Deney, herkesin hatalarına verdiği addır. -Oscar Wilde |
|
||||||||||
|
Gündüz kadınlara yönelik hazırlanan toplumsal güveni, değerleri zedelemeye yönelik programların önü alınamıyor. Hiçbir amacı ve hedefi olmayan sırf reyting kaygısıyla yapılan programlar ne kadar iyi ve güzel olan varsa yıpratmaya çalışmaktadır. Adeta kötülüğü ve çirkinliği akıllara ve kalplere kazıyarak insanları insanlara ve topluma karşı ürkek ve korkak hale getirmektedir. Kurgulanan programlar; ne kadar küfür, hakaret, alay, küçümse ve cinsellik konusu içerirse o kadar seyredilir düşüncesiyle çekiliyorlar. Hemen hemen bütün kanalların aynı tarz programları yapması izleyicilere alternatif programları gerekli kılmaktadır. Bu boşluğu az da olsa dini ve ideolojik kanallar yerine getirmeye çalışmaktadır. Ancak bunlarında izleyici kitlesi sınırlıdır. Tabii böyle bir izleyici kitlesi hemen oluşmadı. Özel kanalların kurulduğu ilk günden beri aynı tarz programların şekil ve renkleri değiştirilerek defalarca pişirilerek seyircinin önüne konulmasıyla ortaya çıktı. İlk zamanlar garipsenen ve tepki gösterilen programla zamanla seyirciyi duyarsızlaştırmaya başladı. Ekran karşısında zamanını keyifli keyifsiz geçiren her şeye kapısını açtı. Sonuçta kanalizasyonu andıran programlar ortaya çıktı. Beğenende beğenmeyende izlemeye devam ediyor. Yorgun ve stresli seyirci uysal koyun gibi kendini yormayacak programların karşısına kilitlenmektedir… RTÜK diye bir şey çıktı da cinsellik ve çocuk istismarı içeren programlar azaldı. Yoksa bir avuç iş adamının kendi şirketlerine ve siyasi oluşumlarına rant sağlamak adına kurdukları kanalları toplumu hiçliğe doğru daha hızlı sürükleyecekti. RTÜK gerekli mi gereksiz mi tartışmalarını bir kenara bırakarak sadece toplumsal değere yönelik bir frenleme görevini az çok gördüğünü vurgulamak istedim. Toplumu yansıtmamasına rağmen kitleleri etkisine almayı başaran ulusal kanallara yönelik eleştiriler sinemamızda yok gibidir. Sinemada daha oturtulamayan eleştirel dil, eleştiri adı altında daha çok alaya alma, küfür ve cinsel temalı argolarla yapılmaktadır. Ve buna eleştiriden çok komedi gözüyle bakılmaktadır. Medyanın özellikle televizyon kanalların kendilerine yönelik eleştirilere tahammüllerinin olmadığını biliyoruz. Olan durumlarda da tepkisel haberlerle kendilerini savunmaktadırlar. Televizyon kanalları kendilerini sorgulanamaz ve kendilerine hesap sorulamaz sanmaktadırlar. Bir nevi kendilerini tabulaştırmaya çalışmaktadırlar. Türkiye’de medyanın kendini eleştiriye açması uzun yıllar alacağa benzer. Ancak şuan beyaz perdeyi; Musallat filmi, Dikkat Şahan Çıkabilir ve Co-medya TV şovlarının da yönetmenliğini yapmış Alper Mestçi; senaryosunu Murat Aykul’un yazdığı ve başrollerini Okan Bayülgen’in oynadığı Kanalizasyon filmi süslemektedir. Filmin çıkış noktası televizyon eleştirisidir… Önce kısa bir özet verelim: KANAL-İ'nin bulunduğu binada cam silme görevi yapan saf bir cam silici olan İmdat Bayram'ın (Okan Bayülgen) televizyon izleme merakı, sonunda onu kanalın başına kadar getirecek. İmdat Bayram televizyonla yatıp televizyonla kalkan birisidir. Sürekli televizyon seyreden İmdat Bayram, tesadüflerin birbirini kovalaması ile Kanal-İ'nin eski Genel Müdürü Berk Yalçın'ın yerine (Hakan Yılmaz) kanalın başına geçer. İmdat'ın kanalın başına geçmesinden itibaren Kanal-İ yaptığı televizyon şovları ile ülkenin gündemine oturur ve reyting rekorları kırmaya başlar. Herkes Kanal-İ ve programlarını konuşuyordur. İmdat Bayram ve ekibinin yaptığı bazı televizyon şovlarının adları ise şöyledir; "Hayvanım Olur musun?", "Yüzüne Tükürülecek Adam", "Tele Mahalle", "Kim 500 Tokat İster?", "Uzun Eşek", "Tuvaletteyiz", "Boş musun Dolu musun?", "Asabiyet Meydanı..." Kanal i televizyonun reytingleri düşüştedir. Reklam gelirleri azalmaktadır. Bu durum yatırımcı patronların hiç hoşuna gitmez. Kanalın zarar etmesi demek diğer sektörlerden kanala para aktarılması ya da başka yatırımların yavaşlaması anlamına geliyor. Patronlar duruma el koyar. Kurban genel yayın yönetmeni seçilir. Gidişatın düzetilmesi için kendisine üç ay mühlet verilir. Amerika’da eğitim alan yayın yönetmeninin yayın politikasını film boyunca anlamasak da, halkın ilgisini çekmeyen yayınlar yaptığı ortada. Tesadüf bu ya televizyonla yatıp kalkan, yarım akıllı İmdat kanalın yardımına yetişir. İmdat’ın izlediği programlar ilk onun içine girince genel yayın yönetmeni İmdat’ı kullanarak kanalın reytinglerini artırır. Yatırımcıları şaşırtan bu durum, patronların anlamsız bir şekilde de duruma müdahil olmalarına sebep olur. Böylece İmdat genel yayın yönetmeni koltuğuna oturur… Televizyon delisi ya da maymunu İmdat hafızasına kazığı programlardan yola çıkarak, onları taklit ederek insanları daha çok televizyon başına çekecek programlar yapar. İmdat’ın İnek Şaban’ı taklit edercesine yürüyüş ve tavırlarıyla bir aptalın toplumu nasıl alaya aldığının, insanları ne hale getirdiğinin trajikomik halini görüyoruz. Kanal İ’nin izleyici kitlesini dar gelirli vatandaşların oluşturması dikkat çekicidir. Dar gelirli insanların televizyon başındaki hal ve hareketleri ve programların sadece onlara yönelik hazırlanması; burjuva ve elit sınıfın yansıtılmaması tuhaftır. Kanalizasyon dar gelirlilerin kültürel ve nitelikli programlardan ziyade saçma, anlamsız, yüzeysel ve seviyesiz ne kadar program varsa onları alkışlandığını göz önüne sermiştir. Televizyonun insanları ne hale getirdiği ve insanların televizyondan ne beklediğini burjuva ve elit sınıfı kategori dışında tutarak yapmıştır. Kanal İ eleştiri oklarını sadece yarışma, haber ve tartışma programlarına yöneliktir. Okan Bayülgen gibi şovmenlerin hazırlayıp, sunduğu programlar nedense filmin eleştirisi dışında tutulmuştur. Bayülgen, kendi şov programların kültürel bir kitleye yönelik olduğunu ve ciddi bir iş yaptığını; yüzeysel ve anlamsız eğlencelik programlar olmadığını düşünmüş olmalıdır. Bayülgen’in başrolde oynaması nedeniyle, yönetmen ya da senaryo yazarları torpil geçmişte olabilirler. Televizyon eleştirisi yapıyorum diyerek, halkı dolaylı yollarla küçümseyen kaç tane film vardır acaba. Kemal Sunal’ın filmleri bile toplumu bu kadar aşağılamamıştır. Kanalizasyon’un bir televizyon eleştirisinin olmadığı bu programları sunanların filmde rol almalarıdır. Halkı sözde temsil eden İmdat’ın yarım akıllı olması ve beyninin uyuştuğunu daha pamuk Prenses gibi çocuklara yönelik filmleri izlemesinden anlıyoruz. İmdat’ın kendiden geçerek Pamuk Prensesi izlemesi adeta halka senin seviyen, kapasiten bu kadar demektedir. İmdat’ın ne kadar saçma program varsa onları yayına koyması, kültürel ya da ciddi bir programa imza atmaması kafasının sadece saçma sapan şeylere çalıştığını göstermektedir. Elle tutulur, düzgün bir programa İmdat’ın imza atmaması vahim bir durumun işaretidir. Filmin bir tuzağı da küfür ve argonun az kullanılmasıyla ailelerin filme çekilmesi sağlanmasıdır. Küfür kullanmadan da insanların güldürülebileceğini mi göstermeye çalıştılar bilemiyorum. Kanal İ bir televizyon eleştirisi değil, halkı aşağılamaya yönelik bir yapımdır. Komiklik tarafı aşağılamanın üstünü örtmektir. Televizyonlar da hem şov hem de tartışma programı sunan birinin kalkıp kendi arı kovanına çomak sokmasını beklemek safça bir düşünce olurdU OSMAN TATLI osmantatli@gmail.com
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © osman tatlı, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |