Fırtınalar insanın denizi sevmesine engel olamaz. -Maurois |
|
||||||||||
|
Yazmak güzel bir şey ancak “körler sağırlar birbirini ağırlar” misali, yazdıkların okunmadığı zaman, ya da okunmadığını hissettiğin zaman çekilmez oluyor. Bu köşede yazmaya başladığım günden beri hep bu tecessüsü güttüm. Anlamsız ve yersiz olabilir bu vesveseler ama… Aması şu ki; birileri beni okusun diye yazmıyorum artık. Samimi okurlarımdan özür dileyerek, bu köşede gazetecilik yapmıyorum/bir gazeteciden beklenilenleri vermiyorum. Bel ki de kafama üşüşen anlamsız düşüncelerden kurtulmak için… Ya da mideme kramplar koyan ve beynimde kronikleşen yazma hevesimi biraz gidermek için yazıyorum. Bu niyetle yazdığım için siz değerli okuyucularımın beklentilerine cevap vermemiş olabilirim. Bu nedenle samimi okurlarım için ‘favori yazar’ gömleğimi çıkartarak açık, net ve çıplak bir ifadeyle; bu köşeyi işgal eden bu yazar ‘bir kazmaya sap olamaz’ Olamaz çünkü… Çünküsünü, şimdilik geçelim… Doğrusu yazmak artık beni heyecanlandırmıyor. Bu güne kadar, bu yolda ne kadar ilerlediysek dişimizle tırnağımızla geldiğimiz yere gelebilmişiz. Doğru; kimseye karşı eğilmedik, dik durduk, bildiklerimizi açık ve net yazmaktan geri adım atmadık ama bir türlü dal-budak da salamadık. Dal-budak salamadık zira meyve vereceğimiz ilklimi, toprağı (kafamıza göre bir basın-yayını) bulamadık. Bu güne kadar ya kurak bir toprağa ya da çorak bir topraktan meyve vermeye beklenildik… Bir de kalemimiz hep birilerini rahatsız etti. Doğruları her yazdığımızda ya birilerinin gözüne ya da başka bir yerlerine battı/batmış olacak ki hep budandık durduk. Budana budana ne olacaktık ki? Değil meyve vermek, gölgesi olmayan bir ağaca dönüşüverdik. İnanın kendimi gölge vermeyen basit bir çalı ağaca benzetiyorum. Oysa benim bende beklediğim dalları gür, gölgesi derin ve serin meyveye durmuş bir ağaç gibi faydalı olmaktı. Bazen düşünüyorum da; hiç mi yazmasam… Yazmasam belki daha hayırlı olacak ama… Ama o zaman da boş dönen bir değirmenin taşları gibi kendi kendimi öğütüp dururum. Kim bilir, bel ki de kendi kendime zarar vermemek için yazıyorum…
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Şevket Başıbüyük, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |