı Hüznün Rekleri Boyar [Deneme]
Mevsim Türlüsü 2 [Deneme]
Bir Fırtına Tuttu Bizi [Deneme]
Delikanlıyı Bozan Yazılar [Deneme]


seyfullah ÇALIŞKAN kimdir?

Ben yazar falan değilim. Yazma eğilimli biriyim. Durumum henüz tedavi gerektirecek kadar kronik hale gelmedi. .

Etkilendiği Yazarlar:
Bilmiyorum,


yazardan son gelenler

bu yazının yer aldığı
kütüphaneler


yazarın kütüphaneleri



 

 

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © seyfullah ÇALIŞKAN, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.