Dünyayı isteyen bilime sarılsın, ahireti isteyen bilime sarılsın; hem dünyayı hem ahireti isteyen yine bilime sarılsın" -Hz. Muhammed |
|
||||||||||
|
William Faulker’ın ölümünden sonra hayranlarından gelen ve asla açmadığı mektuplar bulunur. Çünkü kendisine gelen mektuplardan sadece editörlerden gelenleri açardı. Gelecek olan çeki bekler onunla borçlarını öder, sonraki çeke kadar yine borçlanırdı. Faulkner asık suratlı, ketum, sessizliği seven biriydi. Joseph Conrad hep parmaklarının arasında bir sıgara bulundurur, sonra sıgarasını yanar vaziyette bıraktığı yerde unutur ve yenisini yakardı. Conrad o kadar sinirlenen, öylesine gergin bir adamdır ki, yazarken kaza ile kalemi yere düşse, eğilip alarak kaldığı yerden yazmasına devam edeceğine, kazanın nedenini ve niçinini düşünerek ah vah ederdi James Joyce kendisini kıskanç, yalnız ve kibirli olarak tanımlardı. Ulysses çıktığında gazetelerde kitabından söz edenlere yaltaklanan teşekkür mektupları gönderirdi.. Hiçbir zaman Ulysses’i okumayan karısı yazar hakkında şunu söylemiş: “Kaçığın biriydi.” Henry James’in iri yarı, nerdeyse obez, tamamen kel bir adamdır. Kadınlarla hiç ilişkisi yoktur. Hiçbir zaman kitaplarından söz etmez ancak kütüphanesine çok özen gösterirdi. Hiç evlenmemiştir gördüğü hezeyanlar sonucunda ölmüştür. Arthur Conan Doyle gençliğinden beri kadınları savunmak için her türlü alçakla karşılaşacağını düşünmüş ve boks öğrenmiştir. Bir tiyatroda aralarından biri, genç kıza dirsek attığı için bir tabur askerle dövüşmüştür. Doktor olarak yerleşmeyi düşündüğü Portmout’’a varır varmaz bir kıza laf attı diyerek, adamın birini tanınmaz hale getirmiştir. Ne tesadüf ki ertesi gün ilk hastası bu adam olmuştur. İvan Turgenyev annesi’nden çok nefret ederdi. Bir İspanyol çingene (şarkıcı) seviyordu.. Bu hayatının aşkı olan şarkıcı kendisinden yirmi yaş büyük bir adamla evliydi. Turgenyev ona hep tekliflerde bulundu, ancak kadın kabul etmedi. On yıl bu çiftle birlikte yaşadı. On yıl sonra kadın teklifi kabul eder, ancak sonra Turgenyev i bir ressamla aldatır... Vladimir Nabokov insan sevmez olarak bilinir. Halinden hiç şikayetçi olmamıştır. İçine kapanık, kardeşleriyle bile pek ilişkisi olmazdı. Mütevazi değildir, küstahlığı çocuksu denecek şekilde saftır. soyağacının Cengiz hana dayandığını ileri sürerek bununla övünürdü. Gençliğinde kadın avcısıyken yetişkinliğinde iyi ve sadık bir eş olur. En büyük mutluluğu ve zevki yalnızlıktır. Rainer Marie Rilke hayvanlarla, yıldızlarla, toprakla, ağaçlarla, tanrılarla, anıtlarla, resimlerle, kahramanlarla, ölülerle konuşurdu. Etrafındaki kişilerle pek iletişim kurmazdı. Rilke kısa boylu ve hasta görünüşlüydü. Rilke hiç et yemezdi.”y” harfini çok sever, kadınlara bayılırdı. Rudyard Kıpling ne meslektaşları yazarlar ne de edebiyat dünyasının dışındakilerle arkadaşı vardı. Şöyle derdi “ Arkadaşlık aşktan da trajiktir çünkü aşktan da uzun sürer” Rudyard Kipling şaka kaldırmazdı. Özel yaşamına müdahale edilmesine katlanamaz fotoğraf çektirmekten hoşlanmaz, kendisini ilgilendirmeyen konular hakkında hiç konuşmazdı. Terzinin yolunu pek bilmez ancak akşam yemeklerinde üstünü değiştirmeyi hiç ihmal etmezdi. .Arthur Rimbaud arkadaşları ondan hep uzak durmuşlardır. Somali kıyılarında yaşar düşük ücretli her türlü işde çalışırdı. Elbiselerini hiç değiştirmezdi. İrenç kokar, yattığı yataklar hep bitli olurdu. Evliliği pek de sakin geçmemiştir içkiye düşkünlüğü vardı. 37 yaşında ölür. Oscar Wılde biseksüeldi. Ağır işçilikle geçirdiği iki yıl mahpusluktan sonra ve onurunu yitirdikten sonra “Hayat her şeyi fena pahalıya satıyor, bizler de en uğursuz, ruhsuz sırlarına korkunç ve ve sonsuz bir bedel ödüyoruz” demiştir. Ölümünden az önce şampanya istemiş ve getirdikleri zaman neşeyle:”Kendi imkanlarımın üzerinde ölüyorum.” demiştir. Cesare Pavese sevdiği kısık sesli kız, beş yıl sonra Pevae için “Pavese iyi şiir yazabilir, ama bir kadınla birlikte olduğu zaman hiç de başarılı değil,” sözü üzerine hayal kırıklığına uğrar ve bu sözün etkisinden hiç kurtulamaz .hiç evlenemez. Kadınlar hakkında hep karamsar yazılar yazar. “Biraz gezip tozma, biraz gülme eğlenme, saçma sapan giyim kuşam, ve dedikodu.” Başka bir dediği ise: “İnsan bir kadını eninde sonunda başından atacağına göre, bunu bir an önce yapması daha iyi olur.” Ahmet Haşim aşırı karamsar, melankolik. Arap asıllı olduğu için çevresi tarafından dışlandığını düşünür ve kendini hiç beğenmezdi. Çoğu şiirinde karanlık ve geceden bahseder ve karanlığın bütün çirkinlikleri örttüğünü düşünürdü Yahya Kemal Beyatlı çok yemek yiyen, obur, hafifmeşrep, biraz nüktedan, megaloman bir adam. Nazım Hikmet’in hocasıdır. Söylenti o dur ki Nazım’ın annesine sevdalanmıştır. Bunu öğrenen Nazım Hikmet, bir gün gizlice üstadın cebine bir not bırakır ve o günden sonra Yahya Kemal bu sevdayı kalbine gömer ve o eve bir daha uğramaz. Mehmet Akif Ersoy, 1921'de "İstiklal Marşı"nı yazdı. Metin, 12 Mart 1921'de Büyük Millet Meclis'nde kabul edildi. Mehmet Akif, ödül olarak kendisine verilen 500 lirayı kabul etmedi. Türk Ordusu'na armağan etti. Bu sıralarda beş parasızdır ve kirada oturmaktadır, ceketsiz gezmekte çünkü ceket alacak parası dahi yoktur. Kemal Tahir, Orhan Kemal, Nazım Hikmet, Ahmet Arif, Sabahattin Ali…say sayabildiğin kadar bizim yazar ve şairlerimiz hep cezaevinde kendilerini geliştirmişler ve orada yazarlıklarının zirvesine çıkmışlardır.Cezaevleri edebiyat okulu işlevini görmüştür bir şekilde. Halikarnas Balıkçısı, Mithat Paşa, Namık Kemal, Refik Halid Karay ..gibi pek çok yazar ve düşünce adamının ömürlerinin büyük bölümü sürgünlerde geçmiştir. Bizim şair ve şairlerimiz hep yoksulluk içinde yaşamlarını sürdürmüşlerdir Ece Ayhan gibi huzurevlerinde ömürlerini bitirenler olduğu gibi, sokaklarda aç, sefil bir yaşamla da hayatlarını noktalayanlarda Günümüzün şair ve yazarlarının büyük çoğunluğunun durumu sanılanın aksine hiç de iyi olmadığı gibi bırakınız refah seviyesini, ortalama insanın gelir seviyesinin altında gelirle yaşamlarını güç bela sürdürmektedirler. Edebiyat karın doyuran bir iş değildir. Olsa olsa bir simit yedirir. Ancak, bu insanların bir meselesi vardır ve bu onları ayakta tutmaktadır. Bu daha iyi bir gelecek yaratma idealidir.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © kemal düz, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |