Paranız varsa toprak alın. Artık üretmiyorlar. -Mark Twain |
|
||||||||||
|
“önemli olan hayatta”en çok şeye sahip olmak” değil, “en az şeye ihtiyaç duymaktır.” eflatun Soğukoluk’u anlatmak, benim bir ferdi vahit olarak bilgi ve ilgimi aşan bir konudur. ‘Soğukoluk olayı, bir masal sessizliğinde kuytu köşelerde hala anılıyorsa; mutlaka eni-boyu yazılmalı. Medyanın verdiği magazinsel bilgilerin ötesine taşınmalı, eğer ülkemizde Soğukoluk hala İskenderun’dan bile çok tanınıyorsa ve hakkında menkıbeler yaratılıyorsa, bu husus hikmet-i vücut bulmalı, esbab-i mucibesi de ortaya konmalıdır. Soğukoluk adı, Güzelyayla olmuş, ancak bu isim Hatay’ın dışında pek bir yer de bulamamıştır. Eski Türk filmlerinde, günlük konuşma dilinde yer bulan Soğukoluk, atasözlerine bile girmiş durumda. Ben burada Soğukluk’un bu veçhesini o dönemi bilen, tanıklık etmiş bilgi ehli fertlere bırakıyorum. Soğukoluk, iç ve dış turizme kazandıracak tedbirler alınırsa, bölgenin gelişmesine katkı sunacığını düşünüyorum. Ülkemiz’de; adı geçince İskenderun, genellikle “askerliğimi orada yaptım”dan öte, pek bilinmemektedir. Ortaya konulan gerçekler; İskenderun’un kültürün, sanatın ve edebiyatın tarihle büründüğü, zenginleştiği bir kenttir. Bizim de amacımız bu özelliklerini ortaya çıkarmaktır. 1924’de muhalif, 150 aydın ve bürokrat ülke dışına çıkarılmıştır. 1938’de afla yurdu dönüşleri sağlanmıştır. 150’likler’den Hatay’a gelenler, bir bakıma Almanya’dan 2.Dünya savaşında Türkiye’ye gelen bilim adamları ve aydınlara benzetilebilir. Almanya’dan gelenlerin Ülkemizin bilim, sanat ve üniversite tarihine yaptığı katkılardan farklı bir biçimde, 1939 öncesi Hatay’a yaşanmıştır. Şüphesiz ki Osmanlı zamanında Selanik ve Halep ikiz kardeş gibi, fikir ve sanat hayatına yeni düşüncelerin ortaya atılmasına katkı veren iki kenttir. Hatay’da bundan nasibini almıştır. Cemil Meriç, ‘Bu Ülke’ isimli eserinde hocalarını da anlatır ve bunlardan etraflıca söz eder. ‘150’lilikler’den; Filozof Ali ilmî Fâni ve Mesut Fâni, Tarık Mümtaz (İskenderun’da 1939 yılında Ayyıldız gazetesini çıkarır) şair Rıza Tevfik(“Uçun Kuşlar Uçun Doğduğum Yere” şiirini ‘Ahmet Kaya’ şarkı yapmıştır.) yazar Refik Halit, ayrıca bunların dışında kaçak olarak yaşayan Radi Azmi ve Memduh Selim(Mehmet Uzun. Yitik Bir Aşkın Gölgesinde–Siya Evinê isimli kitaplarında anlatır.) daha buraya yazamadıklarım pek çok hoca, düşünür, filozof, aydın… Yine 150’liklerden Muhittin Meydani Beyrut’ta çıkardığı el – Necm(Yıldız) gazetesi İskenderun’a gelirmiş. Yine bunlardan Celal Kadri ve Hasan Sadık da bu bölgede yaşamış. Ayrıca Mehmet Akif Ersoy 1935 yılında Antakya’da kısa bir süre kalmış. İskenderun bu dönemi kültürel ve sosyolojik olarak iyi incelenirse hangi kaynakların bugün izleri içinde barındırdığı ortaya çıkacaktır. Tabi Fransızların etkisi de hesaba katılmalı. Yayla mevsiminin başladığı şimdilerde, Refik Halit’in ‘Ayşegül’ü geldi usuma:zip