Hata! Klavye bağlı değil. Devam etmek için F11'e basın... |
|
||||||||||
|
İnsanoğlu çok çabuk aldanmaya, şartlanmaya, güdülenmeye, tepkiye o kadar açıktır ki, çamur at izi kalsın. İnsanın içine bir kez olsun kuşku bir kere girmeye görsün; ne yaparsan yap, kolay kolay çıkaramazsın. Türk insanı askerine her zaman güvenmiştir, her zaman Türk askeri umudu ve kurtarıcısı olmuştur. Bu güveni veren Mustafa Kemal’in şu sözleri olmuştur. "...Ulusumuzun ve onun yönetimini üstlenmiş olan Büyük Millet Meclisi’nin, büyük savaşımda kesinlikle başarılı olacağına inanıyorum. Bu hususların sağlanması için etkin nedenler ve araçlar vardır. Burada yalnızca şunu belirtmek isterim; bu etmen ve nedenlerin başında en etkilisi, Ordumuzdur. Ordumuz, yaşam ve onur savaşında, ulusun ve ulusun amaçlarının tek dayanağıdır. Ordu kendisine düşen bu yüce görevinde, hakkıyla başarılı olabilmesi için, gereken niteliğin birincisi, demir gibi güvenliktir. Orduda güvenliğin tek oluşum aracı aydın, kahraman, özverili subaylardır. Bugün Ordumuzun subayları, saydığım niteliklere tamamen sahiptir. Fakat buna bir şey eklemek gerekir ki, bu içinde bulunduğumuz olağanüstü durumlar ve koşulların coşkularıyla, istekleriyle yetişecek olan genç subaylarımız, bize, gelecek için daha güçlü umutlar vereceklerdir. (Vural Sözer, Atatürklü Günler, Barajans Yayınları, İstanbul, 1998, s. 507) ..." Bilinen bir gerçek vardır ki;"Şeytan detaylarda gizlidir." Değerli kaleminizden, zehir gibi bir akıl ve mantık ürünü akmış. Öyle ya, bir subay imza atıyor ve sicil numarasını yazmıyor. Bu bir komplo olduğunu düşünüyor ve Türk insanının en güvendiği ve sevgi ile bağrına bastığı "BİR ASKERİMİZ VAR, BAŞKA GÜVENECEK DAL MI KALDI?" sözlerimizi hala söylemekteyiz. Çünkü güveniyoruz. Ülkemiz üzerinde sinsi emeller besleyenlerin faaliyetlerini bugüne kadar hep boşa çıkarmış olan Türk Silahlı Kuvvetleri, dün olduğu gibi bugün de pusuda bekleyen düşmanlarını alt edecektir. Türk Silahlı Kuvvetleri gerek vatanseverliği ile gerek askeri dehası ile tüm dünyanın hayranlığını da kazanmaktadır. Türk Ordusu ve Subayları her zaman Cumhuriyetimizin, laikliğin, hukukun ve demokrasinin savunucusu olmuştur. Her türlü kirli siyasetten uzak kalmış, Türk Ulusunun üzerinde yaşadığı toprakları canı ile kanı ile müdafaa etmiş, düşmanlardan korumuştur. Siyasetçilerin yüce ve asil ordumuzu şimdi bu kirli siyasete sokmaya çalışmaları ve halka karşı soğutmaya çalışması çirkindir. Bu gerçeği görmeyenler ne acizdirler. Tarih bunun hesabını soracaktır. Sonuna kadar askerimize güveniyor ve bu asılsız kara çalmaların da "bir siyasi komplo" ve "dış mihraklı emperyalist baskılar" olduğunu beşikteki bebek bile anlamıştır artık. AB ülkelerinin elinde SERV’in haritaları 1970 yılından beri dolaşırken, bizim şimdi daha dikkatli olmamız ve iyi bir iç ve dış siyasi strateji yol haritasını çizmemiz gerekiyor. Aksi olursa tarih tekerrür edip, işgal devletlerinin şimdiden "ver kurtul" yıldırma siyaseti ile Türkiye’deki iç karışıklığı yaratıp BOP’A kavuşma hayalleri kuran devletlerin ağız suları akmaya başladı bile... Kıssadan bir hikaye ile anlatacağım. Aslında bu hikaye de Beydeba adlı bir Hint bilgesine ait, Fransız La Fontaine, emek aşırması yapmış. Matbaanın keşfi ile de Avrupa’da FABL hikayeleriyle ün salmış. Hikayenin aslını anımsadığım kadarıyla yazmaya çalışacağım: “…Kral Aslan ile çok iyi dost olan Vezir Kaplanın arasını bozamaya çalışan kurnaz tilki; "Gel sana işkembe yedireyim" demiş. Kral aslan uykudaymış ve veziri olan kaplan, aç midesine yenik düşüp kurnaz ve kıskanç tilkinin ince hesaplarından habersiz teklifi kabul etmiş. Lokantada işkembe çorbasına bolca sarımsak döken tilkiye yakınmış kaplan vezir: "Ya ağzım kokarsa, ya kral aslan rahatsız olur da bana kızarsa" diye... Kurnaz tilki; "…Aman canım sende, ağzının tadını bozma. İşkembe sarımsaksız yenmez. Kralın yanına varınca elini ağzına kapatıp, başını yan çevirirsin, olur biter.Kral da koku duymaz" demiş, demiş ama saraya da kaplan vezirden önce varmış ve kral aslana; "Vezirin hakkında sağda solda kötü konuşup duruyor.Hatta senden iğreniyor,” diye aslan kralın sevdiği dost bildiği veziri bir güzel kötüler. Aslan Kral öfkelenir, inanmaz ve “bunu kanıtla, yoksa kellen gider” der. Kurnaz jurnalcı tilki; “Efendim, hiç dikkat etmediniz galiba, veziriniz sizle konuşurken başını sürekli yan çeviriyor.O sizin nefesinizden iğrenip ağzını eliyle kapatıyor" demiş. Bunu yapmaktaki maksadı ise, vezir kaplanın yerine geçmekmiş. Aslan bu işin doğru olup olmadığını test etmek için, yıllardır "en iyi dostum" dediği veziri yanına çağırmış. Tilki de kapıda sotaya yatmış, olup bitenlerden anında haberdar olmak için, kapıda durmaktaymış. Az sonra kaplan vezir kapıda görününce tilki hemen atılmış; “Aslan kral sana kızdı mı, işkembe yediğini fark etti mi?” diye, sormuş. Kaplan Vezir gülümsemiş, yüzünde rahatlamış gibi bir ifade varmış: “Hayır, kızmadı ve hiç de fark etmedi, cellâda acil vermem gereken bir zarfı elime tutuşturdu.” Demiş. Tilki kurnaz aklıyla, ”Bu zarfın içinde vezir kaplanın ölüm fermanı var, bir an önce ben götürüp vereyim de, kaplan hemen ölsün, yerine ben geçeyim.” düşüncesi ile zarfı kaplandan almış. “Ver, ben götüreyim cellâda, sen burada bekle, belki kral aslanın sana ihtiyacı olur” demiş ve doğru cellâda koşturmuş. Cellât zarfı açmış, okumuş ve şu yazı yazıyormuş. “Bu zarfı getirenin kellesi tez uçurula…” La Fontaine tuzakları, Türk Ordusuna ve Türk insanına sökmez. İftira atanlar sonunda, kendi kazdıkları kuyuya düşeceklerdir, elbet bir gün. Bütün bunları göz önünde bulundurarak, uyanma zamanı gelmiştir. Gerçeği görelim artık. Zira Seneca’nın dediği gibi “Gerçekler gecikmeyi sevmezler. “ Ve gideceğimiz yön bellidir, o yol Atatürk’ün çizdiği Laik Türkiye Cumhuriyetidir. At gözlüklerini çıkartma zamanı gelmiştir, gerçek yolumuzu görelim artık. Aksi halde; Kör, körün ardından giderse, soluğu hendekte değil "uçurumda" alacaktır. Sevgi ve ışıkla Emine Pişiren/Bursa 11.11.2009 Not: Yukarıda kaleme almış olduğum yazı değerli yazar Av.Erdem Akyüz’ün son günlerde Türk Silahlı Kuvvetleri Mensubu Subaylarından birine yazmış olduğu duygu yüklü satırlardan esinlenerek yazdım bir yazımı, sizlerle paylaşmak istedim.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Emine Pişiren, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |