Sevginin Kokusu
Renkli kâğıtlara sarılmış armağanlar gibi sunulmamıştı bana o çorap. Ellerimde tuttuğum çorap değil, sevgiyle çarpan yüreğiydi. Paket yapmadan, bütün doğallığıyla avuçlarıma bırakmıştı yüreğini…
Renkli kâğıtlara sarılmış armağanlar gibi sunulmamıştı bana o çorap. Ellerimde tuttuğum çorap değil, sevgiyle çarpan yüreğiydi. Paket yapmadan, bütün doğallığıyla avuçlarıma bırakmıştı yüreğini…
Yaşananları farklı açılardan hep beraber görüyoruz. Aslında toplum, sümen altı edilmiş kağıtlar dışında kayıttadır. yaşanmış olan Ermeni vatandaşlarımızın
tehciri sonrasında olanları babam anlatmıştı. Babam
Sungurlu'da bir Ermeni Aileyi olaylar yatışana dek evimizde misafir ettiklerini anlatmıştı. Bu Aileyle önce Ankara'da, yıllar sonra da İstanbul'da hayatta
Hemen hemen aynı günlerde ise bir başka şey oldu. Onun da hemen ardından bir başka şey daha oldu. İlk olan neydi bende bilmediğim için ikinci kısımdan başlayacağız.
Gün geceye Güneşse Ay’a teslim oldu sonra her günkü kovalamacalarının sonunda...
Siyah harfler düşmüştü dilimden, lambalar yeşilden kırmızıya
atlarken. İki araba birbirine çarptığında, yayageçidinin beyaz
çizgilerine kırmızı damarlar yayılıyordu .Kırmızı, ince ve uzun
damarlar, bir ağacın kökleri gibi, bir haritada beliren nehirler gibi,
bir piyanistin ellerinin üzerindeki
Telefonu kapattıktan sonra, bir süre sevdiği kadını düşündü. "Bitti" demişti kadın, biten neydi, neden bitmişti, bilemedi. Kadının yüzünü anımsamaya çalıştı, yüzü yoktu, panikledi..
Ne mi diyecek Peder, sevgili beyler, hanımefendiler, bu güzel günde susunuz ve sessizliğe bürününüz. Sicim gibi havai fişeklerle tutuşmamız zaman alacak ama mutlaka tutuşup patlayacağız. Yukarıya daha yukarıya, daha yükseğe. Pat pat pat Çok sıkıcı bir alman virtüöze gibisin, gelip kafamın oydun. Korkunç ateş karıncaların hücrelerimi yedi. Pervasızlık
Yaşamın dışına itildim çünkü ben, bitirdim o döngüyü, atlattım o kaosu, nefesim kesilmeye başlıyor tekrardan,oysaki bir kez ölmüştüm ben...
Çevremizde kara zırhlı askerler vardı yüzleri gözükmeyen. Mızraklarını bize doğrultmuş bekliyorlardı, düşmanca bakışlarını aramızdaki miğferlerin ardından bile hissedebiliyordum...
beynim zonkluyordu,ayağa kalkamıyordum.düşlerim,gözlerimin bittiği anda zihnimde düello yapıyordu.
"Ruhunun bir cilvesiydi bu sana. Onları unutmuştun son zamanlarda belki de.. Ben de bilemem." dedi ses. "Sorunun cevabını kendi içinde ara." ...
Birden sevgilimin üzerine yürüdüm.Alt dudağını dişlerimin arasına alıp ısırdım. Ellerini saçıma dolayıp başımı arkaya devirdi. Dudağım kanamıştı. Kapıyı vurup çıktı.
"ıstırap yüklü son havadislerden bir gazete kupürü düşüyor ruhumun burkuntularına."