..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Kendinden daha uyanık insanları işe aldığın zaman, senin onlardan daha uyanık olduğunu kanıtlamış oluyorsun. -R. H. Grant
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Öykü > Anı > Cafer ŞAHİN




10 Ağustos 2007
Kabadayılık da Gitti Elden Netekim  
kabadayılık da gitti elden netekin

Cafer ŞAHİN


1970'li yılları anlattığım çok nefis diye taltif edilen bir öyküm


:BHHC:





KABADAYILIK DA GİTTİ ELDEN NETEKİM…


Kentin ikinci derecedeki kalabalık caddesinde pusulasız ve rotasız öylesine yürürken, birbirine karışan ve birbiriyle yarışan binlerce sesin yoğrulduğu uğultunun arasında, öteki sesleri egale eden tanıdık ve ilginç bir ses, bir tespih şakırtısı çarptı ansızın şair dalgınlığıma…

Birden kafamı kaldırıp sesin geldiği yere ve kişiye baktığımda, şapkalı, şalvarlı yumurta topuklu pala bıyıklı irikıyım bir adamla karşılaşmayı beklerken, omzunda, okul çantası, gene aynı omzunda gitarı, sağ elinde iri taşlı ve albenili bir tespih bulunan ve tespihi şakır şakır sallayan bir genç kızla karşılaştım. İçimden “kadınların el atmadığı bir kabadayılık kalmıştı, onu da erkeklerin elinden alıyolar” diye söylenerek ve gülümseyerek cakayla yürüyen, kabadayı kızın ardından hayretle bakakaldım…

Bu manzarayı aşıp gene tuhaf duygularla yürürken, birden çocukluğumdan kalan o caddeler sokaklar ve insanlar canlanıverdi gözümde…

70’li yıllar, bir gün okumak için, köyden şehre inmiştim. Babamın ellerine sıkı sıkıya sarılarak ürkek ürkek gözlerle ve adımlarla gene aynı kentin aynı caddesinde yürüyordum…

Cadde ve sokaklarda, o zamanlar sayıları oldukça az kenarları kare kare süslü, tek tük taksiler, kırık dökük dolmuşlar, kamyonlar…

O zamanın evleri de çoğunluğu kerpiç ve ahşap, kapıları tokmaklı cumbalı evlerdi sadece nüfusun yoğun olduğu yerlerde apartmanlar, çok katlı iş hanları mevcuttu. Bırakın köyleri, şehirlerin bugünkü tabiriyle varoş yerlerinde bile elektrik enerjisi yoktu. İnsanlar günlük ihtiyaçlarını mütevazı bakkal dükkanlarında karşılıyorlardı. Bırakın bugünkü pek çok devasa marketleri, marketlerin adı bile yoktu… Manavlarda ise, şimdiki gibi, kivi, ayva, brokoli, Hindistan cevizi şöyle dursun, bazı manavlarda portakal ve mandalina bile bulunmazdı. Şeker, sigara, tüp gaz ve gaz yağı kuyrukları halkı adeta canından bezdirmişti…

O yıllarda cadde ve sokakları dolduran insanlara gelince, kendi halinde, mütevekkil, mütevazi, nazik ve azami derecede birbirine saygılı, yoksul, yoksun ama mutlu insanlardı…

Yüzlerde tebessüm, yüreklerde dobra dobra sevgi, kazançlarda bereket, eşlerde sadakat vardı.

Eski püskü de olsa tertemiz giysiler ve boyalı pırıl pırıl kunduralar giyilirdi…

Kadınlar öbek öbek büyük gruplar halinde bir yere toplanır, saatlerce neşeyle şen kahkahalarla söyleşirlerdi. İş sahası çok olduğu için erkeklerin çoğu özellikle kamuda çalışırdı…

Genç kızlar, maksi denilen tırnağa kadar uzun etekler giyerlerdi… İstanbul, Ankara, İzmir gibi şehirlerde mini etekler yaygındı. Doğudaki muhafazakar illerde ise, maksi, midi etekleri ve fistanlar giyilirdi. Şimdi olduğu gibi kot pantolon saltanatı yoktu. Kızlar, televizyon, cep telefonu, internet vs. görsel teknolojik iletişim araçları olmadığı için, resimli cep fotoromanlar okurlardı habire… Hem öyle olur olmaz her yerde okuyamazlardı. Bu aşk hikayeli mini kitapları, ağabeylerinden ve babalarından gizli okurlardı… Genç kızların romanlardan başka, en popüler hobilerinden biri de radyo dinlemekti. Bugün olduğu gibi kentlerde ve kasabalarda öyle onlarca özel radyo istasyonu yoktu. Hatta özel radyonun adı sanı yoktu… O kızlar, sokaklarda yüksek sesle konuşmaz, fıkır fıkır gülmez, babasının yanında ayak ayaküstüne atmaz ve gene sokaklarda sigara içmezlerdi. Türkiye’nin sesi ve polis radyosu adlı radyoları dinlerlerdi. En sevilen sanatçılar Barış Manço, Nilüfer, Ajda Pekkan, Erkin Koray gibi bugün de popülerliğini koruyan sanatçılardı…

O zamanlar, pek çok müzik parçaları kaydeden kasetler ve cd ler yoktu. Sadece tek bir sarkı kaydı alabilen plaklar vardı… Eğlenip dans etmek isteyenler, taş plaklarda yankılanan birkaç dakikalık bir müzik sesiyle yetinmek durumundaydılar. Biten plakları ikide bir değiştirmek zorunda kalmak, gençleri adeta hayatından bezdirirdi. Derken bazı evler televizyonlarla tanıştılar. Günde birkaç saatlik siyah-beyaz yayın cana minnet bilinirdi. Salı günleri haberlerin ardından Türk filmleri yayınlanır, insanlar, hısım akrabaya konuk-komşuya doluşup çıt çıkarmadan huşuyla haftada sadece bir kez izlenme şansı bulunan filmleri seyrederlerdi. O zamanın deli kanlıları da, hakeza çok saygılı ve edeplilerdi. Kızların bırakın çantalarını kapıp kaçmak ve onların yanında sövüşmek, onlarla konuşup birşeyler sormak için bile dakikalarca hazırlık yapar, onlara nasıl hitap ederlerse daha uygun olur diye düşünür, ezilir büzülür, öyle konuşurlar yahut konuşmaya çalışırlardı… Sevgiler gerçek, ilişkiler çok doğal ve seviyeliydi… O günlerde gençler, oldukça geniş paçalı, İspanyol paça pantolonlar ve geniş yakalı gömlekler, ceketler, pardösüler ve paltolar giyerlerdi…

Yakalar rüzgarlarda, flamalar gibi hışır hışır dalgalanırdı… Uzun saç ve uzun favül bırakan gençlerin futbol, satranç, dama, kitap gibi eğlenceleri vardı. Nazik ve kibar gençlerdi; En hippi kılıklı olanlarında bile, terbiye, saygı, edep ve seviye vardı… Şimdi olduğu gibi en eften püften sebeplerden patlak veren taşlı sopalı ve silahlı kavgalar yoktu… O yıllarda, kavgalar, kargaşalar, kapkaçlar, kalleşlikler, bencillikler olmadığı gibi cadde ve sokaklarımızı istila eden İngilizce ve muhtelif ecnebi dillerinde çevremizi kirleten, tabelalar da yoktu…

Hele, o zamanlar, üçbeş kuruş uğruna yahut cehaleti sebebiyle, din değiştiren, Müslümanken Hıristiyan olan mürted ve nasipsizler hiç yoktu…

Sözlerimi o günlerin en popüler sanatçılarından biri olan, Erkin Koray’ın nefis bir şarkısının sözleriyle bağlayayım:


Cambaz olduk bak hepimiz,

İp üstünde kaderimiz,

Gülüyoruz hep çaresiz

Gün ola harman ola…


Yahut o güzel yılları ve günleri yadetmek babında; bir diğer şarkısının sözleriyle:


Öyle bir geçer zaman ki…


Dediğim aynıyla vaki…





Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın anı kümesinde bulunan diğer yazıları...
Babamın Radyosu
(Malatya / Hekimhan / Kurşunlu) Zahmedin (Güçlü) Köyü İlkokulu

Yazarın öykü ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Mısırcı
Seni Gökte Ararken
Bingöl"lü Bir Kırlangıcın Öyküsü
Ablasız Olduğu İçin Anlamsız Bayram
Vakıflar Öğrenci Yurdu

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Kafa Kağıdı [Şiir]
Aşk Serenadı [Şiir]
Benimle [Şiir]
Ayasofya Açılacak [Şiir]
Cunta Dede [Şiir]
Gandi Kemal [Şiir]
Deli Kıza Serenat [Şiir]
Gurbet Biter [Şiir]
Ağır Aşklar [Şiir]
Geri Dönmek [Şiir]


Cafer ŞAHİN kimdir?

Dünyaya edebi ışıltılar saçmak için gelen biri olmak harikulade bir duygu,söz saltanatının sultanı olmak,mülk saltanatının sultanı olmaktan daha üstün ve muteberdir ŞAİR-YAZAR CAFER ŞAHİN Malatya'nın yetiştirdiği en önemli Şair ve Yazarlardan biri olarak kabul edilen Cafer ŞAHİN, Hekimhan ilçesinin Kurşunlu Beldesine bağlı Güçlü(Eski adı Zahmettn)Köyünde doğdu. . . İlköğrenimini köyünde tamamlayan Şahin, daha sonra Malatya İmam-Hatip Lisesine devam etti ve bu okuldan mezun oldu. Kazandığı Açıköğretim Fakültesi İktisat Bölümüne devam etmek yerine, kendisini tez zamanda büsbütün sanata adamak yolunu seçti. . . Genellikle serbest vezin tarzında şiirler yazan ve şiirleri usta işi eserler olarak nitelenen Cafer ŞAHİN, az olmakla beraber kafiyeli şiirler de kaleme almış ve bu tarz şiirlerde de başarısını kanıtlamıştır. . . Şiirlerini GÖLGEMLE SÖYLEŞİ ve NE BİLİYORSAN ANLAT adlı şiir kitaplarında toplayan Şair, bunun yanısıra Deneme, Hikaye ve senaryo çalışmalarında da bulunmuş ve bu çalışmalarını şimdilik sanal ortamda pek çok sanat ve edebiyat sitelerinde yayımlamıştır. . . 2001 yılında ilk defa katıldığı bir Makale Yarışmasında Türkiye İkinciliği derecesiyle çok önemli bir başarıya imza atmıştır. Edebiyat dünyasına "YÜREĞİMİ İYİ SAKLA" adlı şiiri gibi, sevilmenin de ötesinde bütün Türkiye'de adeta birer marka olmuş şiirler kazandıran Yazarın iki adet yayımlanmış, biri Şiir, biri de deneme olmak üzere basıma hazır iki kitabı bulunmaktadır. . . çeviri Cafer Sahin MALATYA CURRENT AUTHOR POET POET-WRITER CAFER ŞAHİN Malatya is known as one of the authors raised the most important poet and Cafer Sahin, Hekimhan spot in the town of Lead Strong (Zahmettn old name) was born in the village of . . . Falcon completed primary education in the village, then continued in Malatya Imam-Preacher High School and graduated from this school was. Rather than to continue winning the Open Education Faculty of Economics Department, chose to devote himself to art . . . Generally, the thesis also entirely free-verse poems written in the style and ingenious works of poetry known as Cafer Sahin, at least, although had written poems and rhyme in poetry of this kind of success has proved . . . NARRATIVE INTERVIEW and what I know my shadow's poems by the poet gathers books of poetry, as well as the trial, the story and screenplay, and this work is found in the studies of art and literature of many sites published in a virtual environment . . . Article Competition for the first time in 2001 with the participation of Turkey has achieved a significant degree of second place. Letters to the world "GOOD SAVE my heart" as his poem, almost a brand in Turkey was to be loved beyond all winning author of two published poems, one poem, one of which has two books ready for printing, including the trial . . .

Etkilendiği Yazarlar:
Divan Edebiyatı şairleri,Cumhuriyet dönemi şairlerinden,Necip Fazıl,Cahit Külebi,Attila İlhan vs.


yazardan son gelenler

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Cafer ŞAHİN, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.