• İzEdebiyat > Eleştiri > İş Dünyası ve Aile Yaşamı |
1
|
|
|
|
Türkiye’de asgari ücretle yaşamak mümkün mü?
Bu sorunun cevabını arayan bu yazıda, asgari ücretle çalışanların karşılaştığı sorunlar, haklarını savunan kurumlar ve eylemler, asgari ücretin ne kadar olması gerektiği ve nasıl ayarlanması gerektiği konularına değiniliyor. Ayrıca, şehir şehir kira, elektrik, su, doğalgaz, toplu taşıma ve mutfak masrafları karşılaştırılıyor. Asgari ücretle çalışanların durumunu anlamak ve onlara destek olmak için bu yazıyı okumanızı tavsiye ederim. |
|
2
|
|
|
|
Bu mu Türk Toplumu? Bu tipler bizim toplumumuzun insanları olabilir mi? Hiç normal evlerde ya da gecekondularda geçen dizilere, fakirliği, yoksulları anlatan dizilere rastladınız mı? Rastlamadınız, bundan sonrada rastlayamazsınız. Olaylar mutlaka bir holdingin ya da büyük bir şirketin çevresinde, havuzlu lüks villalarda geçiyor... |
|
3
|
|
|
|
İnsanın şereflisi bünyesinde liyakat taşıyandır.
Kelamın değerlisi ise bünyesinde liyakat barındırandır.
|
|
4
|
|
|
|
Sıradan bir pikniğin öyküsü. |
|
5
|
|
|
|
Yaptığımız en büyük hatalardan birisi içimizdeki eleştirel sesi çok fazla dinlemek ve dostumuz gibi kabul etmemizdir. |
|
6
|
|
|
|
On bir katlı, her katında 4 dairenin olduğu A ve B ismiyle iki bloklu, toplam 88 çekirdek ailenin yaşam sürdüğü sitemizin otoparkı dahil, her tarafında küçük ceylan yavruları gibi seken, yeni icat ettikleri oyunları oynayan küçük kızların neşesi tüm dünyayı aydınlatacak, gökyüzüne attıkları kahkahaları buz tutmuş yürekleri elbet bir gün ısıtacaktır…
|
|
7
|
|
|
|
Ağrısız çocuk
Doğurmadım.
Hazır sofraya
Oturmadım.
|
|
8
|
|
|
|
Cari Açığa karşı gardınızı alıp açık vermemeniz lazım. Hele de aile bütçesinde açık oldu mu, aileyi yerle bir eder. O zaman ne yapıyoruz, maymunlar gibi yiyeceğimiz maddeleri mabadımızda ölçüp, çıkartabilir miyiz bunu, diye tespitini yapıp, sonra yiyoruz. Ödeyemeyeceğimiz borçların altına girmiyoruz. |
|
9
|
|
|
|
Eskiden mahallemizin bakkalları, manavları, kasapları, terzileri, yufkacıları, yorgancıları, olurdu... Biz hep gidip de onlardan alış veriş yapardık. Veresiye Defteri diye bir kavram vardı... ''Oğlum şuradan iki ekmek, bir sigara bir kalıp da beyaz peynir al Ali Amcana da yazdır.'' dendi mi akan sular dururdu... Ali Amca yazar, ay sonunda da tahsil ederdi azar azar... |
|
10
|
|
|
|
“Anneanne biliyor musun ?”
“ Neyi yavrum?”
“İclal hamileymiş…”
“ İclal de kim?”
“Yiğit’in karısı…”
“Yavrum ben ne İclal’i ne Yiğit’i tanırım. Kim onlar?” |
|
11
|
|
|
|
Bazı marjinal işyerlerinde genel müdür yardımcısı pozisyonlarında baron kılıklı bir bey vardır. Hem orta seviyedeki çalışanlarla arası iyidir, hem de müdür ya da patronun en sevdiği adamlardan biridir. Hep ilginç ama abartılı anıları vardır ve her kendince komik bir şey anlattığında çalışanlar ‘’Hahaha ay Baron kılıklı Bey çok komiksiniz’’ der. Tanıdın mı o tipi? |
|
12
|
|
|
|
Nerden bilebilirdim ki, İstanbul denen 15 milyon insancığın yaşadığı bir yeryüzü efsanesinde insanların kum torbası niyetine kullanılacağını. |
|
13
|
|
|
|
Esasen derdim krize çare üretmek değil. İşin uzmanı hiç değilim.
Ama aşağıda soracağım soruya vereceğimiz yanıtta bazı ipuçları yakalanabilir.
Bu tür krizlerde gemisini sağ salim limana ulaştıran şirketlerin yapısı nasıldır?
|
|
14
|
|
|
|
Büyük firmalara yapılan iş başvurularının, insanı nasıl çıldırtabileceğine dair bizzat tecrübe edilerek yazılmış bir deneme... |
|
15
|
|
|
|
"...60'li yaşlarındaki evli bir çift evliliklerinin 35inci yılını sakin, romantik bir restoranda kutlamaktadırlar.
Aniden önlerinde zarif ve güzel bir peri belirir ve şunu söyler:
- Bu kadar uzun bir süre örnek bir çift olmanız ve hep birbirinize sadık kalmanız nedeniyle birer dileğinizi yerine getireceğim..." |
|
16
|
|
|
|
Bir yağmurun önce üzerimde ıslaklık olduğu, sonra üşüme bıraktığı bir an gibisin. Gözlerimde önce sevinç ışığı iken, sonra kör eden bir karanlık gibisin. Sen kumsala yazdığım sevgi sözcüklerimi silen dalgasın. Beni boğmasan da, gırtlağıma kadar bana dert yaşatansın. Bir hançersin, iki tarafı keskin. Sana ne yandan yaklaşsam, yüreğime saplanırsın. Bari öldür beni de, senin zevklerin ve hırsın için her gün kan kusmayayım. |
|
17
|
|
|
|
Ben bir öğretmenim... Öğretmenler odasında arkadaşlarla ne konuşacağımı bilememekteyim. Bir arkadaşla konuşayım dediğim anda, onun gözlerinin bayan öğretmenin bacaklarında olduğunu fark etmekteyim. İçime bir sıkıntı girmesiyle susmaktayım. |
|
18
|
|
|
|
Serseri mayın gibi ortalıkta dolaşan şu genç bayanların elindeki cep telefonunu alacak kimse yok mu?
Kimse yok mu cep telefonla gelen mahremiyetin tükenişine ‘dur!’ diyebilecek…
Genç kızlarımızın elindeki o cep telefonlarını almadıkça; sokak köşelerinde, muhtelif izbe yerlerinde henüz çocuk denilecek yaştaki kızlarımızla vuku bulan gayrı meşru gizli buluşmalar, beraberinde gelen mahremiyetin tükenişi, ahlaki çöküntü ve “aile hayatı” diye bir kavram kalmayacaktır…
Bu nedenle; serseri mayın gibi ortalıkta dolaşan şu bayanların elindeki cep telefonlarını almanın ve bu gidişata “DUUUR!..” demenin vakti gelmiştir, diye düşünüyorum….
|
|
19
|
|
|
|
Anneler günü yaklaşırken, anneler için günün anlamına uygun bir yazı.
Anneler biraz da kendinizi düşünün! |
|
20
|
|
|
|
Kış bir çocuğun elinden ve boşalan un çuvallarından anlaşılır. Üşüyorum anne. Kırağı düşmüş buğday başaklarıyım. Benden sıcacık ekmek olur mu anne? Kucak dolusu ekmekler dökmek istiyorum sana. Başka çocukları da sev diye anne. Güvercinleri besler gibi sev onları. Belki o çocuklar, benimle kardeş olurlar. Belki o çocuklar insan olmanın tokluğuna varırlar. Sen başka anneler gibi olma sakın. O anneler ki, kendi çocukları başka çocukları döverken, güzelleşirler. Kendi çocuklarına dokunulduğunda ise, çirkinleşirler. |
|