..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Umutlar, tersine çevrilmiş anılardır. -Anonim
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Eleştiri > Türkiye > Ömer Akşahan




27 Aralık 2008
2023'e Mektup  
Cumhuriyet'in 100. Yıl Kutlamaları...

Ömer Akşahan


Osmanlı-Türk tarihinin iki dâhisinden biri Fatih Sultan Mehmet, diğeriyse Mustafa Kemal Atatürk’tür. Atatürk’ün daha I. Dünya Savaşı yıllarında kafasında şekillendirdiği cumhuriyet fikrini, silah ve siyaset arkadaşlarından uzaklaşma pahasına Türk ulusuna armağan etti.


:BFEA:
Ömer AKŞAHAN

Kendimi bir an 2023 yılına ışınladım.
Bu gün 29 Ekim, Türkiye Cumhuriyetinin Aziz Atatürk tarafından Meclis kürsüsünden dünyaya
ilan edilişinin yüzüncü yaşını kutluyoruz.      
Yurdun her yeri şenlik içinde. Doğudan batıya, kuzeyden güneye, en ufak köyden dünya
kenti İstanbul’a varıncaya değin hemen her yerde büyük bir coşku yaşanmakta. Cumhuriyetin
10. yılı nasıl kutlanmışsa, 100. yılı da aynı ruhla kutlanmakta. Ben de, bir cumhuriyet bireyi olarak
yetmişinci yaşımı sağlıkla ve keyifle kutlamaktayım.
Osmanlı-Türk tarihinin iki dâhisinden biri Fatih Sultan Mehmet, diğeriyse Mustafa Kemal
Atatürk’tür. Atatürk’ün daha I. Dünya Savaşı yıllarında kafasında şekillendirdiği cumhuriyet
fikrini, silah ve siyaset arkadaşlarından uzaklaşma pahasına Türk ulusuna armağan etti.
Bu durumda, Osmanlı İmparatorluğu’nun 622 yıllık küllerinden doğan Türkiye Cumhuriyetini
‘20. yüzyılın bir mucizesi’ olarak kabul eden görüşe şapka çıkarmalıyız!
Öyle ya, geçen yüzyılda Sevr Antlaşmasıyla parçalanan Osmanlı İmparatorluğunun ardından
Mustafa Kemal Atatürk’ün büyük askeri ve siyasi dehasıyla başlatılan Kurtuluş Savaşının
kazanılmasıyla kurulan Türkiye Cumhuriyeti, 1991’de Sovyetler Birliği’nin dağılmasına karşın
hâlâ dimdik ayaktadır.
II. Dünya Savaşında Atatürk’ün ölümüyle Cumhurbaşkanlığına seçilen onun en yakın silah ve
siyaset arkadaşı İsmet İnönü’nün izlediği akılcı politikalarla ülke yara bere almadan korkunç
savaş badiresini atlattı. Ancak ülkede, İsmet İnönü’nün 1945’de çok partili yaşama geçiş kararı,
ne yazık ki 20. yüzyılın sonuna kadar sık sık yaşanan askeri darbelerle istenen ve beklenen
performans gösterilememiş; çok çalkantılı geçen 1970-1980, 1990-2000 yılları arasında nice
aydın siyasi cinayetlere kurban verilmiştir. Bu cinayetlerin azmettiricileri yoğun ve uzun
uğraşlar sonucu ortaya çıkarılarak toplumsal barışın yeniden kurulması sağlanabilmiştir.
Çok şükür, ülkemizde siyasal cinayetler de tarihe karıştı. Kimse kimseyi görüşü nedeniyle
ne düşman belliyor, ne de boynuna hain yaftası asıyor.
Yüzlerce yıl teokratik ve totaliter bir yönetimle yönetilen, aydınlanma, endüstrileşme ve kent-
leşme süreçlerinden yoksun bir toplumun yukardan gelen devrimci bir anlayışla demokrasi
deneyimini yaşaması elbette bu tür acıların da zeminini oluşturacaktı.
Türkiye Cumhuriyeti, 20. yüzyılda kâr hanesine yazacağı uluslararası boyutta büyük başarılara
imza atmamış, mehter takımı gibi iki ileri bir geri giderek 21. yüzyıla gelebilmeyi başarmıştır.
Yüzyıllık bir geçmişe sahip Cumhuriyetin yeni yüzyılın henüz ilk çeyreğini devirmemiş ol-
masına karşın, gerek sporda gerekse bilim alanında gösterdiği başarılar karşısında söy-
lenecek söz şu olmalıdır: ”Evet, biz Türkler, sonunda kurucumuz Aziz Atatürk’ü doğru yo-
rumlayarak, onun bize önerdiği çağdaş bilimler yolunda önümüze çıkan her engeli aşıp ülkeyi
saygın bir yere taşımayı başardık.”
Türkiye 2016’da ilk kez Olimpiyat Oyunlarına ev sahipliği yaptı. Bu uluslararası organizasyonda
bize en büyük desteği komşumuz Yunanistan sağladı. Artık komşumuzla olan ilişkilerimizde
Kardak krizi benzeri saçma sapan işlere yer yok. Bölünmüş Kıbrıs yerine, ortak çıkarlara dayalı
bir Kıbrıs’ı hayata geçirmeyi başarmış siyasetçilerimiz var.
Eski okul kitaplarımızdaki “Bugün 23 Nisan/Neşe doluyor insan” dizelerini nasıl unutabiliriz ki!
Bugün, bir Türk yurttaşı olarak 100. yılımızı kutluyor olmaktan benim de içime neşe doluyor
Aziz Atam!
Bizi 25 yıl amansız şekilde yoran, zaman zaman bölünmenin eşiğine getiren PKK terörü ve
komşumuz Ermenistan’la uzun yıllara dayanan düşmanlık teorileri de çoktan unutuldu.
Atatürk’ün “Yurtta barış, dünyada barış” ilkesine sıkı sıkıya sarılarak yürüttüğümüz diplo-
masiyle Anadolu ve Trakya birer barış yarımadası durumuna gelmiştir. Bu sayede hiçbir
komşumuzla sorun yaşamıyoruz. Komşu ülkelerle yapılan sınır anlaşmaları sonucu pasa-
portsuz rahatça gelip gidebilmekteyiz. Mayınlı araziler de çoktan tarihe karıştı.
İçinde yaşadığımız ve adına Altınova diyerek taçlandırdığımız Küçük Menderes havzasının
yıllar yılı süren sulama barajı ve ona bağlı sulama sistemleri kurularak devreye girdi. Artık
yeraltı su kaynaklarımız derinkuyu pompalarla tüketilmiyor. Ziraatçilerimize yönelik yapılan
bilinçlendirme sonucu organik tarıma geçilmiş; bu sayede halkımızın hem gelir kaynakları
artırılmış, hem de sağlıklı ürün elde edilerek yörede kanser hastalığının artışına engel olun-
muştur.
Yine havzamızın bir türlü çözülemeyen il sorunu Ödemişli ve Tireli sağduyulu siyasetçilerin
“Küçük Menderes” adında uzlaşmasıyla çözümlenmiş, karar TBMM’ce kabul edilmiştir. Bu ile
bağlı ilçeler, Ödemiş, Tire, Bayındır, Kiraz, Beydağ, Ovakent, Kaymakçı ve Gökçen olmuştur.
Yine kuruluş yasasına göre: Vilayet makamı, Adliye, İl Özel İdare Müdürlüğü, İl Genel Meclisi,
Askeri Alay, İl Milli Eğitim Müdürlüğü Ödemiş’te; Defterdarlık, Gençlik ve Spor İl Müdürlüğü,
Bayındırlık ve İskân Müdürlüğü, İl Kültür Müdürlüğü gibi diğer kuruluşlar da Tire’de konuş-
landırılması esasa bağlanmıştır.
Öte yandan bir hayalimiz de il olmanın ardından gerçekleşti. 2012 yılı genel milletvekili se-
çimleri öncesi halka vadedilen Küçük Menderes Üniversitesi yasası Meclis’ten geçti. Kurulu-
şunun ardından kısa sürede hizmet binaları tamamlanan üniversite beş fakülte ve dört yüksek
okulla pırıl pırıl bir gençliğe hizmet vermekte. Yöre halkımızın okullaşmaya verdiği önem ve
değerin bir eseri olan Küçük Menderes Üniversitesi ile hem tarımsal, hem sanayide büyük
atılımlar yaşandığını görmekten mutluyuz.
Bugün artık Ödemiş, Tire rekabetinden çok ‘Küçük Menderes İli’nin nasıl daha ileri götürü-
lebileceğine ilişkin tartışmalar İl Genel Meclisi salonlarında yapılmaktadır.
Aziz Atatürk! Her şeyden önce, sana, minnet ve şükranlarımızı sunmamıza izin ver.
Anadilimiz Türkçeyi, Birleşmiş Milletler beşinci dünya dili olarak kabul etti. Birçok Türk Cum-
huriyeti, Türkiye Türkçesini okullarında öğrencilerine öğreterek bu dille yazmalarını ve konuş-
malarını önermektedir. Türk edebiyatı, Orhan Pamuk’un Nobel’i almasının ardından dünyada
daha çok izlenir oldu. Türk filmleri Cannes, Berlin Festivallerinin ardından Oscar ödülü de
almayı başardı. Sinema salonlarımız yerli filmlerle salonlarını dolduruyor artık.
AB sevdamız da akıllı siyasetçiler sayesinde gerçek oldu. Nihayet yaşlı ve yorgun Avrupa ön-
yargılarını ve İslam korkusunu üzerinden atıp, laik Türkiye Cumhuriyeti'ni ortak olarak içine
aldı. Böylece Avrupa, Asya kıtasındaki büyük bir yarımadayı yani Anadolu’yu da topraklarına
silahsız katmayı başardı!
Aziz Atatürk! Biz, seni zamanında iyi anlayamadık; kimi sana olan sevgiyi abarttı, kimi yerin
dibine batırdı. Gönül isterdi ki, seni çok küçük yaşlarda doğru anlayabilelim. Ama şu da bir
gerçek ki, yaşanan onca badireye karşın, eğer devlet hâlâ ayakta kalabilmişse; bu, senin
attığın sağlam temeller sayesindedir. Bunu, dost düşman herkes kabul ediyor artık.
Bizlerse, ancak bunu yeniden dile getirerek, sana olan saygı ve sevgi borcunu ödemeye
çalışıyoruz.
Atam! Bu 100. yılımızda sana tek bir şikâyetim olacak, o da şu: Her alanda gösterdiğimiz
üstün performansa karşın, nedendir bilinmez, siyasetçilerimiz inatla kafalarındaki
ütopyalara bizi mahkûm etmeye çalışıyorlar. Laik, demokratik, sosyal bir hukuk devleti
olan ülkemizi barış adası olmaktan uzaklaştıracak kamplaşmalara yöneliyorlar. 15 yıl
önce olduğu gibi. Ya bizim gözlerimiz miyop ya da onlar bizi anlamaya çalışmak istemiyorlar.
Oysa biz onlara, Diyojen’in dediği gibi “Gölge etmeyin, başka şey istemeyiz” diyoruz.
Onlarsa, toplumu nasıl yaşatmak istiyorlarsa öyle yönlendirmek istiyorlar.
Son olarak, aziz şehit kanlarıyla kurulan ülkemizin şanlı albayrağının daha nice yıllar
göklerde dalgalanması; halkımızın sorunsuz, mutlu ve barış içinde yaşaması en büyük
dileğimdir. Bizler göremesek de torunlarımızın devraldıkları bayrağı aynı inançla taşı-
yacaklarına olan inancımızın pekişmesi ancak, “Ben ne mutlu Türkiye Cumhuriyeti
yurttaşıyım!” diyebilenlerin ortak çabasıyla gerçekleşecektir.
Işıklar içinde yat, ey Aziz Atam!



Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın türkiye kümesinde bulunan diğer yazıları...
İlçe Halk Kütüphanesi Var mı?
Mehmet Nasıl Kurtulur?
Okulda Veliler Temizlik Yaparsa Ne Olur?

Yazarın eleştiri ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Eleştiri Ya Da...
Yazar Adaylarına...
Dilek Kutusu! Peri Olmak İstiyorum!
Aforizmalar, Kafka
Eğitim, Ama Nasıl?
Eleştiri mi Özeleştiri mi?
Öğretmen Benisa
Seçim Potporisi
Tazlar Köyünden Borusan'a
25'le 35 Kelimelik Bir Yaşam

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Hiçliğe Övgü [Şiir]
Kayıtdışı Şiir [Şiir]
Gece Dokunuşları [Şiir]
kalem [Şiir]
Meğer [Şiir]
Güz Yağmurları [Şiir]
Küçük Mariya İçin Kar Senfonisi [Şiir]
Giderken Düşürdünüz 'Ben'i Çantanızdan [Şiir]
Issız Sokak [Şiir]
ayrılıklar [Şiir]


Ömer Akşahan kimdir?

Kendini nasıl anlatır ki insan… Oturup yazılmaya kalkılsa, her edebiyat işçisinin yaşamı kalın bir roman olur. Ben bunu zaman zaman yazdığım denemelerde ve şiirlerimde yansıtmaya çalışıyorum. Yapıtlarımı izleyenlere küçük birer ipucudur; söylenen her bir sözcüğümüz, tümcemiz. . Kendimi şiirde ilk keşfedişim beni aynı zamanda büyük bir hayal kırıklığı yaşattı ve düzene yenik düştüm. Yol göstericim de yoktu yanımda; düzene isyan edeceğime, şiire küsüp öyküye yöneldim. Bütün bu yaşananlar ortaokul dönemime rastlar. Yine bir gün düzen beni aldı, bir sonbahar yaprağı gibi Aydın Dağlarının zirvesine fırlattı. Yıl 1981. Ve beni yeniden hayata bağlayan sihirli gücün şiir olduğunu orada anladım. O gün bugündür, can yoldaşım, arkadaşım, sırdaşım ve en büyük sığınağımdır ŞİİR! İnanıyor ve haykırıyorum; şiir mabedinde yanmayan hiç kimse, ben buyum, ben şuyum diyemez. Tek inancım, ömrüm oldukça yazmaya, gerekirse yazdırarak da olsa şiire ihanet etmeyeceğim. Aydın’ın İncirliova ilçesinde, ‘53 yılının Ocak ayında, bir Kova erkeği ve sevgili annemin tek eşinden 14. yavrusu olarak dünyaya gelmişim. Babam ve annem ümmiydi. Okul yüzü görmemiş bir ailenin ilk üniversite mezunu olarak kutsal öğretmenlik uğraşımı resmi düzeyde ‘99 yılına dek sürdürdüm. Halen özel sektörde işimden arta kalan zamanlarda, öğrencilere Türkiye’nin hemen her noktasında şiir dersleri veriyorum, gönüllü. Yeni Türk şiirini mevcut Türkçe ve Edebiyat kitaplarından öğrenemeyen gençlere yeni Türk şiirinin kapısını aralamaya çalışıyorum. İnanın bu çalışmalarda şiir adına öyle ilginç olaylara tanık oluyorum ki, gözyaşlarınızı inanın tutamazsınız. Tüm uğraşlarımdan edindiğim çok önemli bir gerçeğin altını kalınca çizmek istiyorum: ŞİİR ÖYLESİNE SİHİRLİ BİR ANAHTAR Kİ, AÇMADIĞI BİR KAPIYI GÖSTEREN HENÜZ ÇIKMAMIŞTIR! Bugüne dek, bir çok edebiyat dergilerinde şiir, deneme, öykü, inceleme, gezi , anı yazılarımla yer aldım. ‘90’da Ödemiş EFE dergisi yöneticiliği, Almanya’da Almanca yayımlanan GEMEİNSAM adlı yayının sorumluluğunu yaptım. Almanca şiir, öykü denemelerinin yanı sıra yurda döndükten sonra da Almancadan Türkçeye şiir kazandırma çalışmalarımı yayımladım. ‘90’da “Nasıl Çalışalım? Nasıl başaralım?” adlı çalışmam M. E. B. ca tavsiye edildi. Egebank tarafından 3000 adet basıldı. ‘98’de ilk şiir kitabımı Sivas’ta yakılan 37 güzel insana adadığım için yalnızca 37 şiir içermektedir. Evliyim. Eşim de emekli sınıf öğretmeni olup, bir oğlum ve bir kızımla beraber yaşamımızı renklendirmeye çalışmaktayız.

Etkilendiği Yazarlar:
Mayakovski, Cemal Süreya, Sabahattin Ali, Cahit Tanyol


yazardan son gelenler

yazarın kütüphaneleri



 

 

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Ömer Akşahan, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.