Kış bir çocuğun elinden ve boşalan un çuvallarından anlaşılır. Üşüyorum anne. Kırağı düşmüş buğday başaklarıyım. Benden sıcacık ekmek olur mu anne? Kucak dolusu ekmekler dökmek istiyorum sana. Başka çocukları da sev diye anne. Güvercinleri besler gibi sev onları. Belki o çocuklar, benimle kardeş olurlar. Belki o çocuklar insan olmanın tokluğuna varırlar. Sen başka anneler gibi olma sakın. O anneler ki, kendi çocukları başka çocukları döverken, güzelleşirler. Kendi çocuklarına dokunulduğunda ise, çirkinleşirler. Anne, sen hep iyi kal olur mu? Çocukların elleri üşürken, benim ellerimden tutup bir yere gitme. Arkanda bırakacağın, belki de büyük bir yanardağdır. Kızgın küllerini püskürttüğünde bizi can evimizden yakacağı da malumundur. Başka çocukları sevmedikçe, oyunumu her zaman bozan sen olursun anne. Benimle kim oynar, diğer çocukları da bana kardeş etmezsen anne. Sen bir çocuğun ellerine tut. Neden kadınlar hiç el uzatmadan erkeklerin avuçlarına bırakırlar ki bu dünyayı? Dünyanın ırzına geçerler bunu bilmezler mi? Erkekler nereden bilecekler boşalan un çuvallarını. Onlar ellerinin hamuruyla dünyaya hiç bakmazlar ki. Erkekler ellerinin hamuruyla kadınların dünya işlerine karışmasını istemezler. Bu yüzden dünya açtır, çocukların elleri mosmordur. Sıcak yatağımda, buz kesen rüyalar görmek istemiyorum anne. Kırağı düşmüş buğday başaklarıyım. Sevginle un et beni, sıcağınla pişir beni anne. Tüm çocukların dertlerine katık yap beni. Bırak çocuk arabasıyla kaldırımda yürürken, başka çocukları ezmeye çalışan kadınları. Onlar kocalarının kirli çarşaflarında, çamura yatmıştır. Onların kocaları domuz gibi üzerlerine atlamıştır. Bir iğrenç oyundur onların sevişmeleri. Onları aşkları bile zulümdür. O yüzden zalim kadınlar, asla başka çocukları sevmezler. Çünkü onların çocukları domuz yavrusuna benzerler.