Avukatlar da bir zamanlar çocuktular herhalde. -Charles Lamb |
|
||||||||||
|
Şâirler yüreklerimizin tercümanıdır. Onlarla görürüz, onlarla düşünür, onlarla hayal ederiz. Bu yürek dostları olmasa nasıl ifade ederdik hislerimizi?.... Dünya onlarla güzel… Kanın ve barut kokusunun gök kubbemizi sardığı bu çağda şâirler az da olsa hayatımıza renk katıyorlar. Bize insanî hislerin ölmediğini haykırıyorlar. Katılaşan yüreklerimizi yumuşatıyorlar. Hislerimizin soylu tercümanlarından olan Cahit Zarifoğlu’nu bundan 18 yıl evvel kaybettik. 1 Temmuz 1940 tarihinde Ankara’da başlayan hayat serüveni 47 yıllık bir ömürden sonra 7 Haziran l987’de İstanbul'da tamamlandı. Bu kısa ömre çok şey sığdırdı O… Dördü şiir, biri hikâye, biri roman, biri deneme, biri günlük, biri tiyatro ve altısı çocuk hikâyesi olmak üzere on beş eser bıraktı bizlere... Bir elinde birden çok karpuz tutan ender şahsiyetlerden biri olan Cahit Zarifoğlu, edebiyat dünyasında şâir olarak tanıttı kendini. Her ne kadar hikâye, roman, deneme, günlük ve tiyatro türlerinde eserler yazsa da şiirde yoğunlaştı. “İşaret Çocukları” adını taşıyan şiir kitabı onun şiirinin çıkış ve zirve noktasıdır. O da pek çok şâir gibi Maraşlı’dır. Maraş’ın bu kadar çok ve büyük şâirler çıkarması da ayrı bir merak ve araştırma konusudur. Onun dört tane şiir kitabı var, demiştik. Bunlar: “İşaret Çocukları (1967)”, “Yedi Güzel Adam (1973)”, “Menziller (1977)”, “Şiirler (1989)” adlarını taşıyor. Zor şiirlerdir Cahit Zarifoğlu’nun yazdıkları… Vasat bir okuyucu onu anlamakta hayli zorlanır. Onun için de geniş kitlelere hitap edememiştir. Fakat bu durum onun şiirinin edebî açıdan kıymetini asla düşürmez; aksine artırır. O,şiirlerinde sürekli bilinçaltını kurcalar durur. Bununla beraber felsefî uzantıları var şiirlerinin… Yazdığı pek çok şiirde gözle görülür bir derinlik mevcuttur. Bazen kelimeleri şifreler… Anahtar rolü oynayan mazmunu bulduktan sonra mânâ, çorap söküğü gibi gelir. Onu ve şiirlerini anlamak için okuyan kişinin belli bir fikri altyapısı olması gerekir. Bu yönüyle onu Behçet Necatigil’e benzetenler de olmuştur. Aslında Zarifoğlu, şiirlerinde sade bir dil kullanmıştır. Bu yönüyle anlaşılır gözükse de şiirsel derinliği çözme bakımından zordur eserleri… İlk bakışta sıradan gözükür yazdıkları… Fakat her kelimede bir derinlik ve mesaj yükü vardır. Bunu anlamak için köklü bir şiir bilgisi ve felsefi birikim gerekir. Bu demek değildir ki bütün şiirleri böyledir. Vasat okuyucunun vakıf olabileceği şiirleri de vardır. Onun şiirlerinde ölçü ve kafiye bulamazsınız. Bu boşluğu mânâ derinliğiyle doldurmuştur. Yani kafiyenin ahenginden istifade etmemiştir. Lâkin şiirlerinde zaman zaman bir iç kafiye sezilir. Kelimeleri kullanışı ölçülüdür. Görünürde basit gözükse de yazmaya kalktığınızda zor olduğunu fark ettiğimiz şiirlerdir bunlar… Bu şiirlerin çok uzun zaman dilimlerinde yazıldığı da bir gerçektir. Bazı insanların sandığı gibi bir çırpıda yazılmamıştır bu şiirler… Bir çilenin ve fikir sancısının ürünüdürler. Dostlarıyla ve şiirle ilgili enteresan kanaatleri vardır Zarifoğlu’nun... Bunları kendisinden dinleyelim isterseniz: “Biri benimle şiirim yüzünden ilgilenirse ve hele beğenirse, çok sıkılırım. Tepeleme bir şâir gibi yaşarım. Ama şiir hayatımda hiç yer almaz. Şiir yazdığımdan habersiz çok samimi arkadaşlarım vardır. Bilmelerini de hiç istemem, zira hemen tavır alırlar. Onlar bu yönde belli bir tavır alınca da benim şâir yaşamımı etkiler. Zira, dostlarım "halktan" tabir edilen kişilerdir. Esnaf, küçük memur, şoför, balıkçı, küçük muhasebeci, işçi vs. gibi kişiler… Ben yaşarım. Hareketli, canlı, kıvıl kıvıl yaşarım. Ve hayattan sızlandığım hemen hiç görülmez. Günlük dış hayatımda şiir hiç yoktur. Ama içimde her an kilolarla şiir ağırlanır. Hep şiir tezgâhlayan bir mekanizma vardır içimde. Aman ne de bencildir. Şiir bir tüm olarak hep kendisinde kalsın ister. Ne zaman ki doymuş bir eriyik gibi, şiire doyar ve benim içeriye habire dolduklarımı artık kabul edemez olup, gelenlerin ısrarı karşısında bir yara gibi zonklamaya başlar, o zaman izin verir, bir-iki şiir yazarım. Onun vekili gibi yaşarım...” Bazı insanların zannettiği gibi Cahit Zarifoğlu, halktan kopuk ve içine kapanık bir insan değildir. Yüreği sevgi dolu, sıcak bir yürek dostudur. Şiirini anladığımızda şüphesiz ki onu daha çok sevecek ve kendimize yakın bulacağız. Bu, kadri bilinmemiş, büyüklüğü göz ardı edilmiş aydını ve şâiri ölümünün 18. yılında rahmetle anıyoruz. Bıraktığı boşluğu her geçen gün daha çok hissediyoruz.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © M.NİHAT MALKOÇ, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |