..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Kurguyla gerçek arasındaki ayrım, kurgunun mantıklı olmak zorunda olması. -Tom Clancy
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > İnceleme > Tarihe Yön Verenler > Emine Pişiren




17 Temmuz 2008
Benim Adım Ata Değil!..  
Bilseydim çocukluğumda onun ATA kelimesinden hoşlanmadığını, söyler miydim?

Emine Pişiren


"...Göz ucumla baktığımda bazı insanlar yürümekteydi. Yüreğim incindi! Hüzün sol yanımı bir vida gibi burktu, kıvırdı. Bazı değerlerimizi unutmanın verdiği bir kırgınlık da yaşadım. O an milli duygularım öylesi kabarmıştı ki, ağlamamı zor bastırdım. Boğazımda duygularım boğum boğum oldu..."


:CDCJ:


Geçenlerde Edremit Çarşamba pazarına alışverişe gitmiştim. Aracımı Tansaş’ın otoparkına park ettim. Alış verişim bitmiş ve ben aracıma tam binecektim ki, milli marşımızı duydum. Derin bir soluk alıp göğsümü şişirdim. Hazır ol vaziyette marş bitene kadar bekledim.
Göz ucumla baktığımda bazı insanlar yürümekteydi. Yüreğim incindi! Hüzün sol yanımı bir vida gibi burktu, kıvırdı. Bazı değerlerimizi unutmanın verdiği bir kırgınlık da yaşadım. O an milli duygularım öylesi kabarmıştı ki, ağlamamı zor bastırdım. Boğazımda duygularım boğum boğum oldu.
Neden zayıfladı Milli duygularımız? Bu soruyu kendime sordum.

“Atatürk’ün sinirlendiği önemli bir nokta vardı. Gazetelerde, kendisine “Ata” denildiğini okudukça şöyle dedi:

— Benim adım Ata değil, Atatürk’tür! Bazı gazeteler neden böyle yazarlar?” (-Şükrü KAYA Kaynak: Dünya Gazetesi, 10.11.1953 -)

Hiç unutmam ilkokul günlerimde “10 Kasım” günlerimiz gözyaşlarımızla kutlanırdı. Şimdi bu kutlamalar kaldırıldı. Doğru mu yanlış mı, içsel ve dışsal sorgulamalar yaşadığımız şu son zamanlarda, şahsi kanaatim “keşke kaldırılmasaydı!” oluyor. Neden mi?
Bugün hayranlıkla onayladığımız ve imrendiğimiz Japon Kültüründe; meslek yaşamının devamı için okul bitiminde bir eğitim vardır. Bu eğitimin tam üç ay sürmektedir. Eğer başarılı olmuş ise kişi iş hayatına başlama onayı almış demektir. Olmamış ise bu onay verilmez.
Japon kültürünün en vazgeçilmez “üç ayda” ne eğitimi veriliyor? İlk ay kesinlikle içinde hiçbir baharat olmayan sadece suda haşlanmış pirinç yeme alışkanlığı geliştiriliyor. Düşünebiliyor musunuz, hiç tuz ve şeker olmayan bir lapayı yemeyi?

Bu ilk bir ayda beden dilini en doğru bir şekilde kullanmayı da öğreniyor Japon insanı. Ne zaman, nerede, nasıl ve kimlere karşı “gülümseme ve dik duruş” yeteneği gelişiyor. Aynı zamanda ses tonunun ayarları ve duygu kontrolleri de bu eğitimde verilmekte. Hatta ailesine, komşusuna, çevresine ve toplum içinde yaşantısına ait davranış bilimleri öğretiliyor. Amaç, büyük küçük her insana “saygı ve sevginin” korunması.

İkinci ayda ise; ister tıp fakültesinde olsun ister mühendis ve siyaset bilimi okusun, hangi meslek grubundan olursa olsun bir Japon; bir evde temizlikçi veya bebek bakıcısı, iş yerinde yer süpüren ve çöp toplayan, veya bir tarlada çiftçi ve ineklerin altını temizleyip süt sağabilmeyi öğrenmek zorunda. Hem de iğrenmeden bunları yapabilmeli ki, gerçek yaşamda “duruşu” sağlıklı olmalı.

Örneğin bir doktorsunuz ve bir çiftçi üzeri çamurlu size muayene olmaya gelmiş. Birinci ayda öğrendiğiniz” tebessüm ve güzel bir duruş” ile onu iğrenmeden ve diğer sınıf grubundan ayırt etmeden karşılamalısınız. Ne hoş bir eğitim değil mi?

Gelelim şimdi bu Japon eğitiminin son üçüncü ayına. Ben bu ayda çok duygulandım. 6 Ağustos 1945’te ABD’de gizlice geliştirilen yıkım gücü çok yüksek olan ilk atom bombasının Hiroşima’ya atılıyor ve üç gün sonra da Nagasaki’ye atılıyor.

Bu bombalar Hiroşima’da 200 bin, Nagasaki’de 80 bin sivil insanın ölmesine ve on binlerce insanın yaralanmasına yol açıyor. Aynı zamanda bu iki kent çok büyük bir bitkisel örtü zararı da yaşıyor. Ya radyasyon etkisi? Hala devam ediyor ve sakat insanlar olduğu gibi ölümlerde yaşanıyor.

Bir Japon müze ziyaretleri ile 1945 yılında ülkesine atılan “ilk atom bombasının” izlerini görüyor. Ve atom bombasının hala süregelmekte olan fiziksel, kimyasal vücutlarında etkileri bilgileri veriliyor.
Milli marşlar ve geçmiş tarih sıkı bir şekilde okutuluyor. Bir Japon insanının ülkesinin özgürlüğü için Kamikaze Uçuşları yapıldığı yani “intihar uçuşları” video ile görsel interaktif eğitimi yapılıyor. Japon imparatoru Hiro Hito’ya Amerika ile savaşın nihayet vermesi için ülkesinden “madde, madde” istediği “Ateş kes!” şartlarının birinin dışında diğerlerini kabul ettiğini gür ve etkileyici sesinden duyan Japon insanı hüngür, hüngür ağlıyor. Yüreği sevgi ve hüzün ile doluyor. Çünkü o sevgili imparatoru eline tutuşturulan ilk maddeyi radyoda halkına okuyor.

“Japon Dilimiz değişecekse ölmeyi yeğlerim!” sözleri ile Perharbur’a intihar uçuşları başlıyor ve o uçuşlarda ölen Japon Askerlerinin fotoğrafları izletiliyor.
Sonuç? Savaş bitiyor. Ama hala izleri var. İşte Japon insanı bu üç aylık eğitimde milli marşlarını yürekten söyleyip ülkesine ve geçmiş tarihine sevgi ve saygısını tescillemiş oluyor. Başarılı olmamış ise asla okuduğu ve almış olduğu diploma geçerli olmuyor. Amaçları, “milli değerler ve ulusuna” sahip çıkabilmek ve korumak oluyor.

Yıllar önce sesim gür diye ilk öğretmenim beni seçmişti. Hiç unutmam “10 Kasım” törenleriydi. Ulu önderimizi hala yüreğimizde taşıyor ve yas tutuyorduk her on kasımlarda. Yanık, yanık bağırmıştım olanca sesimle ve öyle duygulanmıştım ki, kendi okuduğum şiirden, kürsüden indiğimde bile ağlamaktaydım.

“Uzun uzun kavaklar dökülüyor yapraklar.”
“Ben ATAMA doymadım doysun kara topraklar.”
“Sevgili ATAM sen kalkta ben yatam!” diye…

Oysa bilmezdim ulu önderin bu söze kızdığını. Keşke söyleselerdi. Keşke öğretselerdi de, onu ebedi uykusunda böyle hitap edip üzmeseydik.


Emine Pişiren/Edremit-Akçay/2008

.Eleştiriler & Yorumlar

:: beğenerek
Gönderen: Sami / , Türkiye
2 Kasım 2008
sevgili yazarım sizin öykülerinizi şiirlerinizi okumak tan asla bıtkınlık gelmiyor neden se bana neden mi okadar değişik konulara değiniyorsunuz ki yazıyorsunuz ki al size bir şahane konu ve açılımına bakın etkilenmemek eldemi yazar öyle bir yazmış ki insanın tüyleri dikenleşmemesi imkansız zaten ATAM için ve bu ÜLKEM MARŞI için kahramanlık için yazılan söylenen ne varsa bende yüreğimin kabardığını hissederim sizinde şu yazınızı okuduğum zaman ki halimi görmenizi isterdim yazınızı okuyorum sanki yaşıyorum gerilmişim elleriniz dert görmesin sevgili yazarım o pamuk gibi ellerinizden bir TÜRK annesi olarak gururla öpüyorum ve elinizi başıma koyuyorum sevgimle sami.




Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın tarihe yön verenler kümesinde bulunan diğer yazıları...
Yanan O Küçük Kız Hala Yaşıyordu
Yanan O Küçük Kız Hala Yaşıyordu
Atatürk ve Rus Lideri Lenin Dostluğu
Bedeli Çanakkale'de Altın Olarak Ödenecektir!..
Yanan O Küçük Kız Hala Yaşıyordu
Gerçekten O Köy Bizim Köyümüz Mü?

Yazarın İnceleme ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Osho Yaşadığı Zaman Demiş ki...
Kırk Yıl Sonra Özgür Olacaktım
Şayet Bir Kadın, Bir Erkeğe Tecavüz Ederse - 1 -
Şimdi Aşkı Göze Alabilir Misiniz?
Hayat Ateş Üstünde Yol Almaktır - 3 -
Tarihteki İlk Kadın Şair Sappho
Konfüçyüs'ün Hayatı ve Dünyadaki Beş Ağır Suç
Asla Başın Öne Eğilmesin!..
Hayat Ateş Üstünde Yol Almaktır. - Birinci Bölümü -
Nasılsın Görüşmeyeli?

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Adamdan Saymışız [Şiir]
Ah Ulan Istanbul! [Şiir]
7. Didim Şiir ve Şairler Buluşması [Şiir]
Çekinme Söyle [Şiir]
Yağmur Kuşu Suskunluğu [Şiir]
Hangi Dua İle Sana Gelelim? [Şiir]
İsterdim [Şiir]
Davetsiz Konuk - 1 - [Şiir]
Madem ki... [Şiir]
Git Demene Gerek Yok [Şiir]


Emine Pişiren kimdir?

Yazmayı, okumayı ve birikimlerimi paylaşmayı seven biriyim. Edremit'in yerel bir gazetesinin köşe yazarıyım. Bazı web sayfalarında da edebiyat adına paylaşımlarım yayınlanmaktadır. Sevgi ve ışık sizle olsun.

Etkilendiği Yazarlar:
Mehmet Emin Yurdakul, Nazım Hikmet, Aziz Nesin, Victor Hugo, Balzac, Leo Buscaglia, Eric Frrom, Irvın Yalom, Dale Carneige, Doğan Cüceloğlu, Haluk Yavuzer...


yazardan son gelenler

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Emine Pişiren, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.