Bazen evrende yalnız olduğumuzu düşünürüm, bazen de olmadığmızı. Her iki durumda da bu düşünce beni afallatır. -Arthur C. Clarke |
|
||||||||||
|
Hakan Yozcu hakan.yozcu@hotmail.com Türkiye Cumhuriyeti Kültür ve Turizm Bakanlığı ile Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Kültür, Çevre ve Turizm Bakanlığı tarafından imzalanan bir protokol ile 2011 Türkiye'de Kuzey Kıbrıs Yılı olarak ilan edildi. İmzalanan protokol gereği Türkiye'de yıl boyu yapılacak etkinliklerden ilki Samsun'da AKM'de yapıldı. Bu etkinlikte, Dünyaca ünlü sanatçımız Rüya Taner, bir piyano resitali verdi. İşte bu etkinliğe katılmak için ben, Bakanlık Müdürümüz Sayın Levent Tuğberk ve Güneş Gazetesi Genel yayın Yönetmeni Sayın Erol Öney görevlendirildik. Ercan Havaalanı’nda buluştuk. Önce İstanbul ve oradan da aktarma ile Samsun’a geçecektik. Ama her şey planlandığı gibi olmuyordu işte. Buradan uçak on dakikalık rotar yapmış, İstanbul’daki uçak da beş dakika vaktinden önce kalkınca orada kalmıştık. Bize iki seçenek sundular. Birincisi otele götürüp akşam uçağı ile göndermek, ikincisi Sinop veya Trabzon’a gönderip oradan kara yolu ile Samsun’a ulaşmak. Sinop daha yakın olduğu için biz, burayı tercih ettik. Sinop, çok küçük bir havaalanına sahipti. Öyle de olsa ulaşım gerçekleşiyordu. Dışarısı oldukça soğuktu. Orada bulunan bir cafeye oturduk. Çay içtik. Biraz sonra bir minibüsle Sinop İl Turizm Müdürü Sayın Hikmet Tosun Bey geldi. Bize yaklaşarak “Sizi Samsun’dan gelip alacaklar. O saate kadar benim misafirimsiniz” dedi. Bizi alarak Sinop turu yaptırdı. Önce meşhur Sinop Tarihi Ceza Evi’ni gezdik. Burada yine misafir olan AKL’li milletvekilleri ile karşılaştık. Tanışıp ayak üstü sohbet ettik. Sonra onlar ayrıldılar. Biz gezmeye devam ettik. Bir TV kanalında “Demir Parmaklıklar Ardında” isimli bir dizi film burada çekilmiş. Filmden sonra buranın önemi daha da artmış. Ziyaretçi sayısında bir patlama olmuş. Hikmet Bey, “Sinop için çok iyi oldu. Adı duyuldu. Turistler arttı. “ diyor. Yine çeşitli ziyaret edilecek yerleri gezdik. Öğle sonrası bizi sahil kenarında bulunan Teyze’nin Yeri denilen bir lokantaya götürdü. Sinop’un en güzel mantısı burada yapılırmış. Mantı yemeği burada çok meşhur ve çok seviliyor. Gerçekten de yediğimiz mantı, çok özeldi. Tereyağ ile yapılmıştı. Üzerinde ceviz ezmesi vardı. Tadı unutulacak gibi değildi. Saat dört olmuştu. 55 plakalı bir jip kapıya dayandı. Şoförü “Kıbrıs’tan gelen misafirler burada mı?” diye sorunca bizler de kalktık. Hikmet Bey’e çok teşekkür ettik. Gerçekten bu kısacık beraberlikten ortaya büyük bir yakınlık meydana çıktı. Birbirlerimize telefonlarımızı vererek ayrıldık. İki saat süren bir araba yolcuğu bizi bekliyordu. O kadar yorgunduk ki arabaya biner binmez gözlerim gitti. Açıldığında Samsun’a girmek üzereydik. Büyük Samsun Oteli’ne yerleştirildik. Çok lüks, çok bakımlı, çok modern bir oteldi. Hemen banyoya girip rahatlamaya çalıştım. Odanın telefonu çaldı. “Misafiriniz var” denildi. Aşağıya indim. Üniversiteden arkadaşım Engin Cengiz Aydoğan idi bu. Kendisi Samsun Havzalı idi. Geleceğimi duymuş ve beni bulmuştu. O an, dünyanın en mutlu insanı ben idim. Çok sevdiğim bir arkadaşımı 25 yıl aradan sonra ilk defa görüyordum. Uzun bir sohbete başladık. Çaylar içtik. Sonra beni alıp şehri gezdirmeye götürdü. Şehir merkezi hemen otelin bir sokak önündeydi. Kısa da olsa bir akşam gezintisi yaptık. Bir dönerciye oturup döner yedik. Vakti az olduğu için erken kalktık. Son otobüse yetişmek zorundaydı. Ve beni otele bıraktıktan sonra ayrıldı. Levent Bey, akşam yemeğini yiyordu. Oturup sohbet ettik. Erken yatalım dedik. Odalara çıkarken sanatçımız Rüya Taner’i gördük. Kendimizi tanıttık. “Kıbrıs’tan sizin için geldik” deyince çok mutlu oldu. “Hep birlikte çok güzel işler yapacağız” dedi. Rüya Hanım’ı ilk kez görüyordum. Daha önceden basından tanımıştım. Çok candan, güler yüzlü, samimi, içten bir tavrı vardı. Bende çok olumlu bir izlenim bıraktı. Büyüklenmesi yoktu. Alçakgönüllüydü. Sanki daha önce tanışmış gibi davranıyordu. Yanında babası Yılmaz Taner Bey vardı. Babasıyla hiç ayrılmıyorlardı. Daha çocukluğundan beri bu sanata onunla başlamıştı. Küçük yaşlarda konservatuvara girmiş buradan aldığı eğitimle kendini geliştirmişti. Daha sonra Londra’da eğitim alarak dünyaca ünlü bir sanatçı olmuştu. Türkiye’de ve dünyanın birçok yerinde konserler vermişti. 2001 yılından beri KKTC Cumhurbaşkanlığı “Özel sanat Danışmanlığı” yapmaktadır. 2009-2010 öğretim yılında Doğu Akdeniz Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dekanlığı’na “Danışman Piyano Profösürü” olarak görevlendirilmiş. Kısaca Onun için çok yönlü, çok yetenekli bir dünya sanatçısı diyebiliriz. Kısa tanışmadan sonra odamıza çekiliyorduk. Bu sefer, Ankara Büyükelçimiz sayın Mustafa Lakadamyalı Bey ile karşılaştık. Sayın elçi aynı zamanda Levent Tuğberk ve benim asker arkadaşımız idi. 11. Yedek Subay Celbinde aynı bölükteydik. Kısa bir sohbetten sonra biz odalarımıza çekildik. Samsun’da değil de sanki Lefkoşa’da gibiydik. Biraz sonra odamda idim. Yatağa uzanmıştım. Öylece uyuyup kalmışım. Ancak sabaha doğru uyandım. Bizi yoğun bir program bekliyordu. Akşam konser vardı. Ziyaretler, geziler ve yemekler düzenlenmişti. Samsun, gelişmiş, büyük bir kentti. Liman kenti idi. İlk göze çarpan şey modern bir yapılanmaya sahip olmasıydı. Çok moderndi. Her şey çağın gereklerine göre düzenlenmişti. Bizi önce Bandırma Gemisi’ne götürdüler. Bu, Atatürk’ün Kurtuluş Savaşı’nı başlatmak için Samsun’a gittiği gemi idi. Aslına uygun olarak düzenlenmişti. Balmumlarından yapılmış heykellerle personeller ve gemide bulunanlar adeta canlandırılmıştı. Atatürk ve Silah arkadaşlarının çalışmaları olduğu gibi verilmişti. Görmeyenler için müthiş bir güzellikti doğrusu. Sahilde bulunan İlk Adım adı verilen yere götürüldük. Burası Bandırma Gemisi’nin demir aldığı ve Atatürk’ün Samsun’a ilk adım attığı yer idi. Yine iskelede Atatürk ve arkadaşlarının iskeleye inmesi heykellerle veriliyordu. Halkı temsilen bir grup heykel de yan taraftaydı. Buraya ilgi büyüktü. Vatandaşlar yoğun bir şekilde ziyaret ediyorlardı burayı. Buradan sonra Amisos Kral Mezarlıklarına götürüldük. Amisos Medeniyeti Samsun’da yüzyıllar öncesi yaşamış. Ve kral mezarlıkları bulunmuş. Burayı da müze haline getirerek koruma altına almışlar. Tepede bir de restaurant var. Hem yemek yiyebiliyorsunuz, hem de çay kahve içebiliyorsunuz. Öğle yemeğini burada yiyoruz. Karadeniz yöresine has lahana çorbası içiyoruz. Bal, tereyağ ve mısır unundan yapılmış ekmeklerden tadıyoruz. Ana yemekte Çökertme Kebabı var. İlk defa yediğim için ben çok lezzetli buluyorum. Aşağısı deniz. Plaj var. Plajdan buraya teleferik kurmuşlar. Denizde yüzen vatandaş çay içmek isterse, bu teleferiğe binip buraya çıkarak içsin diye düşünülmüş. Saat dörtte Samsun’da tiyatro ile uğraşan ekiplerle bir toplantımız var. Bu toplantıya gitmek için biz gruptan ayrılıyoruz. Otelde onlar gelene kadar oturup dinleniyoruz. İki saate yakın bir toplantı yapıyoruz. Samsun ve KKTC Tiyatrosu hakkında fikir alış verişi yapıyoruz. Bundan sonra nasıl bir işbirliği yapabiliriz diye fikirler