Gördüğüm Y ile yazdığı Ayşegül adlı parçada n : “İşte Hatay sırtlarında, çamlar altındayım. Benim altımda da, bin metre aşağıda İskenderun Ovası'yla İskenderun kasabası, soluk almaya mecalsiz, güneş altında dümdüz yatıyor. Serinlik, gölgelik içinden, o kızgın yerlere hayretle bakıyorum. Ben o kadar rahatım, öyle okşayıcı, huzur ve saadet verici tatlı rüzgar karşısındayım ki gözle görünen bir yerde sıcaktan bunalmış ve güneşten usanmış adamların bulunabileceğine inanamıyorum. Aşağısı bana, bahar içindeki bir bahçeden, Afrika çöllerinden geçen bir seyahat romanı okuyormuşum gibi çok uzak, çok korkunç, fakat yarı yalan gibi görünüyor... Buraları çok ağaçlı, çok sulak, çok meyveli ve serin… işte bir pınar başındayım; oluğun altında altına bir sepet iri, olgun renkli şeftali koymuşlar. Saçları iri örgülü, ayağı takunyalı, sarışın, küçük bir köylü kızı bana sordu: Yer misin amca? Aldım. Buz gibi derisi, ısırırken dudaklarımı yaktı; ezdikçe ağzıma serinlik, koku, özsu doluyor; buna biraz da çamların teneffüsü karışıyor. Ah ne güzel hava, ne güzel koku , ne güzel kız. Yavrum, şu görünen köyün adı nedir? Müftüler. Daha ötede neresi vardır? Nergislik Ya bu suya ne derler? Zerdalioluk Şu yukarıdaki dağ? Kınalı tepe Şu yol nereye gider? Derebahçe’ye Ne güzel isimler! Lübnan, portakal, turunç, hurma ve muz memleketiydi. Burası daha bildiğim meyvalar diyarı: Şeftaliler, erikler, kızılcıklar etrafımı kaplıyor. Çiçekleri de öyle, hep bildiğim şeyler; nergisler, kınalar, küpeler ve yıldızlar… Sonra her evin penceresinde fesleğen saksıları… -Kızım, o başına taktığın kırmızı çiçeğin adını bilir misin? - Bilirim; kadife. -inci çiçeği. - Ya senin adın nedir? Utandı, kısaca, usulca: -Ayşegül dedi. Burada meyvalar, çiçekler, ağaçlar, isimler, hepsi, her şey güzel, güzel ve tertemiz. Ya Ayşegül? Hepsinden daha güzel. Ayşegül, takunyalarını sürterek kadife ve inci çiçekleri arasında kaybolurken, özler gibi arkasından baktım. İçimden şöyle söyleniyordum. Küçük Ayşegül, cici, şirin şen Ayşegül! Millet sevgisini insan böyle bir mini mini isimde ve bir küçük köylü kızının yüzünde okuduğu zamanlardır ki, duygusunun derinliğini görüyor ve yüreğinin sızısını duyuyor.” Neyzen Tevfik(Mutlu Çelik’e de ait olabilir)’e ait bir şiirle yazımızı bitirelim. Be Hey Dürzü Ne ararsın Allah ile aramda ! Sen kimsin ki orucumu sorarsın ? Hakikaten gözün yoksa haramda Başı açığa niye türban sorarsın ? Rakı şarap içiyorsam sana ne ! Yoksa sana bir zararım içerim. İkimizde gelsek kıldan köprüye Ben dürüstsem sarhoşken de geçerim. Esir iken mümkün müdür ibadet ? Yatıp kalkıp ATATÜRK’e dua et. Senin gibi dürzülerin yüzünden Dininden de soğuyacak bu millet. İşgaldeki hali sakın unutma. ATATÜRK’e dil uzatma şerefsiz ! Sen anandan yine çıkardın ama Baban kimdi? bilemezdin şüphesiz.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © kemal düz, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |