..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Her gün yeniden doğmalı. -Yunus Emre
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Eleştiri > Toplum ve Birey > Emine Pişiren




5 Ağustos 2010
Kendimizi mi Kaybettik?  
Emine Pişiren
“Bak oğlum, artık annenle birbirimize hiç tahammülümüz kalmadı, kız kardeşine de söyle, ona da bu durumdan haberdar et.” Der ve telefonu kapar


:ADAD:

Hatırlarsınız değil mi? Her yeni yıl kutlamasında birbirimize yazdığımız kartları, mektupları, mesajları… Bende çokça yazardım, çok da alırdım. Bazıları şiirsel olur, bazıları sade, ama konu neredeyse hep aynıydı. Sıklıkla yazdığım bir tane, “yeni yılın size, ailenize, ülkemize ve tüm dünyaya sevgi, mutluluk, sağlık ve barış getirmesi dileğiyle” ne güzel sözcükler değil mi? Gözlerimiz ışıldıyor sözcüklere tek tek değince… En azından yılda bir kez de olsa bu sözcükleri eşimize, dostumuza, ailemize ve daha nice kişilere dillendirmişizdir. Benim senin gibi başkaları da böyle yapar, hatta politikacılar, devlet büyükleri, kimi sanatçılar da aşağı kalmaz onlar tüm halka benzer dileklerini iletirler, reklam panolarında, neon ışıklarının hemen altında yanıp söner isimleri. Herkes bu güzel dilekleri en azından yılda bir kez bile olsa birbirine iletiyor, sevginin paylaşılması, güçlenmesi, çoğalması için çabalıyor. Ne güzel değil mi? Şimdilerde postacı kapımızı ayda yılda bir kez tıklıyor. O da üç abone olduğumuz su-elektrik-telefon faturalarının tahsilâtına birer davetiye olduğu için.
Peki, nerede hata yaptık? Nerede tepe taklak olduk? Yolunda gitmeyen ne? Niye her televizyonu açtığımızda hep savaş görüyoruz. Neden saat başı haberlerde iç bunaltıcı olan kan rengine bulanmış kareler bize sunuluyor? Havada kan kokuları, sıcaktan cinnet geçirip, uykuda eşini boğazlayanlar, boşanmalar neden artmaya başladı? Her yerde gözyaşı ve şehit cenazelerinde tabutlara sarılıp ağıt yakanların, haykıranların fotoğrafları var. Sorarım nerede hata yaptık*
Ne zaman “yeni bir haber var mı” diye televizyonu açıyorum, gözlerimin önünden resmi geçit gibi seyiriyor; çığlıklar, trafik kazaları, mecliste ise çocuklarımıza kötü bir model olan, küfürlü milletvekili kavgalarını izlemek zorunda kalıyoruz. Öyle güdülendik ki, Pavlov’un köpekleri gibi akşam yedi haberlerine, sanki kan kokusu ve şiddet içerikli sunumlarla, kanımızın kimyasındaki eksik olan adrenalini büyük bir göz ve ağız ıslanması ile seyredip, şiddet duyguları, kaygıları yükleniyoruz.
Ekranlarda tek tek cesetleri sayıyoruz. Sanki cami hocası olduk her birimiz; dudaklarımızdan üç ihlâs bir Elham okuduktan sonra üflüyoruz az önce izlediğimiz, toprağa girmeden ölenlerimize. Ölenlerin yakınlarını teselli eden ağlak izleyiciler oluyoruz kimi kez de…
Bize öğretilen, görsel şiddet. Görüntü kirliliğinden başka bir şey değil.
Bir reyting uğruna, izlenme rekorları kırılması için toplumun beyinleri şiddetle yıkanıyor. Bunları verince bizlerden çalınanları kimse fark etmiyor mu? Ne mi çalınıyor?
Kalbimizdeki güzellikleri…
Güzel ve iyi dileklerimizi…
Birbirimce olan saygı ve sevgimizi…
Nerede iyi ve faydalı bir şey yaşanmış, haberimiz yok!
Kim insanlık için hayatını feda etmiş, kim yaşamın önemli eşiklerinden aşıp ilerlemiş?
Neden yalnızlıklarımıza sığınıp, birbirimizden uzaklaştık?
Niçin sevinçlerimiz azaltıp, neşe duygusunu yitirdik?
Düşünüyorum da aklıma şu soru geliyor:
Biz nerede ve ne zaman çuvalladık?
DÜŞÜNMEKTEN VAZGEÇTİĞİMİZDEN BERİ…
Kulağımın içinde aksi sedaydı bu sözcükler.
Kendimiz olabilmek ilkesini; yeteneklerimizin verimli bir şekilde bağımsız kullanabilme, özgür, eleştirel düşünceye sahip olma, benliğinin sınırlarını aşarak sevme duygusuna ulaşabilmek, insanlara BİZ bilinciyle yönelmek, onlarla kominal işbirliği yaparak gelişmek, sürekli vererek kaybın endişelerini yaşamamakla gerçekleşebilir ancak.
Bizler hamlıktan ve düşünce kirliliklerinden kurtulamadık. Mutlu olama sanatı bizlere öğretilmedi. Anne karnında bile huzursuz ve mutsuz gelişirken bir çocuk, doğduğunda varın artık siz düşünün yaşayacaklarını.
Ne yaşlımıza saygımız kaldı ne de küçüklerimize sağlıklı, bilinçli, saygın duruşlarımızı verebiliyoruz. Bayramlar eski bayramlar gibi değil. Yaşlılarımızın yüzlerinde mutlu ve huzurlu bekleyişlerin yerini ağlak çizgiler aldı. Bayram şekerlerimizin de eski tatları kalmadı. Mutsuz yaşlılarımızı düşününce aklıma çok manidar bir fıkra geldi:

"…Yurt dışında yaşayan bir baba oğlunu telefonla arar:
“Gününü mahvedeceğim için üzgünüm ama annenle boşanıyoruz, 50 senelik eziyete artık bir son vereceğiz oğlum” der.
Oğlu bu gelişen duruma çok şaşırmıştır:
“Baba nasıl böyle bir şey söyleyebilirsin, hem de tamda bayram öncesinde!”
Baba devam eder mutsuz bir sesle konuşmasına:
“Bak oğlum, artık annenle birbirimize hiç tahammülümüz kalmadı, kız kardeşine de söyle, ona da bu durumdan haberdar et.” Der ve telefonu kapar yaşlı baba.
Şaşıran ve ne yapacağını bilemeyen genç adam hemen kız kardeşini arar, o da kızıp, köpürür, bu yaşta nasıl böyle bir şey yapar bu ihtiyarlar, diye söylenir, duruma el koymak adına kız kardeşi babasını telefonla arar:
“Sakın biz gelene kadar boşanmıyorsunuz, hiçbir şey de yapmıyorsunuz, anladın mı baba, hiç bir şey, biz uçağa atlayıp hemen geleceğiz.” Der ve telefonu kapar.
Yaşlı adam sevinçle karısına döner:
“Harika, evlatlarımız bayramı bizimle geçirecekler, hem de uçak biletlerini kendileri ödeyecekler...”

Yukarıdaki fıkrayı okuyunca, hem tebessüm ettim, yaşlı adamın çekirdek aileyi bir arada tutma girişimindeki zekice ürettiği çözüm yoluna, hem de uzunca bir zaman düşündüm.

“İhmal edip, unuttuğumuz sadece yaşlılarımız mıydı?”
Yoksa

KENDİMİZİ Mİ UNUTTUK?


Emine Pişiren/Edremit-Akçay
05.08.2010

.Eleştiriler & Yorumlar

:: ...
Gönderen: Ömer Faruk Hüsmüllü / , Türkiye
6 Ağustos 2010
Yazdıklarınız acı, ama gerçek! Türk toplumu maalesef çok hızlı bir sosyal değişme sürecine girdi. Bu hızlı değişme birçok sorunu da beraberinde getirdi. Değerlerimiz ya aşındı ya da tamamiyle ortadan kalktı. Değişmeyi her zaman "iyi" olarak niteleyen bazı cahiller ortaya çıkan sorunlar karşısında ne diyeceklerini de şaşırdılar. Bizim şimdi yaşadığımız bu hızlı değişim sürecini Batı tam 250 yıl önce yaşadı ve çok ciddi problemlerle karşılaştı. *****Kusura bakmayın uzattım. Saygılarımla.




Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın toplum ve birey kümesinde bulunan diğer yazıları...
Değerli Yazım Dostumuz Sayın...
Hadi Yıkayalım Ruhumuzu!..
Yoksa Öldüm de Cehennem de mi Yaşıyorum Ben Anne?
Sinerji... (- I - )
Ben Yaşarken Ölmüşüm de Haberim Yokmuş!..
Utandım İnsan Oluşumdan
Anasını Öpen Kadı Olursa...
Acıdan da Zevk Alırız
Yüzlerce Hayattan Biri...
Kadının Özü O Yasak Kelime

Yazarın eleştiri ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Yarım Somun Yemek İçin Orospuluk
Entellektüel Kadınlar Nasıl Bir Erkek Arar?
Yoksa Canınız Hoşaf mı Çekti?
Allah'ın Laneti Üzerlerine Olsun!..
Eh, Burası Türkiye
Her İkisi de Bir Şairin Asil Yüreğine Sahiptiler
Havada Bok Kokusu Var Baba
Atatürk'e Duyulan Bu Öfke, Bu Nefret Nedendir?
Siz Böyle Yanmıyor Musunuz? - 2 -
Kısa Kes Aydın Havası Olsun!..

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Adamdan Saymışız [Şiir]
Ah Ulan Istanbul! [Şiir]
7. Didim Şiir ve Şairler Buluşması [Şiir]
Çekinme Söyle [Şiir]
Yağmur Kuşu Suskunluğu [Şiir]
Hangi Dua İle Sana Gelelim? [Şiir]
İsterdim [Şiir]
Davetsiz Konuk - 1 - [Şiir]
Madem ki... [Şiir]
Git Demene Gerek Yok [Şiir]


Emine Pişiren kimdir?

Yazmayı, okumayı ve birikimlerimi paylaşmayı seven biriyim. Edremit'in yerel bir gazetesinin köşe yazarıyım. Bazı web sayfalarında da edebiyat adına paylaşımlarım yayınlanmaktadır. Sevgi ve ışık sizle olsun.

Etkilendiği Yazarlar:
Mehmet Emin Yurdakul, Nazım Hikmet, Aziz Nesin, Victor Hugo, Balzac, Leo Buscaglia, Eric Frrom, Irvın Yalom, Dale Carneige, Doğan Cüceloğlu, Haluk Yavuzer...


yazardan son gelenler

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Emine Pişiren, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.