üretiyoruz. Aldığımız kararları ilerde hayata geçirmek ümidiyle toplantıyı bitiriyoruz. Akşam altıda Samsun Valisi’nin vereceği yemeğe katılmak üzere otelden ayrılıyoruz. Yat Limanında balık yiyeceğiz. Burada Sayın Valiye hediyelerimizi sunuyoruz. Teşekkür ediyor. Kıbrıs’a karşı olan duygularını dile getiriyor. Yemekten sonra hep beraber Samsun AKM’ye gidiyoruz. Burada Rüya hanım’ın vereceği konsere katılıyoruz. Salonda 350 kişi kadar davetli var. Devasa bir salon. Çok amaçlı kullanılıyor. Birçok salonu içinde barındırıyor. İlerde buranın yıkılması projesi olduğunu öğrenince çok üzülüyoruz. Başka yere daha modern daha büyük yapılacakmış. Ve bulunduğu alan yeşil olarak kalacakmış. Yerimizi alıyoruz. Konser başlıyor. Salonda çıt yok. Konsere Samsun Valisi Hüseyin Aksoy ve Değerli eşleri, KKTC Ankara Büyükelçisi Mustafa LAKADAMYALI, Garnizon Komutan Vekili Tnk.Kur.Alb. İbrahim YILDIRIM, OMÜ Rektörü Prof. Dr. Hüseyin AKAN ve Eşi, Samsunlu sanatseverler katıldı. Sanatçı Rüya TANER, çok şık bir kıyafetle sahneye çıktı. Yine her zamanki gibi güler yüzlüydü. R. Schumann, F Liszt, K İnce’nin eserlerinden toplam beş parça çaldı. Rüya Taner, bizleri adeta büyüledi. Tüm izleyenleri kendine hayran bıraktı. Özellikle K. İnce’nin Kıbrıs için bestelediği Gates adlı parçası izleyenlerden büyük alkış aldı. Zevkle izledik. Konser anında kendini o kadar müziğin etkisine veriyordu ki, izleyenler şaşırıyordu. Kendinden geçiyor ve misafirleri de aynı şekilde kendinden geçiriyordu. Büyülenmemek elde değildi. Ben ilk defa izliyordum. Üstelik bu tür müzikten de pek anlamam. Ama çok farklı bir dünyaya gittiğimi hatırlıyorum. Rüya Hanımla gurur duydum o akşam. KKTC’yi bundan daha başka nasıl tanıtabilirdi? Nasıl farklı biçimde reklamını yapabilirdi? İşte sanatın ve sanatçının gücü ortadaydı. Konser sonrası Sayın Vali, sanatçımıza bir plaket verdi. Teşekkür etti. İki devletin birbirine olan yakınlığından, kardeşliğinden ve bağlılığından söz etti. Sayın Elçimiz Lakadamyalı da Sayın Bakanımız Kemal Dürüt Bey’in gönderdiği hediyeyi takdim etti. Sayın LAKADAMYALI, "İlk etkinliğin Samsun'da düzenlenmesi anlamlı. Samsun Atatürk'ün şehri, Atatürk'ün Milli Mücadele'yi başlattığı şehir. Biz de Samsun'da, bu anlamlı şehirde kültür etkinliği düzenlemek istedik. KKTC'yi bu kadar yakın, soydaş, aynı kanı taşıyan insanlar olarak Türkiye'de de daha iyi tanıtmak, Türkiye'den daha çok misafiri Kıbrıs'ta ağırlamak istiyoruz. Herkesi KKTC'yi ziyaret etmeye davet ediyorum." dedi. Konser sonrası kokteyl verildi. Bütün misafirler burada Rüya Hanım’ı ve KKTC’yi konuştu. Çok güzel bir etkinlik gerçekleşmişti. Gece sonrası otele döndük. Lobide biraz sohbet ettik. Rüya Taner’in şu sözlerini hiç unutamayacağım: “Dünyanın bir çok yerinde konser verdim. Ama en çok burada mutlu oldum. Çünkü yalnız değildim. Kıbrıs’tan Bakanlığımız’dan temsilciler geldi. Sayın Elçimiz Ankara’dan kalkıp geldiler. Beni burada yalnız bırakmadılar. Oysa diğer ülkelerde hep yalnızdım. Babamla beraber sessizce gelenleri izliyoruz. Ama burada çok farklı oldu. Kendimi hiç yalnız hissetmedim. Hepinize çok teşekkür ediyorum.” Unutulmayacak bir etkinliği daha geride bırakmıştık. Çok güzel anılarla adaya dönecektik. Bu zevki bize yaşatan herkese teşekkür ediyorum. Samsun’da bizimle özel ilgilenen Arzu Hanım’a, Müdür Yardımcısı olan Şakir Bey'e ve bizi hiç yalnız bırakmayan, bize çok saygılı davranan şoförümüz Ayhan İnce’ye çok teşekkür ediyorum.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Hakan Yozcu, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |