"Bilmezlik ile ne hoştum; hayalimde ne güzellik, ne de aşk vardı." -Fuzuli, Leyla ile Mecnun |
|
||||||||||
|
Ağacı bir ele almaya görsün, marangoz ustası. Ne harika, muhteşem eserlere imza atacaktır, atmıştır, özellikle de tahta oymacılığı ile uğraşanlar. Terziler, adeta sanat harikaları yaratırlar. Podyumlarda renk renk birbirinden şık elbiseler ile gözlerimizi boyarlar. Estetik cerrahi uzmanları, göze gönüle sakil gelen bedenleri ele almaya görsünler, 70 yaşındaki insanı 30 yaşında bir görünüm sağlayıp, yeniden doğmuş gibi hissetmesini sağlar usta eller. Ya ressamlar, sanki kâinatı boyar ve resmederler. Aşçılar ise midelerimize resmigeçit yaparlar, birbirinden lezzetli yiyeceklerle. Ustaları saymakla bitiremeyiz. Ben asıl yazım emekçilerine sözü getireceğim. Şiir ustası… Öykü ustası… Roman ustası… Edebiyatın duayeni desek de kısacası onlar bir “yazım ustasıdır” işte. Ben böyle yazım ustalarına yaşamımda birkaç kez tesadüf ettim. Hatta onlarla günlerce söyleştik ve onları yakından tanıma şansına sahip oldum. Necati Cumalı ve Aziz Nesin başta olmak üzere, Murat Aykaç Erginöz ve Cansever Eyüboğlu ile epey bir zamanı üleşmiştik. Cansever Eyüboğlu’na sık sık gider, kütüphanesinde yolculuk eder gibi gözlerim ve ellerim okşardı adeta kitaplarını. Yine birlikte çay içtiğimiz bir gün ona sordum: - Öykülerimi bir okur musunuz şairim? Birkaç dakika hızla gezindi öykülerimde. Yüzünde ne olumlu ne olumsuz bir ifade vardı. Onu pür dikkat izliyordum. Dudaklarından dökülecek her sözcük benim yazım yolumu belirleyecekti. Her ne kadar “ben iyiyim, bir yerel gazetenin köşesinde yazıyorum, okur beni beğeniyor, yazı işleri müdürüm beğeniyor, vb” düşünceler kafamdan geçmiş olsa da, ustanın sözü geçerliydi, bana göre. Ve usta konuştu: -Evet, öykü yazabilirsin, öyküde kendini geliştirebilirsin, ama şimdi yeterli değilsin. Yutkundum, heyecanımı bastırmak ister gibi birkaç kez yutkundum. -Peki, yeterli olmam için ne yapmalıyım Cansever Bey? -Ben dilini çok kullanıyorsun, iyi bir öykü yazmak istiyorsan, çok öykü okumalısın. -Okuyorum, daha nasıl okumam gerek. Şiirlerimi nasıl buldunuz peki? Öykü konusunda umutlarım balon gibi sönmüştü sanki. Yüzlerce öykü yazmıştım, ama usta beni iyi bulmamıştı. Dikkatini “yürek özlerim” dediğim şiirlerime çekmeye çalıştım. Usta eline aldığı yakın gözlüğünü yeniden gözlerine takıp, bir –iki şiirime göz ucuyla bakıp, bana gözlüklerinin üstünden baktı: -Şiir eril, nesir dişildir. Bu sözlerden sonra uzunca bir süre öykü itaplarına gömüldüm. Şiir yazma iştahım kalmamıştı. Bir gün eski bir şiir derleme kitabı elime geçti. Sayfaları tek tek gözden geçiriyor ve dizeler arasında geziniyordu yüreğim. Aa o da ne! Bir kadın şaire tesadüf etmiştim. Hem de Milattan önce 600’lü yıllarda yaşamış bir kadın şairdi. Satırları tek tek belleğimin arşivine eklerken, ustanın “şiir er kişinin işi” sözlerinin antidotu gibiydi okuduklarım. Kâh öğütler veriyor kâh da mesellerle gönüllere ferahlık veren dizelerin sahibi Sappho’nun derin kültürü beni etkilemişti. Peki, kimdi bu kadın şair Sappho? Ege Denizinde Midilli adasının “Lesbos” kentinde aristokrat bir ailenin kızı olara yaşama gözlerini açmış. İyi bir öğretmen olan şaire, yaşamının ilerleyen karelerini pek de iç açıcı olarak geçirmemiş. Sappho bir türlü mutlu olamamış. Hatta başından mutsuz bir de evlilik geçirmiş. Daha sonraları Sappho, karşılıksız bir aşka teslim olur; bu aşk, Midilli Adasının kayalıklarına sürükleyecek ve tarihe“ilk intihar eden” kadın şair olarak geçecektir. Rivayete göre, bir öğrencisine âşık olmuştur. Kimine göre bir balıkçıyı sevmiş ama sevilmemiştir Sappho. Kadın şair Sappho’nun günümüze kadar gelen şiirleri tamam değildir. Bu nedenle bulunan birkaç şiiri üzerine pek bir yorum veya şiirleri hakkında bir ana fikir yargısı oluşturmak yanlış olur kanaatimce. Genelde kadınlara yönelik aşağıdaki dizelerinde “aşka yön verecek”öğütler içermektedir. Yaşamını düğünlerde lir çalıp, geline… “Git artık odana Yatağına gir Usulca sev, okşa erkeğini” Ve damada; “Sağlığına içiyoruz, Mutlu güvey! İstediğin güzel Gelinin oldu: Sana yaransın diye!” Kimi kez bilge rolünü üstlenen kadın şair, beni yanlış yönlendiren yazım ustası C.E yüboğlunun “kadınlar düz yazıda başarılıdır, şiirde değil” sözlerine taş çıkartacak derecededir: “Ne garip! En iyi davrandıklarım Bugün en çok incitenler beni.”, “Bir öfke kasırgası Kopunca yüreğimde Bir sersemin yüzünden, Dilimi ısırıyorum patlamamak için.”, “Eh! Ben yitirdim, Andromeda Kazanan sen oldun Bu alış verişte.” Veya “Bir o yana bir bu yana Dönüp duruyorum, Ne yapacağımı bilmeden.” Kadın Şair Sappho, espri yeteneğini yer yer dizelerinin arasında okura hissettirirken evrensel özellik taşıyan aforizmalara da şiirlerinde yer vermiştir. Aşağıdaki mini dizeleri okuduktan sonra düşüncem şu olmuştu; doğunun felsefe babası Cibran ve asi Şairi Hayyam sanki kadın şairden esin almıştı. “Acım… Damla damla akan”, “Şu kadarını biliyorum Ölüm kötü bir şey: Bak, işte tanrılardan belli. İyi bir şey olsaydı ölüm, Önce tanrılar ölmez miydi?” gibi. Sappho, bulunduğu dar çevrenin etkilerini olumsuz olarak omuzlarında taşımış ve bu konuda mücadele verdiğinde çevresinde “güçlü kadın” imajını da yansıtmıştır. Dizelerinde genelde us yürütmeleri ifadeleri yer alırken annelik duyguları da baskın çıkıp, duygusal davranmıştır. Hatta yaşamış olduğu hayal kırıklığını da hissedilir derecede şiirlerinde okuyabiliyoruz. “Sordum kendime: Sappho dedim, Elinden ne vermek gelir, Her şeyi olan Aphrodite gibi birine?”, “Belli artık, Bal da, bal arısı da Haram bana bundan böyle” Ve özellikle şu dizeler Sappho’nun dramını göstermek zaviyesinden oldukça yeterlidir: “Sappho, yeter dedim. Boşuna ne uğraşıyorsun Yumuşatmaya o taş yüreği?” *** “Bütün ayrılık müddetince: Hoş geldin Grimna.”, “Atthis, seni Yıllarca önce daha yaramaz bir çocukken Sevmiştim”, “Bir tek kız olsun yoktur Güzelliğinle boy ölçüşecek.”, *** “Bütün bu olanlardan sonra Beni düşünmek bile Seni tiksindiriyor Atthis. Kaçıp, Andromeda’ya Gidiyorsun hemen.”, “Aphrodite’nin baştan çıkarıcı kızı Bir rivayete göre de, kadın şairenin bisexüel olduğunu ve kız öğrencisine olan aşkı olduğu söylenirken; Midilli müzesinde yer alan Sappho’ya ait olduğu bilinen bir papirüsteki dizelerden de bu rivayet değil de artık bir şüphe olduğu gerçeğini aşağıdaki dizelerden anlamak mümkündür. Belki de analık içgüdüleri ile yazılmıştı bu dizeler… “Elbet seviyorum seni Ama sen beni seviyorsan, Genç bir kadınla evlen. Nasıl katlanırım birlikte yaşamaya,” Sappho çok akıllı ve kültürlü oluşu ile kendine kadınları da hayran bıraktıracak derecede hitabet sanatına vakıftı. Bu güzel söyleşi yeteneği bulunduğu dar çevre koşullarını da göz önüne getirecek olursak kıskançlık veya beğenmeler Sappho2nun şiirlerinin kurgusunda sıklıkla yer verilmiştir. “Şapşal da olsa Eli yüzü daha düzgün, Mnasidika’nın Bizim tatlı Gyrinno’dan.”, * “Yumuşak ellerinle Dika, Filizler koparıp Süsle o güzelim saçlarını.”, * “Ne güzel giyinmişti Ayaklarını örtüyordu İnce Lidya işi, uzun sırmalı eteği” * Ve “Daha eteğini kaldırıp Ayak bileklerini gösteremezken.”, * “Kıbrıslı, beni seviyorsan Öyle ürküt ki onu, övünmeye dili varmasın: Acım; damla damla akan -Ben, Dorikha, * Sevdiğimi yeniden kul ettim kendime- Diye kurumlanamasın.” gibi. Yaşamının ikinci yarısı mutsuzluklarla geçen Sappho, duygu ve düşüncelerini şiir yoluyla ifade eden ilk kadın şair olarak tarihe geçmiştir. Genelde işlediği ana teması KADIN VE KADIN TENİ olarak işlemiş olması onun bir kadının ruhsal ve tensel anatomisini "şiir yoluyla" Michelangola gibi, insan yüreğine resmettiğini düşünmekteyim. “Yakındığım yok, Bir düş değildi esin perilerinin Bana bağışladıkları zenginlik. Ben ölsem de adım hiç unutulmayacak.” * “Belki de unutursun sen beni. Ama bil ki, gelecek günlerde, Bir takım insanlar anacak beni.” Çok doğru bir duygusal teşhis koymuş yukarıdaki dizesinde. Milattan önce 600’lü yıllarında yaşamış kadın şaire unutulmamış ve erkeklerde aradıklarını bulamamış hemcinslerine, adeta model olmuştur. Kişilerin cinsel tercihleri her ne olursa olsun asıl bizi ilgilendiren ve ağırlıkta olan edebiyat yönü yanı sıra TARİHTEKİ İLK KADIN ŞAİR oluşudur. *** Emine PİŞİREN/Edremit-Akçay 26.01.2010
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Emine Pişiren, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |