Sevginin bulunmadığı yerde us da arama. -Dostoyevski |
|
||||||||||
|
Bugün üç milyon insan yurdumuza giriş yaptı. Yarın T. C kimliklerini aldılar, diyelim. Peki bir yıl sonra yurdumuza iltica eden Araplar kaç kişi olacaklar? Gelin sizinle şöyle kısa bir zihin çalışması yapalım. Sizin de bildiğiniz gibi çok değil bundan 2 yıl önce Suriyeli, başta İzmir, İstanbul gibi büyük şehirlere dağıtıldılar. İzmir'de göçer durumda yaşayan 100 bin kadar Suriyeli kadın bir sene içinde 100 bin doğum yaparak sayılarını 200 bine çıkartmışlardır. Ee, kadınların bir de eşleri var, değil mi? Bir de yanlarında gelmiş 2 çocuklarını da toplayalım: Bakalım nasıl bir sonuç çıkacak? Suriyeli Kadın= 100 bin Suriyeli Koca = 100 bin Suriyeli Y.Doğan = 100 bin Suriyeli 2 Çocuk = 200 bin Sonuç =200 bin Suriyelinin sayısı 500 bin olursa, bir sene sonra 1.000 milyon olacak demektir. Düşünebiliyor musunuz? 3 Milyon Suriyelinin bir yılda nüfusu katlanarak artacak demektir. Günyüzüne çıkan bu gerçekler doğrultusunda; şayet önlem alınmazsa biz PKK ile değil Suriyelilerle terör yaşayacağız. Beş yıl sonra böylesi bir nüfus patlamasıyla Suriyeli Araplar; bir değil bir kaç şehir kurabilecek nüfus artışıyla Türkiye'nin başına bela olacaktır. Yahu bu gerçeği DEVLET NÜFUS PLANLAMA ARAŞTIRMASI hiç mi düşünemiyor? Hiç mi tarihe dönüp bakmıyorlar? HÜSRANLA SONUÇLANAN Anadolu Kuşatmalarını anımsayalım; Haçlıların tam sekiz kez, Araplar tam 12 kez Anadolu kuşatmaları başarısız olmuştu. Aç emperyallerin gözleri doymak bilmiyor; "Türkiye Türklere bırakılmayacak derecede zengin bir ülke," diyerek gözleri hala topraklarımızdadır. Aynı emperyal çakallar yine Yunanlısıyla, İngilizi, Fransızı, İtalyanıyla, Anzakı, Habeşlisiyle 1919-1922 yıllarında Anadolu'yu işgal ettiler. 1922 senesinde Suriyelilerin işgalleriyle Türkleri nasıl kovduklarını; "burası bizim ülkemiz," diyerek kan döküldüğüne tarihimiz tanıktır. Hatta Suriyeliler Fransızlardan güç alıp Hatay'da yaşayan Türklere Türkçe konuşmayı yasakladıklarını unutmak mümkün mü? Hatay'ı yeniden topraklarımıza kavuşturan Atatürk'e yatıp kalkıp dua etsin o kuru softalar. Daha şimdiden sayıları bir milyonu aşan Arapların; şehirlerimizde misket bombası gibi dağılmış durumdalar. Ellerini kollarını salllayarak yurdumuzda dolaşan Suriyelilerin hepsi birer psikolojik- sosyolojik- iktisadi birer canlı bombadır. O bombalar günü gelince patlayacak ve her vatandaşımız yara alacaktır. Gazilerimize ve ailelerine bile tanınmayan kıyak haklar, benim gibi her Türk vatandaşımızın canını oldukça sıkmaktadır. Ben ki orta halli geçinen emekli bir devlet memuruyum. Soframda ekmeğimi nasıl doğrayacağımı düşünürken, etin yüzünü unutmuşken, sağlık sorunlarımla gittiğim hastanelerde katkı payı ödeyip tedavilerimi eksik gedik olurken; çocuğumu okutmak için emekli maaşımızı ona harcayarak yaşam mücadelesi verirken: Nasıl yabancı ülkenin insanına bedava bakabiliriz? Suriyeliler yurdumuzda fuhuş, terörle gaspla ve dilenerek yaşam sürdürüyorlar. Ülkemizde anarşi ve suç oranları arttı. Her gün, bir önceki günü arar hale gelmiş durumdayız. Zaten terörle insanlarımız ölüyor, nüfus azalıyor: Hal durum böyle olursa bizler asimile olmuş, yaşarken ölmüşüz demektir. Ortalıklarda dolaşan siyasi söylencelerden biri de şöyledir; Güya 3-4 milyon Suriyeli oyunu almak adına kurulan bir tezgahtır bu, diyorlar.Açıkçası ben bu görüşe katılmıyorum. Daha ciddi siyasi oyunlara çekilen bir Türkiye sahnedeki yerini almıştır, desek daha sağlıklı olur. O üç milyon Suriyeliye tanınacak sosyal hakları, üç milyon ülkemizin insanına verilmiş olsa, kötü mü olur? Daha iyi ya; vatandaşımızın karnını doyur, ev bark ver, çocuklarını okut, okulu bitiren evlatlarını işe yerleştir, hastalandıklarında tedavi et ve bedava ilaçlarını ver, vergi dışı tut...Gör bak sana nasıl alkış tutacaklar...Üstelik sonraki seçimlerde onlar da ben de seve seve sana oy veririz. Bir başka söylencenin daha doğru olduğunu düşünüyorum: Bende medyamızdan edindiğim bilgilere dayanarak; İŞİD-SURİYE-İRAN-İSRAİL ateş hattında neler yaşanıyor, o coğrafyaya dikkatinizi yöneltmek istiyorum: Öncelikle şu birkaç soruya yanıt bulmak gerekiyor: Suriyelilerin ülkemizde mantar, gibi bitmesi Şam Yönetiminin -emperyallerin de desteğini alarak- kurgulanan yeni dünya düzeni oluşumu olmasın? Hataydaki topraklar metresi 3.000 TL. iken şimdi neden/niçin 15-20.000'den İranlılar tarafından satın alınıyor? Neden Hatay'da topraklarımız:Armutlu ile Yayladağı arasındaki bölgede, Amik Ovası'nda ve Altınözü'nün köylerinde binlerce hektar arazi İranlılar tarafından el değişiyor? Yoksa Şam’ın asıl amacının, "mini bir Nusayri devleti" kurma yani Esad'ın bir "B" planı mıdır? Sonuç itibariyle: Bölge coğrafyasında İsrail hiçbir zaman Araplar tarafından istenmemişti. İsrail o bölgenin jandarmalığını üstlendikçe Ortadoğu'da barış zor görünüyor. Türkiye'nin ulusal güvenliğini ve toprak bütünlüğünü tehdit eden "B Planı" işlememesi için ne yapılması gerekiyorsa bugünden yapmalı. Bu gerçekler doğrultusunda bende: NE ŞAM'IN ŞEKERİNİ İSTİYORUM: NE DE ARABIN YÜZÜNÜ GÖRMEK İSTİYORUM. Emine Pişiren-2016
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Emine Pişiren, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |