Yüz kişinin içinde aşık, gökte yıldızlar arasında parıldayan ay gibi belli olur. -Mevlana |
|
||||||||||
|
Bir şarap yudumladı sessizce.Beyaz ve küçük elleri geniş kadehi tutuyordu... Farkında olmadan hazırlıyordu kendini başkaldırışa... Bir şöminenin önünde, üzerinde sadece beyaz bir gömlekle, oturuyordu yerde.Uzun, kumral ve dalgalı saçları omuzlarını da feth etmiş, aşağısına dökülmüştü.Kırmızı küçük dudakları birşeyler mırıldanıyordu.Gözleri doluydu, siyah makyajı yüzüne akmıştı bir nehir gibi.Ağlamıştı çünkü... Düşündü, düşündü.Ve sonunda bir hışımla kalktı yerinden.Duvarda asılı duran bir adamın portresine kadehini kaldırdı.Küçücük, adeta kendilerince dans eden harflerle "baba..." dedi.Gözünden bir yaş düştü çöllere...Tekrar kadeh kaldırdı ve aniden fırlattı kadehini resime. Hızla kapıya yöneldi.Siyah uzun paltoyu giydi, kapıyı açtı ve çıplak ayağını parıldayan kara bastırdı.Yürüdü, yürüdü.Sokağındaki komşularının pencerelerinden onu izlemesine, en yakın arkadaşının peşinden koşturmasına aldırmadan koşar adımlarla yürüdü. Köşedeki eski binayı geçti.Daha sonra ilerideki oyuncakçıyı, şeker dükkanını ve kitapçıyı... En sonunda kendi dükkanının önüne geldi.Cebinden telaşla anahtarını çıkardı.İçeri girdi kasanın yanında duran en sevdiği eşyası olan ayıya bakmadan bile onun yanında duran kutuyu aldı ve dükkandan çıktı.En yakın arkadaşı tam karşısında duruyordu." mele..." sözünü kesti "suus!" elini cebine attı "sakin olmalısın...sana yardım ederiz.Hani konuşmuştuk ya.Yapma lütfen seni kaybet..." bağırdı aniden ve cebinden silahı çıkardı "suuus! suus! sana sus dediim!beni zaten kaybettiniz!beni kaybettiniz!" derken gözyaşlarına boğuldu "mel..." büyük gözlerini kıza dikti "sana sus dediim!" silahın tetiğini çekti ve... Ve oracıkta hayattaki en yakın arkadaşını öldürdü. Yürümeye devam etti.Ayakları üşüyordu ama aldırmıyordu.Hissetmiyodu sanki hiç bir şeyi.Hayattan intikam alıyordu, başkaldırıyordu yaşadıklarına... Hızlıca yürüyordu ta ki o sokağa gelene kadar.Sessiz, karlı, soğuk ve yalnız sokak.O koca sokağı sadece bir lamba aydınlatıyordu.Sokağın ortasına doğru yürüdü cebinden bir çakmak çıkardı.Kutuyu açıp içinden bir sürü mektup çıkardı ve onları yaktı.Gözünden bir damla yaş düştüğü anda elindeki ateş parçasıda yere düştü.Kara aldırmadan yanıyordu mektupar.Dizlerinin üzerine çömeldi ve yanan mektupları izledi.Ağladı.Üzerindeki paltoyu ve gömleği çıkardı narince. Şimdi çıplaktı.Sonsuz ve çıplak.Ateşin yanına yattı.Gözlerini ateşe dikti.Ateş sönünce gözleride kapanmaya başladı.Ölüyordu...Ve son bir şey söyledi o büyük yolculuğa çıkmadan... "Ölüler, hepimiz için yalvarın Tanrı'ya...Ben hepimiz için yalvaracağım..." ve gözlerini kapattı.Yolculuğuna çıkmıştı artık. En yakın arkadaşını iki sokak ötede donarak ölmüş bir biçimde buldular.Vurulmuştu. Onu ise kocaman bir sokakta, bir parça külün önünde, çırılçıplak bulmuşlardı...Gözünden akan son yaşlar donarak yapışmıştı yanağına...Küçük bir tebessüm vardı yüzünde...
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Ezgi Yavuz, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |