Dünya hiçbir padişaha kalmadı, sana da kalmayacaktır. -Nizamî |
|
||||||||||
|
Yıllardır; doğup - büyüdüğüm, yaşadığım kasabamın yöresel kelimelerini, deyimlerini derliyorum. Derlediğim yöresel kelime ve deyimlerden küçük bir sözlük oluşturdum. Bu birkaçyüz kelime ve deyimi içeren parodiler yazdım. Kasabamda yaşadığım olayları, dinlediklerimi, izlediklerimi yöremizin şivesiyle anlattım. Bunları bir kitap haline getirdim. Basım giderlerinin hemen hemen yarısını kaymakamlık karşıladı, diğer yarısını da ben ödedim. Kitabın gelirini de Köylere Hizmet Götürme Birliğine bağışladım. Kitap, Kaymakamlık tarafından ilçemizde satışa sunuldu. Bu arada; hem yazdıklarım okunsun, hem de sözünü ettiğim birliğe daha fazla para akışı sağlansın düşüncesiyle, kitabın satılmasına yardımcı oluyorum. Yani kitabımın satışını yapıyorum elden. Kitabımı genç bir bayana verdim bugün. Kitabımı bağışladığım için, hiç kimseye hediye edemediğimi; almak isterse ücretini ödemesi gerekeceğini, hem de böylece ilçemize maddi bir katkıda bulunacağını söyledim. Ücreti(üç milyon T.L.) daha sonra verebileceğini söyleyerek, ayrıldım. Eve geldikten birkaç saat sonra, o genç bayan, elinde kitabımla çıkageldi. Kitabı uzatarak şunları söyledi : ”Kâmuran Abla! Ben şimdi gezmeye gidiyorum. Kitabı okumaya, incelemeye(!) hiç vaktim yok. Gezmekten gelince, tekrar bakarız. Verecek yeriniz varsa verin. Buyrun kitabınızı ! ” Merdivenlerden inerken bir iltifatta bulunmayı ihmal etmedi: “Kitabınızı okumadım ama, kapaktaki resminizi çok beğendim. Çok güzel çıkmışsınız.” Ben şaşkınlık içindeyken, çekti gitti. Çok şükür(!). Kitabımı okumamıştı ama, fotoğrafımı beğenmişti. Yazan biri için ne büyük mutluluk(!). Dondum kaldım. Hiçbir şey söyleyemedim şaşkınlığımdan. Eminim beni anlıyorsunuz. Şaşkınlığımın nedeni; kitabımın okunmaya değer bulunmamasından çok, kapağındaki resmimin beğenilmesiydi. Oysa ben, yazdıklarımın okunmasını istiyordum. Kitap kapağındaki fotoğrafımda nasıl göründüğüm, hiç ama hiç umurumda değildi. Sonra, çok ama çok kızdım kendime. İçimden söylendim durdum akşama kadar, yaptığım eşeklik için. (Kitaptan anlamayan birine kitap vermek, eşeklik değil de, ne?) O an şu atasözünü hatırladım: ”Müslüman mahallesinde salyangoz satılmaz. " Ya da : ” Altın kâseyi tutmaya, gümüş el gerek.” Siz siz olun, müslüman mahallesinde salyangoz satmaya kalkışmayın. Keloğlan masalındaki gibi; at’a et, it’ e ot vermeye kalkışırsanız, yediremezsiniz......Bu masalı bile bile, bu hatayı nasıl yaptığıma hâlâ şaşıyorum. Ve şu soruları soruyorum kendime: * İnsanlara, kitapları neden sevdiremiyoruz? *Toplum olarak, okumayı neden sevmiyoruz? * ”Armudu Taşlayalım” adlı halk türküsünü, “Yeni yorum getiriyoruz.” yalanıyla, - deyim yerindeyse - rezil edenlere verdiğimiz değeri, kitap yazan birine neden vermiyoruz? Yaşadığım bu olayın etkisinden kolay kolay kurtulacağımı zannetmiyorum.....Söyleyin allahaşkına, ben şimdi yazmaktan vaz mı geçeyim? Tabii ki vazgeçmem. ”Bir Arap için, bir Arabistan yakılır mı?” Yazdıklarımı okuyacak birileri çıkar elbette. Çıkar mı dersiniz?
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Kâmuran Esen, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |