Bir takım şeyler görürsünüz ve "Niye?" diye sorarsınız. Ben ise bir takım şeyler düşlerim ve "Niye olmasın?" diye sorarım. -George Bernard Shaw |
|
||||||||||
|
Mutsuzluklar ve mutluluklar bulaşıcıdır. Mutluluk ve mutsuzluk bir virüs gibidir. Yakınında kim varsa anında bulaşır. Ya gülümsersiniz ya da surat asarsınız. Filozof gibi bir sanatçı arkadaşım, uzun süre sonra yurt dışından gelmiş ve hal/hatır sorusunu sormuştuk karşılıklı: NASILSIN GÖRÜŞMEYELİ? -İdare ediyorum, diye yanıt vermiştim. Arkadaşım beni şaşırtan yanıtıyla : -Bir insan "idare ediyorum" diyorsa ruhsal dengesinde bir arıza vardır. Ciddi anlamda dona kalmıştım; soru sorar gibi yüz ifademi görünce açıklama gereği duyumsamıştı: -Ya "iyiyim" ya da "kötüyüm" demek daha gerçekçi. Baştan savar gibi "idare ediyorum" denmez ki...Neyi idare ediyorsun? Gülmüştüm bu doğru tespitine; -İyiyi ve kötüyü idare ediyorum, desem olmayacak, iyiyim desem nazar değecek, karşımdaki ya mutsuzsa, kötüyüm demiş olsam, sorunlarımla karşımdakini daha da mutsuz kılacağım. En iyisi mi, "idare ediyoruz" işte... Son yıllarımızda birine NASILSINIZ sorusu sorduğumuzda verilen yanıtlar mutsuzluk bulaştırmaya yetiyor da artıyor bile. Haydi kendi halimizle NASILSINIZ sorusu ile farklı mutsuzluk söyleşilerini birlikte gerçekleştirelim: NASILSINIZ? -Nasıl olmamı bekliyorsun? Evime ekmeği zor götürüyorum... -Nasıl olacağım? Karımla kavga ettim, beş yıldır tatile çıkmadığımızdan şikayet etti. Key ödemeleri alsak da kadının muradı olsa. -Haklısın, umarım bu dileğin gerçek olur. -Nasıl olabilirim ki? Berbat durumdayım, dün maaş almaya gittiğimde bankaya maaşım çok eksilmiş, bir araştırdım ki, geçen ay ilaç ve hastane katkı paylarımı fazla kesilmiş, bu gidişle ev kirasını ödeyemeyeceğim. -Çok zor, Allah yardım etsin. -Nasıl iyi olmamı bekliyorsun? Karım evi terk etti. Çocukları da bana bıraktı, berbat durumdayım. -Vah vah, çok üzüldüm, geçiş olsun arkadaşım. -Nasıl mı, sorman ayıp!? Yıllardır dershaneye gidiyorum, yine kazanamayacağım... -Üzüldüm... - Nasıl mıyız? Berbat, oğlum üniversiteyi bitirdi. -Ee, ne güzel sevin işte. -Sevinemiyorum. -Neden? -Neden olacak, askerden de geldi hala iş bulamadık. -Zor işiniz. Çocuklarımız sürekli tüketici rolündeler. -Nasıl olacağım, Fener kazanamadı, işte milletin yüzüne nasıl bakacağım. -Üzülme seneye şampiyon olursunuz. -Nasıl olacağım? Kaynanamdan nefret ediyorum. -Aa, o neden, yaşlı kadın ne yaptı ki sana? -Ne yapacak, gözü kör olası kaynanam, oğlunu bana karşı kışkırtıp, kocamı üstüme saldı. Şimdi boşanma davası açtık. -Üzüldüm, geçmiş olsun. Nasıl olacağım, kendimi çok mutsuz hissediyorum? -Aa, o neden? -Yaşamak fazla geliyor. -Hayret bir şeysin. Paran var, pulun var. Karın var, bir de erkek/kız sağlıklı çocukların var. Kendi kendinin patronusun. Senin neyin var? -Evet, ama sevgilim yok. -Hay ben sana ne diyeyim emi! Nasılsın canım? -Berbat! -Aa, neden berbatsın? -İflas ettim... -Çok kötü!..Üzüldüm... -Nasıl mı? Hayatı çok seviyorum, ama hayat beni sevmekten vazgeçti. -Aaa, bu ne demek oluyor şimdi? -Duymadın değil mi? -Neyi? -Kanser olduğumu!.. -Off ki off! Ne diyeceğimi şaşırdım. -Sen nasılsın teyzem? -Nasıl olmamı beklersin? Gelin beni istemiyor, gözüm gibi bakıp saçımın telini süpürge edip büyüttüğüm oğlum bana "git" der gibi surat asıyor. -Aa,hem de bir anaya, olacak iş mi yahu!? -Nasıl mı? Kocam bana çok iyi davranıyor. Her gün hediyeler alıyor. Dün gece en sevdiğim kokuyu sürünmüş. -Ah ne güzel, sevinmelisin işte! -Sevinmek mi? Bu nasıl mümkün olur? Kocam benim doğum günümü bile hatırlamadı 20 senelik evlilik yaşamımızda. Şimdi neden, diye düşünürken, cep telefonundaki mesajı okudum. Mesaj şöyleydi: "Aşkım, hafta sonu şampanya almayı sakın unutma, göbeğimden içeceksin ona göre." -Ee, sende...O mesaj yanlış gelmiş olabilir. Sende paranoya yapmaya mı başladın yoksa? - Ne paranoyası arkadaşım. Mesajdaki numarayı çevirdim, kocamın cebinden. -Sen ciddi misin? Kim çıktı? -Gayet ciddiyim canım. Kim çıkacak? Şuh sesli bir kadın "Aşkım merhaba" dedi. -Deme...Peki sen ne dedin? -Aşkının gözü kör olsun emii! Devam edelim mi mutsuzluk bulaştırmaya? Hadi, uzun süre bekar kalmış bir adama NASILSIN diye soralım. Nasılsın? -Nasıl iyi olabilirim yahu? Bir sevgilim bile yok, olsa bile onu hangi parayla, nereye götüreceğim? Yine bu yıl bekar kaldım... Nişaburlu Ömer Hayyam bundan tam dokuz yüz sene önce bir güzel döktürmüş dörtlüklerini: PARAMIZ YOK Kİ BİR GÜZEL SEVELİM BADEMİZ YOK Kİ İÇİP NARA ATALIM GÜNAHA GİRMENİN BAŞKA BİR YOLU YOK ABDEST ALIP BARİ NAMAZ KILALIM. Nasılsın arkadaşım? -Sol yanımdan dertliyim ve ben yakında öleceğim. Geçmiş olsun ya! -Benimki geçmez. Onsuz bir hiçim! -Hımm!..İnan çok çok üzüldüm. Artık bir insana NASILSIN demeye çekiniyorum. Ama durun, şurada bir kaç kişi oturmakta; elllerini de çenelerinin altında tutmuş düşünüyorlar. Bir de onlara sorayım bakalım nasıllar? -Nasıl olacağız? Berbat durumdayız. -Aaa, size ne oldu? -Şu arkadaşımızın kardeşi Şırnak'ta şehit düştü, ocaklarına ateş düştü. -Üzüldüm... -Bir diğeri Tekel işçisi, bugün 10. günü ağzına bir lokma girmedi, ölüm orucunda kendisi... -Vah vah, çok üzüldüm! -Benim derdim de beni yakıyor; Maaşıma senelerdir zam yapılmadığı gibi ekonomik krizden dolayı işten de çıkarıldım. Ev kirasını ödeyemedim, eşyaları eskiciye satıp depozitoyu ödeyip, kayın validemin evine çoluk çocuk taşındık, ev ev üstüne olmuyor, dertliyim çok, "nasılsın" diye hiç bana sorma? -Hepinize geçmiş olsun. Bende mutsuz oldum böylece ve sordum dertli dertli kendime: -Nasılım? -Çok kötüyüm! -Neden kötüyüm? -Düşünüyorum... -Neyi düşünüyorum? -Ne olacak bu memleketin hali, diye... Yine Farslı şair-yazar Ömer Hayyam, yıllar öncesinden sanki kulağıma fısıldar gibiydi; Yaşam; tekdüze bir oyundan başka nedir ki? Sonu belli bir oyun: acı ve ölüm. Mutluluk; doğduğu gün ölen çocuk, Hiç doğmamak, en güzeli... Doğunun felsefe babası ile yarışamam, ama "yaşamak güzel be kardeşim" diye yüreğe coşkuyu veren Nazım Hikmet şairimizin yanında yer almak istiyorum izninizle. Sevgi ve ışıkla Emine Pişiren Edebiyat Galerisi Net Sitesi Genel Yayın Editörü Edremit/Akçay
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Emine Pişiren, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |