Bildiğim tek şey, ben bir Marksist değilim. -Karl Marx |
|
||||||||||
|
Haftasonu geldi ve henüz bir konuşma taslağı bile hazırlamadım. Nasıl konuşacağım, ne diyeceğim bilmiyorum. Onu kırmamalıyım. Onu kaybetmek istemiyorum, o benim hayatım boyunca sahip olduğum en değerli insanlardan biri. Hem boşanmak demek aradaki bütün bağları koparmak demek değil, öyle değil mi? Saatlerdir koltukta oturmuş denizi izliyorum. Aklımın ucundan tek bir kelime bile geçmiyor, sanki düşünme gücümü kaybettim. Şu an tek yapabildiğim kahvemi yudumlamak. Ama... Ah, sanırım aklıma bir şey geldi. En yakın arkadaşlarımı arayabilirim. Bu durumu onlara anlatabilirim. Sanırım şu an yapacağım en iyi ve akıllıca şey bu olur. Ayağa kalkıp telefonumu almak için kitaplığa doğru yöneliyorum. Telefonu elime alırken farkediyorum da bu kitaplık biraz fazla tozlu. Uzun zamandır evi ne temizledim ne de temizlettim. Neyse, zaten artık bi önemi yok. Bir kaç gün sonra bu evde oturuyor olacağımdan bile şüpheliyim. Çünkü ayrılma fikrini söyleyince aynı evde kalmayı istemeyecektir ve ona git diyemem, onun bir düzeni var ve işleri çok yoğun. Düzenini bozmak istemem. Kendime küçük bir daire ya da bir otel odası ayarlayabilirim. Telefonumun rehberine giriyorum ve en yakın arkadaşım 1* olan Sercan'ı arıyorum. -Alo, Beren? -Tatlım? -Uzun zamandır konuşamadık tam 4 hafta oldu! -Evet! Çok uzun zaman oldu ve özlendin! Bir kahve içelim mi? Mümkünse 3 saat içerisinde olsun ama. -Hııımm bir düşüneyiiim. Evet neden olmasın! Her zamanki kafede otururuz değil mi? -Aslında, hayır... Ben daha sakin bir yeri tercih ederim. Defne ve seninle ciddi bie şey konuşmam lazım. Az sonra onu da arayacağım. -Ciddi ha? Peki o zaman saat kaçta ve nerde buluştuğumuzu söylersen mutlu olurum. -Saat 4 te seni evinden alırım. -Peki öyle olsun bakalım. Hadi o zaman görüşürüz bayan ciddişeylerkonuşankadın! -görüşmek üzere bayanciddişeylerkonuşmakisteyenkadınınenyakınarkadaşıbaykapris. Şimdi ise Defne'yi aramalıyım. Umarım bana akıl verebilirler. -Hey naber? -Bereen uzun zamandır konuşmadık! -Evet farkındayım ve sizinle konuşmam gereken çok önemli bir şey var. -Ne gibi mesela? -Ya telefonda olmaz, olmamalı! Defne saat 3 buçukta seni evinin önünden alıyorum ve Sercan, sen, ben birlikte bir yere gidiyoruz. Uygun mudur? -Uygun tabiki. Ama merak ettim bir ipucu versen. -I ıh. Olmaz. Neyse hadi öptüüm. -Bende hayatım görüşürüz. Geç kalma! -Pekala. . . . Odama çıkıp dişlerimi fırçalıyorum. Sonra dolabımın kapağını açıp ne giyebileceğimi düşünüyorum. Kırmızı giyebilirim. Yok, hayır, olmaz. Kırmızı çok... çok, kırmızı. Mavi mi giysem? Ya da pembe bir kazak? Veya beyaz bir elbise? Son olarak gri bi elbise ve siyah çizmelerde karar kılıyorum. Güzel görünmeliyim, ne olursa olsun güzelliğimden ödün vermemeliyim. Hayır yapma Beren, o kadar da önemli değil. Çirkin olsam da olur. Ama olmasam daha iyi olur tabi.(Ben saçmayım değil mi?) . . . Evden çıkıp arabaya atlıyorum ve Defne'nin evine doğru yol alıyorum. Radyoda güzel bir şarkı var. Saçlarım rüzgarda savruluyor. Şu an dışarıdan bakıldığında üstü açık spor bir arabanın içindeki mutlu ve güzel kadınım. Ama aslında mutsuz ve kararsız olduğu için arabasının üstünü açarak hava almaya çalışan, hayattan boğulmuş ve konuşmaya ihtiyacı olan bir kadınım. Defne arabaya biner binmez neler olduğunu soruyor. Beklemesi gerektiğini söylüyorum ve yola devam ediyoruz. Sercan öne otursun diye Defne arka koltuğa geçiyor. Sercan öne oturuyor ve sadece yüzüme bakıyor, bende onunkine. Ve, birden ona sarılıyorum. Sımsıkı sarılıyoruz birbirimize. Ağlamaya başlıyorum. Gözyaşlarımı tutamıyorum, o kadar bunalmışım ki. Sercan endişeli bir şekilde kulağıma fısıldıyor. -Hey küçük prenses, ne oldu sana? Sercan'ı seviyorum ve hayatım boyunca yanımda olmasını istiyorum. Benim için endişeleniyor, beni seviyor, bana değer veriyor. Dudaklarımdan tek bir kelime bile çıkamıyor. Defne'nin o mükemmel sesini duyuyorum. -Beren? . . . Onlara tek bir kelime bile etmeden bir sahil kenarına geliyoruz. Ve teker teker anlatmaya başlıyorum herşeyi. Kaan'ı sevdiğimi, ona değer verdiğimi, kaybetmek istemediğimi fakat boşanmamız gerektiğini. İkiside bir kaç yorum yapıyor ve sonuç olarak yarın Kaan'la konuşmam gerektiğine karar veriyoruz. Onları seviyorum, onları seviyorum, en yakın arkadaşım 1* ve en yakın arkadaşım 2* yi seviyorum. Onlara planlarımdan bahsediyorum. Yurtdışına çıkmaya karar verdiğimi anlatıyorum. Birlikte gezmeyi hayal ediyoruz. Eski günlerdeki gibi üçümüz sarhoş olmayı hayal ediyoruz. Ve müziğin sesini açarak sahil yolundan şehire doğru ilerliyoruz...
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Ezgi Yavuz, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |