Bilgi sakalla ölçülmez. -Moliere |
|
||||||||||
|
Robert John Nothingham dünyaca ünlü bir yazardı. Sayısız kitabı, dünyanın pek çok dilinde yayınlanmıştı. Geleceğe dönük toplumsal ve siyasi, askeri öngörülerinde yıllarca büyük yanılmazlık göstermiş saygın bir İngiliz akademisyendi. Tahlillerinde ve öngörülerindeki bu yanılmazlık onu dünya siyaset sahnesinde danışmanlığına sıkça başvurulur bir kişi yapmıştı . Bu hak edilmiş bir mevkiydi. Ve bugün içinde bulunduğu karanlık durumun sorumlusu da bu mevki idi. Eşinden boşanalı dört yıl olmuştu. İçki ile arkadaşlığı daha bir sever olmuştu. Eski dostlarından kimse ile görüşmüyordu. Yıllarca ders verdiği ve çok sevdiği okulundan, öğrencilerinden gelen bütün mesaj ve görüşme taleplerini göz ardı ediyordu. Hatta bunlardan daha da uzaklaşmak için son kitabının ona sağladığı büyük parayla, tropik iklimli küçük bir Uzakdoğu adası satın alıp oraya yerleşmişti. Bir ömür yaşadığı hayat biçimini değiştirmişti. Eski hayatından sakladığı yegane şey sevgili kızıydı. Biricik Catherine’i. Zaten bütün bunlar onun içindi. Kitabı kızı için yazmış ve ona ithaf etmişti. Kitabın adı bile daha ilk anda edebiyat ve siyaset çevrelerinde küçük bir bomba etkisi yapmıştı. Küresel Bunalım; İnsanlığın Umutsuz Çıkmazı. İçerik dikkatle çözümlendikçe bombanın şiddeti de artmıştı. Hele ki içerik gerçekleşmeye başladığı vakit edebiyat ve siyaset dünyasındaki çalkantıların yıllarca süreceği anlaşılmıştı. Yine de kitabın dünya çapındaki edebi etkisi içeriğinin gerçeğe dönüşmeye başlaması ile çok önemsiz kalmaya başlamıştı. Dünya siyaset çevresinin artık çok daha büyük ve önemli sorunları vardı. Güzel bir tropik sabahıydı. Seksen beş yaşındaki Robert sabah koşusunu adasının kumsalında, daha güneşin ilk ışıklarıyla yapmıştı. Seksen beş yaşını göstermeyen Robert bunun yıllarca yaşadığı düzenli ve dikkatli hayata borçluydu. Son beş yıldır bu özeni büyük ölçüde bırakmış olsa da hala formdaydı. Sabah kahvaltısını tropik meyvelerle yaptıktan sonra uydu bağlantısı ile bilgisayarına indirdiği gazetelerini okuyordu. Purosundan derin bir nefes çekip halka yapıp üfledi. Kumsaldaki koca şemsiyenin altına yerleştirdiği masasında, puro ve viski keyfiyle, gazeteleri okumak hayatının bu dönemindeki sayılı zevklerinden biriydi. “Erkencisin yine,” diyerek gülümsedi Tanita’nın cıvıl cıvıl sesi.. Arkasından Robert’a sarılıp yanağına bir öpücük kondurdu genç kadın. Tanita kumral, atletik ve hayat dolu bir genç kadındı. Gençti. Hatta Robert’in yirmi dokuz yaşındaki Cath’inden bile daha gençti. Daha on dokuzundaydı. Tanita ile tanışalı daha çok olmamıştı. Robert hem kendinden kaçmak hem de kendini cezalandırmak için seçtiği bu yeni yaşam biçiminde kendini bayır aşağıya yuvarlanmaya bırakmştı. Tanita ile ilişkisi de zaten böyle başlamıştı. Boşanana kadar karısın bir kez olsun aldatmamıştı. Küçük flörtleri olmuştu ama bunlar sadece çok gezen, ünlü bir yazar olmanın sıkıntılarını hafifleten şakalar olmaktan öteye gitmemişti. Bu denli yaş farkı olan bir ilişkiyi önceden olsa ilk önce kendisi onaylamazdı. Ama artık bunu önemsemiyordu. Hiçbir şeyi önemsemiyordu. Bu kadar genç bir kadınla beraber olmak, yaşlı bir erkeğin hayatına, bir ölüye üflenen bir nefes taze can gibi geliyordu. İşte tek gerçek buydu. Tanita yıllardır yakındaki büyük adada ailesiyle yaşayan bir Amerikalıydı. Bir sabah alışverişi esnasında ayaküstü şakalaşma ve flört ile başlamıştı beraberlikleri. Bu üç ay önceydi. Robert yanağındaki öpücük ve sarılmadaki sıcaklığı hissettiğinde gülümsedi. Gözlerini kapatıp genç kadının taptaze kokusunu içine çekti. Bahar çiçekleri gibi kokuyordu güzel kumral. “Erken kalkmayı seviyorum, seni görecek daha çok zamanım oluyor” diye gülümserken bir yandan da yanağındaki yanağa bir öpücük kondurdu Robert. “Sersem” diye güldü Tanita. Cıvıl cıvıl gülerek dalgalara doğru koşarken. “Orda oturup izleyeceğine gel bana katıl!”diye davet etti. Dalgaların şarkısına adanın kuşlarının müziği eşlik ediyordu. Kumların üzerinde bir ceylan gibi oradan oraya şıçrayıp dans ederken çırılçıplaktı. “Ben yaşlı bir adamım biriciğim. Acı bana” diye güldü Robert. Tanita işveli dansını sürdürürken ona çapkınca gülümsüyordu. “Dün gece yaşlı bir adam gibi değildin ama” Robert ona güldü. “Sen benim için de yüz şeker. Ben burada iyiyim.” “Oyunbozan! Borçlusun,” diye itham etti genç kadın. “Ödeyeceğim” dedi Robert gülümseyerek. Tanita ona baştan çıkarıcı tatlılıkta bir gülümseme ile güldü. “Saçmalama, elbette ödeyeceksin. Nereye kaçabilirsin ki.” Kahkahalarla dalgalara doğru koştu genç kadın. Az sonra ilerideki mercan kayalıklarında dolaşan yunus arkadaşlarıyla yüzüyordu. Robert içkisinden koca bir yudumla ağzındaki kuruluğu aldı. Derin bir nefes çekti purosundan. Aklında güzel kadının görüntüsü ile bu anın tadını çıkardı. Kendisine kestiği ceza içinde Tanita pek ceza sayılmazdı ama bunu umursamıyordu artık. Artık çok az şeyi umursuyordu. Bunu düşündü. Düşünürken telefonu çaldı. Bu eve bir servet harcamıştı. Tek başına yaşadığı süper lüks villasının bütün iletişimini uydudan sağlıyordu. Telefon numarası sadece yayıncısında ve kızında vardı. “Merhaba Catherine” dedi gülümseyen Robert. “Merhaba baba, nasılsın?” “İyiyim hayatım. Kumsalda gazeteleri okuyorum. Sen nasılsın.” “Kanalda işler çok yoğun. Hepimiz çok yorgunuz…” Robert araya girip sordu farkına varmadan, “Annen nasıl?” Catherine anne ve babasının ayrılığına çok üzülmüş, çok kızmış olmasına rağmen bununla yaşamayı bilmişti. Babasının son kitabındaki öngülerinin gerçekleşmesinin onu yıkmasını en yakından o görmüştü. Babasının içinde duyduğu öfke ve çaresizliği ona sarılıp gözyaşlarına döktüğü anı hatırladı yeniden. Bu ikisi arasında kutsal bir sırdı. Babasının ne kadar derinden sarsıldığını o an anlamıştı. Annesi ve ona yaşattığı boşanma öncesi o zor dönemde babasının yaşadıklarının daha derin ve karanlık duygular olduğunu biliyordu. Babasının sırları vardı. “İyi, aslında çok iyi. Bu aralar birisi ile görüşüyor. Eski okulundan bir arkadaşı. Geçen ay kulüpte karşılaşmışlar. Henry Blake. Armatör” “Bunu duyduğuma sevindim” diye geveledi Robert. Linda mutluluğu hak ediyordu. O hep iyi bir anne, iyi bir eş, iyi bir arkadaş olmuştu. Aşkları yıllar içinde küllenmeye gitse de aralarında sevgi hep vardı. “Tanita nasıl” diye nezaketten öte merakla sordu Catherine. Son ziyaretinde babasının sevgilisi ile tanışmıştı. İlk başta biraz yadırgasa da genç kadının samimi neşesi, sihri ondan hoşlanmasına neden olmuştu. Hem babasının yüzü beş yıldır ilk kez gülüyordu. Bu güzeldi. “Sanırım yine yunuslarla yüzüyor” “Sanırım yine çıplak?” diye imalı konuştu Catherine “Güzel bir vücudu var, onu seyretmeyi seviyorum, o da bundan hoşlanıyor” diye gülümsedi Robert. “Öyle osun” dedi Catherine. Sonra asıl arama nedenine bağladı konuyu, “televizyonun en son ne zaman açtın baba?” Robert’ın tadı bir anda ekşimişti. Kızı dünyaca ünlü CBN haber kanalında yükselen bir muhabir ve analistti. Bu sorusu anlamlıydı. Babasının suskunluğu üzerine üsteledi Catherine, “Son on beş gündür olanları biliyor musun? Senin öngördüğün senaryolara yakın geniş çaplı şiddet ve terör dalgası yükselişe geçti. Dünya yanıyor baba!” “Dünya son iki senedir yanıyor Catherine. Bırak yansın. Küllerinden doğacaktır umarım.” “Baba, Amerika yurtdışında kalan son askerlerini de iç karmaşa ve ayaklanmalar ile daha etkin mücadele için jet hızıyla ülkeye geri çekiyor. İngiltere on gündür biyolojik terör dalgasıyla boğuşuyor, Ada karantinada. İtalya’daki kilise karşıtı terör dalgası yüzünden ülke sıkıyönetime gitti. Vatikana bomba yüklü bir C-10 çakıldı. Papa şans eseri kurtuldu. Almanya’nın bir numaralı petrol şirketinin denizaşırı tankerlerine ve işleme tesislerine eşzamanlı saldırı yapıldı. Küresel Direniş Örgütü’nün Avrupa hücreleri son yetmiş iki saatte, önceden hedef olarak ilan edilmiş otuz noktaya saldırdı. Artık Eiffel kulesi yok baba. Avrupa ülkelerinin bilgisayar sistemleri ve enerji şebeleri on gündür yoğun korsan saldırısıyla boğuşuyor. Türkiye yurtiçinde artan terör dalgasına karşı müttefiklerinden destek göremediğini, kendi başının çaresine bakacağını ilan etti. Terörü bitirmek ve Kuzey Irak’taki Türkmen kıyımını durdurmak için Kerkük ve Musul’a girdi. Rusya sürpriz biçimde bu hareketi desteklediğini açıkladı. İran elinden gelen desteği Türkiye’ye sağlayacağını resmen ilan etti. Avrupa şokta. Son kırk sekiz saatte dünya genelinde on binlerce terör nedenli ölüm haberi geçildi. Baba,.. Neler oluyor” derken sesi ağlamaklı titremişti Catherine’in. “Bu bir Hanedanlar Savaşı Catherine. Bu Üçüncü Dünya Savaşı.” Ortada rahatsız edici bir sessizlik asılı kaldı. Bu sözleri söyleyen Robert John Nothingham olunca bunun etkisi dehşet vericiydi. Nükleer bir çağda Üçüncü Dünya Savaşı sözü kıyametle eşdeğerdi. “Nasıl bu kadar eminsin baba?” “Artık önemi yok. İstediklerini aldılar,” derken bir sırrı açıkça kızıyla paylaşıyordu şimdi, “Senin hayatına karşılık bir kitap yazmam istendi Catherine. Kendilerine İkinci Hanedan diyen hayal edemeyeceğin karanlık tipler tarafından seçme şansım olmadan bu iş için tutuldum. Konu, başlıklar, fikirler, üslup, belli bazı cümleler ve paragraflar bile bana verildi. Bana bir malzeme verdiler ve bunu kitap olarak yazıp altına imza atmamı istediler.” “Şimdi ne olacak baba?” diyen soran gazeteci Catherine Nothingham değildi, bir babanın ortadaki durumun korkunçluğunu kavramış küçük kızıydı. “Ortadoğu dünyanın enerji kaynağıdır. Ona hükmeden dünyada çok büyük bir güce sahiptir. Hakimiyeti için son beş yıldır yürütülen büyük plan önlenemez biçimde nihayetini buldu. Birinci Hanedanın büyük güçleri bir şekilde pasifize edilmiş olmalı ve sonrasında dünya bu son darbeye alıştırıldı. İkinci Hanedan kendisine suret olarak Rusya ve eski doğu bloğu ülkeleri ile Türkiye ve İran’ı seçmiş sanırım. Bundan sonra Orta Doğu’ya Avrupa ve Amerika’dan bir şekilde askeri bir müdahale olabilir ya da son beş yıldır yaşanana benzer örtülü bir savaş devam ettirilebilir. Şimdi olacak olan her yeni gün yeniden olan şey. Uyandığımız her yeni günün sonuna canlı çıkmaya çalışacağız” kızını gözlerinin önüne getirirken sevgiyle söyledi yaşlı adam “Seni seviyorum hayatım.” Derin bir nefes puro çekti Robert. Zihni kararırken koca bir yudum içkiyi boğazından aşağıya yuvarladı. Catherine duyduklarına inanamaz haldeydi. Yarı uyuşmuş bir halde çocukça çıktı sesi, “seni seviyorum baba” ve telefonu sakarca kapattı. Hızlı adımlarla bayanlar tuvaletine giderken hıçkırmaya başlamıştı bile. Hiç bu kadar aciz ve küçük hissetmemişti kendisini. Dalgaların arasından gülerek kendisine koşturan Tanita’yı görünce ister istemez gülümsedi Robert. Bütün dünyayı aklında geriye itti. Savaşı, ölümleri, akan kanları, iğrenç çıkar planlarını, cesetlerle beslenen iktidarları, kan kızılına kızarmış petrolü aklından def etti. Cennet gibi bir adadaydı. Karşısında ona gülümseyen çırılçıplak, güzeller güzeli genç bir kadın vardı. Tanrıdan çaresizliği için af diledi ve bütün dünyaya bir lanet savurdu. Ayağa kalkıp Tanita’ya doğru yürürken üzerindekileri de çıkarıyordu “Bakın burada kim varmış” diye gülümseyip sevgilisinin dudaklarına sarıldı genç kadın. Tutkulu bir öpüşme ancak zoraki bir nefeslenme için durduğunda Robert ah eden bir tonla mırıldandı,“Cennette bir sabah..” içindeki duyguların çalkantısı gözlerine vuruyordu. Gözyaşı döküyordu. Tanita sevgilisinin dökülen gözyaşlarını öperken sevgiyle sarıldı ona.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Levent, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |