"Küle değil, ateşe üflemelidir." -Divanü Lügat-it Türk, Savlar |
|
||||||||||
|
İki de bir yalnızlık çektiğinden şikâyet ediyordu. Düşlerinde kalabalıklar içinde olmak vardı. Oldu. Toplu hareket etmeyi, toplu taşıma araçlarının hareketine benzetiyordu. Topluca harekete katıldı. Topladı. İkide bir ağlayıp duruyordu. Gözlerinden akan yaşların, en önemli belgesel kanalında yayınlanmasını bekliyordu. Vahşi duygularının esiri olduğunu zannediyordu. Meme reklâmlarında oynamak istemesi de içinde kanayan bir yaraydı. Gözyaşlarını sildi. Aklınca hareket etti. İki de bir hayaller kuruyordu. Hayal kurmak kolayına geliyordu. Kolayca olmalıydı. Yaşamasının anlamını bunun üzerine kurmalıydı. Taşın altına elini sokacak ise o taş yalnızca çakıl taşı olmalıydı. Herkesi tanımak istemiyordu. Tanımak istedikleri ise küçük bir kartın ön yüzünde adı soyadı yazılı olanlar olacaktı. Oldu. İki de bir sancılanıyordu. Gazı olduğundan yakınıyordu. Gazladı. Yandı. “Yananı Allah görürmüş” dedi. Avuntunun ellerinden sıkıca tutuverdi. Susamış olduğunu biliyordu. Ama sulak yerlerde sadece boyu uzamıyordu. Her ay sonunda uzanıp yatıyordu. Artık mutlu olmak istiyordu. Oldu. İki de bir sıkışıyordu. “Yerim dar kımıldayamıyorum.” Dedi. Durdu. Durdukça genişe olan özlemi çoğalıp durdu. Geniş olmalıydı. Genişliğe ulaşacağı gün kendi kendine söz verdi. Üçlü çektirecekti. Televizyonun fişini çekti. İstediği karanlık ve sessizlikti. Oldu. Kuzularda sevindi. İki de bir bağırıyordu. Ses tellerinin dinlenmediğinden emindi. Sessizliği yırtmakla geri kalmıyor, parçacıklara ayırıyordu. Sesinin kısılmaması için yumurtaya dört elle sarılıp duruyordu. Yumurtanın nimetlerinden faydalanmak istiyordu. Oldu. Yumurtladı. İki de bir üzülüyordu. Üzüntüsünden dünyası kararacak hale geliyordu. Düşük ampul ışığının altında üzüntülerine çareler aramak ve bulmak istiyordu. Mum ışığında altında ömürlerini tüketmiş olan, büyükleri gibi ömrünün tükenmesini istemiyordu. Üzüldükçe canı sıkılmaya başladı. Üzülmek yerine süzülmeyi tercih edip duruyordu. Oldu. Süzülüp durdu. Balın fiyatında ise düşüşler yaşandı. - İki de bir yazıp durma. - Neden? - Kalbimi kırıyorsun. - Japon vereyim mi? - Var ya… - O zaten var. Üçün biriyim. Verilmedim. Alındın. Alınma… 18 Haziran 2011 istanbul.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Oğuz Tepe, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |