Çocukların eğitimi, zaman kazanmak için nasıl zaman yitireceğimizi bilmemiz gereken bir meslektir. -Rousseau |
|
||||||||||
|
Bu yılki yerel seçimlerin favori sloganını CHP’liler buldu. “İşimiz Ödemiş, gücümüz Ödemiş!” Bunu her kente uyarladılar. Ben de boş durur muyum? Yaptığımız işe uyarladım, sesli okudum, bakalım siz beğenecek misiniz? “İşimiz yazmak, gücümüz okumak!” 28 Şubat 2009 saat 17.00 itibariyle listeler kesinleşti. Adaylıkları iptal edilenlerin yerine yenileri seçildi. İptal şoku yaşayanlar, partilerinden aday gösterilmeyenler de yavaş yavaş üzerlerinden şoku atmaya başladılar. Kimi küstü, kabuğuna çekildi; kimi küskünler yanlışlarını itiraf edip, kayıtlı oldukları parti saflarına geri döndüler. Bunların içinde Ödemiş kamuoyunun merakla beklediği ise, eski belediye başkanlarından kıdemli başkan adayı Mehmet Eriş’in Bekir Keskin’le kucaklaşıp kucaklamayacağıydı. O da sonunda gerçekleşti de, bütün CHP’liler derin bir nefes aldı. Bu kucaklaşmanın ilerleyen günlerde partiye olumlu puan getirmesini samimi partililer bekliyor ve istiyor. Çünkü CHP, oldum olası parti içi çekişmelerin ayyuka çıktığı bir parti imajıyla ancak kendisine zarar verdiğini gördük. İktidar alternatifi olması beklenen bir siyasi oluşumun sen ben kavgalarıyla topluma daha ne kadar süre umut olacağı sorgulanıyordu. Sonunda aday adaylarının bir araya gelerek partinin yükselişi için çaba göstermesi en başta AKP’lileri telaşlandırmış olabileceğini düşünüyorum. Bu birleşmenin ardından Başkan Badem eskisi kadar kendini rahat hissedemeyecektir. *** Seçimlerde henüz resmi propaganda başlamamış olmasına karşın adaylar yoğun bir çalışmanın içine girdiler. Ev ziyaretleri, esnaf ziyaretleri derken seçim büroları da bir bir açıldı. Bundan sonra ne mi olacak? Ekranlardan görmeye başladık. Antalya’da işsiz adam 20 oyunu pankartla satılığa çıkarmış. Kim onun borçlarını öderse 20 oy o partiye gidecek! Durum bu kadar vahim. Öte yandan Anadolu aslanları diye anılan Gaziantep, Kahramanmaraş, Kayseri ve Denizli’de işten çıkarılan, kapısına kilit vurulan fabrikaların manzaralarıyla küresel krizin etkileri somut biçimde ekrana yansıyor. Ödemiş, eğer bir sanayi kenti olsaydı benzer manzaraları burada da görebilirdik. Bizdeki işsizlik kayıt kuyuda bağlı olmadığı, çoğunun aile işçiliği dediğimiz küçük tarımsal işletmeler olduğu için belirgin bir görüntüyü yakalama şansımız olmadı. Ancak son günlerde Ödemiş’te kimin finanse ettiği bilinmeyen bir takım anketörler dolaşmaya başladığı duyumunu aldım. Bu anketörlerden biri de bizim yakın bir tanıdığımıza sormuş: ”Hangi partiye oy vereceksin?” Bir çocuklu genç kadının yanıtı düşündürücü: ”Hiçbir partiye oy vermeyeceğim. Bu memlekete park, yol yapacaklarına o paralarla iş imkânı sağlayacak fabrika niye açmazlar!” Yani bizim gizli işsizlerimiz de bir lokma bir hırka felsefesine uygun nasıl yaşarız, diye kara kara düşünmeye çoktan başladılar. *** Bu sıralar yazmaktan okumaya ciddi olarak zaman ayıramıyorum. Okuma dedim de asıl kastım kitap okumak, yoksa haberleri okumadan saymıyorum. Haberler zaten kendisini okutturuyor. Bu ara okuduklarım arasında Prof. Cevat Geray’ın “Belediyeler ve Kenttaşlık Eğitimi” başlıklı yazısı ilgimi çekti. Sayın Geray’ın bu tebliği Kuşadası 5. Öykü ve Şiir Günleri’nde oluşan kitapta yer alıyor. Onun bazı saptamalarını sizlerle paylaşmak istedim. “…işsizlikle ve yoksullukla savaşım, mesleğe yöneltme, girişimciliği geliştirme konularında da yerel yönetimler önemli görevler düşmektedir.” “Toplumsal açıdan da bir takım sorunlu çocukların ve gençlerin, sokak çocuklarının, tinercilerin, uyuşturucu bağımlılarının korunması ve topluma kazandırılması için de bir takım çabalar göstermek zorundadır belediyeler.” “…küreselleşmenin bir sonucu da, örneğin ‘tarımda siz bunu ekmeyin biz işte ucuza satıyoruz’ diyerek, toprak sahibine doğrudan gelir desteği sağlayarak köylünün üretimden koparılmasıdır. Türkiye kendini besleyemeyen bir duruma düşürülüyor. Köyde işsiz, yoksulluk, hatta açlık sınırının altında kalanlar da kente göçmek zorunda bırakılmaktadır.” “Belediyeler, bireylerin kişisel gelişmesi yerine işsiz güçsüz insanların işlendirilmesine, kente uyum sağlamasına, kent kimliği kazanmasına yönelik çalışmalara öncelik vermesi gerekmektedir.” Görüldüğü gibi bugünün temel sorunu, sadaka politikası ile çalışarak üretmesi gereken insanların tembelleştirilmesidir. Edirneli Romanların haykırdığı gibi çalışarak insanca kazanmasını sağlayacak politikaların yürürlüğe sokulmasıdır. Bu sayede, insanımızın onuruyla yaşama bilinci yükselecek; bir avuç şekere, pirince ve yağa oyunu satmaktan uzaklaşacaktır. Toplumun yardımlaşma duygusunun siyasilerce sömürülmesine karşı ne yapılabilir; bu yanlışlığın önüne nasıl geçebiliriz? Bu soruların yanıtını da lütfen başkanlığa aday olanlar düşünsün ve halka anlatsın. Bizim işimiz yazmak, gücümüz okumak!
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Ömer Akşahan, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |