..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Hala çevrende bulabileceğin güzellikleri bir düşün ve mutlu ol. -Anne Frank
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Deneme > İstanbul > Ömür İsfendiyaroğlu




14 Mayıs 2002
Raylı Sitemler  
Ömür İsfendiyaroğlu
Benim içinde “O” sanki yıllarca beklenmiş ve sonunda hep vadedilen ha bugün ha yarın, gelecek denilen, yalnızlıktan devren kiralık kalbimi kiralayacak biriydi.


:BAEJ:
İlk şehiriçi yeraltı metrosunun Londra’da bundan 150 seneye yakın bir zaman dilimi öncesinde açılmış olması; Paris halkının ise , metro denen bu raylı sistemlerle olan tanışıklığının 1900 yılların başına denk düşmesi, biz Türklerin özellikle de metropol bir şehir olan İstanbul’da yaşayan insanların, ne kadar beklemiş olduklarının en açık göstergesi sanırım.

Yıllarca bekledikten sonra umduğumuzu bulmuşmuyduk?
Yoksa parlak, ıslak karanlık ve dar raylar, hız bizi soğuk gri metalik ve neşesiz bir insan haline mi getirmeye başlamıştı ?

4. Levent, Mecidiyeköy, Şişli, Taksim arası 7 km’lik metro hattındaki yolculuğumuz bizi mutlu edebiliyor muydu?

İlk başlarda trafikte olmamak, metronun bize sunduğu rahatlık, zaman kazanıyor olmamız beni de çok mutlu etmişti. Ama zaman geçtikçe, metroyu daha sık kullanmaya başladıkça, gün be gün bana batan taraflarını keşfetmeye başlamıştım.

Yeni bir ilişkinin zaman içerisinde ortaya çıkan eksik yada beğenmediğimiz tarafları gibi, metro için de buna benzer bir rahatsızlık duyuyordum.

Levent metro istasyonundan yavaş yavaş katman katman, yeraltına yaklaştığımda serin bir rüzgarın beni karşılaması, saçlarımın rüzgarda uçuşması, yürüyen merdiven sayesinde süzüle süzüle metroya bir adım daha yaklaşabilmek; ne olduğunu bilmediğim ama iyi diyebileceğim bir his yaşatıyordu bana.

Gri ağırlıklı, beyaz sutunlarla bölünmüş son kata geldiğimde artık metroya çok daha yakındım. Rayların dibindeki sulara yansıyan hüzün ve mutluluk artık apaçık gözüme çarpıyordu. Metroya en yakın olabildiğim bu mekan, bende kalabalık ama boş bir izlenim bırakıyordu.

Benden başka onu sabırsızlıkla bekleyenlerde vardı.
Bazı günler kimseyi göremezken, bazı günler duvardaki renkli seramik karoları sayan o genç adamı, sabırsızlıkla geniş ve parlak koridoru bir aşağı bir yukarı arşınlayan, gözlüklü adının Sabahattin olduğunu düşündüğüm amcayı, Fikrimce ismi Nesrin olan ve Metro’ya bir adım daha yakın olabilme uğruna, sarı çigiyi bile aşan uzun saçlı kızı, yüzünü bir kaplan gibi boyamış, babasının elini sıkı sıkı tutup devamlı kükreyen küçük oğlan çocuğunu görebiliyordum.

Metronun ruhumun odalarından da dar rayların sonunda görülmesiyle, bir karanlığın içinden, yoğun bir aydınlıkla bizim bulunduğumuz istasyona gelmesi bir olmuştu. Bizler de bu hıza ayak uydurmak istercesine kendimizi bir anda içeride bulmuştuk.
Nesrin, Sabahhattin amca, genç olduğunu söylediğim adam, kükreyen çocuk hepimiz içerideydik.

Hızla kapanan kapıların arkasında kalanların ise son duydukları bir ikaz sesi, gördükleri ise bir ışık treni olmuştu. Yüzlerinde hayatı kaçırmış, gözlerinde sevgilerinin tam ellerinden sıkı sıkıya tutmaya karar vermişken onları kaybetmiş insanlara ait, yıkkın bir ifade vardı.

Benim içinde “O” sanki yıllarca beklenmiş ve sonunda hep vadedilen ha bugün ha yarın, gelecek denilen, yalnızlıktan devren kiralık kalbimi kiralayacak biriydi.

Kapanan kapıların ardından, duyduğum ikaz sesi sonrasında gördüğüm ise gözümün önünden kayıp giden bir karanlık olmuştu yalnızca…
Bu kez de ben istasyonda kalmamış treni son anda yakalamıştım.

Yıllarca bekledikten sonra umduğumu bulmuşmuydum?
Yoksa yalnız, sessiz, daraltan aylar, beni soğuk gri metalik neşesiz bir insan haline mi getirmeye başlamıştı? Yaptığım, koskocaman bir aydınlıkla karanlığa girmek mi olmuştu, bilemiyorum. İlk başlarda duyduğum heyecan kaybolmamıştı; başka başka duygular eklenmişti hemen yanıbaşına, birde ara sıra çocukluğumdan anımsadığım tren yolculuğunun sesi geliyordu kulağıma.

Orada mısın? dedim, Güldü -Buradayım elbette dedi aşağılayıcı bir tavırla.

- Nerede olabilirim ki?

Gerçekten de orada mısın dedim.

-
-
-
Çıt yok.

Elbette kızıyorsun, bana belki en çok da bu zayıflığıma kızıyorsun, seni kaybetme endişeme, telaşıma, şaşkınlığıma, kendimi sürekli sana yönlendirmeme, sana endeksli bir hayat yaşamama, kelimelerin kifayetsiz olma durumuna, söylemediğim sözlere, söyleyebildiklerime bile bazen.
Yanına gelmeye çalışıyorum. Sana birşeyler daha söylüyorum. Duymuyorsun.
Bağırıyorsun.

- İstemiyorum
- İstemiyorum
- İstemiyorum

O hızlı yolculukta bile uyuyorum.

Uyanıyorum.

Çıt yok.

4. Levent, Mecidiyeköy, Şişli, Taksim arası 7 km’lik metro hattındaki yolculuğumuz göz açıp kapayıncaya kadar bitmiş.

- Taksim bu yöndeki son istasyonumuzdur.





Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın İstanbul kümesinde bulunan diğer yazıları...
İstanbul Calling, İstanbul Embracing
Beyoğlu'nda Gezersin...
İstanbul Beni Gerçekten Seviyor mu?

Yazarın deneme ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Hayatımda İlk Kez Bir Kadın İçin Heyecanlanıyorum
Hayata Dokunmak
Nilüfer'e, Nilüferime...
Nişa Oyunu
Meleklerin Gözyaşı
Yaşam Mucizedir
Bir Rüya
Şimdi
Yıldızlar
Düşümün Öte Yanı

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Bulmaca [Öykü]
Pulkanatlı Öykü [Öykü]
İçinden bir isim tut [Öykü]
O Pity Pity Karamela Sepeti [Öykü]
Servi [Öykü]
Buluşma [Öykü]
Seni Seviyorum... [Öykü]
Maskeli [Öykü]
Sinek [Öykü]
Düşmek [Öykü]


Ömür İsfendiyaroğlu kimdir?

Kişiliğimin tam anlamıyla gitmek istediği yoldan gitmek ve bunu yaparken de başkalarının bam tellerine dokunabilme isteği çoğu zaman hissettiğim. Yaşamımın hiçbir evresinde yazı olmadan yaşayabileceğimi düşünmüyorum.

Etkilendiği Yazarlar:
Okuduğum her kitaptan, her satırdan, her cümleden kısacası; yaşamın sözcüklerinden etkilenirim


yazardan son gelenler

yazarın kütüphaneleri



 

 

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Ömür İsfendiyaroğlu, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.