Öküzün rengini dışında, insanın rengini içinde ara. -Mevlânâ |
|
||||||||||
|
Yıllar evvel küçük bir çocukken benim de dışlandığım böyle bir dönem oldu. O sırada yaşadığımız semtin insanları mutaassıp olduklarından ve babam bu tür şeyleri takmadığı için ailemiz mimlenmiş gibiydi. Sosyal ilişkilerimiz minimum düzeyde seyrediyordu. Elbette mahalledeki çocuklar da ailelerinden gördüklerini benim üzerimde uygulayıp beni dışlamışlardı. Yaşım gereği (sanırım 10-11 yaşlarındaydım) merakıma yenilip neden böyle davrandıklarını sordum çocuklardan birine... Bana "Senin ailen Allah'sız!" dedi. Allah'ın ne olduğunu bilmediğim için (babam gerçekten de takmazdı) ansiklopediye baktım. Allah kelimesinin karşısında "Bkz. Tanrı" yazıyordu. Okuduklarımdan pek bir şey anlamadımsa da "Allahlı" olmaya karar vermiştim. Gerçii bunu nasıl yapacağımı bilmiyordum. Sanırım öyle olmuş gibi davranarak başlayacaktım. Artık "Allahlı" olduğumu diğer çocuklara göstermek için bir deneme yaptım. Futbol maçı sırasında kenarda oturup, yeni arkadaşım "Allah" ile konuşmaya başladım. Pek konuşkan değildi yeni dostum. Ama durum kısa sürede diğerlerinin ilgisini çekti. "Kiminle konuşuyorsun?" sorusuna "Arkadaşımla." cevabını verdim. Benimle ilgilenmeleri hoşuma gitmişti. - Peki nerede? Burada mı? …diyen çocuk "burada mı" diye sorduğu yere bir tekme savurdu. Sonra da tükürdü. Bir diğeri "Adı ne arkadaşının?" sorusunu yöneltti. Verdiğim "Allah" cevabı hepsini dondurmuştu. Ya çok soğuk bir espri yapmıştım ya da onları öylesine korkutacak bir laf etmiştim ki kaçmak ile savaşmak arasında seçim yapıyorlardı uğradıkları bu DUMUR durum sırasında... İlk tepkiyi Allah'ı tekmeleyip, ona tüküren verdi: - Ne diyon lan! Lafını geri al! Ben geri alınacak bir şey dememiştim ki... Sadece arkadaşımın adını söylemiştim. Eee adını ben vermediğime göre zaten geri de alamazdım. İçlerinden en barışçıl olanı "Yaa bırakın şunu, maçı bitirelim!" teklifini sundu. Teklif ya reddedildi ya da maçı, suratımda bitirmeye karar verdiler. Çünkü topu elinde tutan çocuk, onu suratıma attı. Hissettiğim tek şey korku olsa da gülümsüyordum. Arkadaşımı tekmeleyen tükürükçü çocuğa bu yetmemiş olacak ki, beni itip yere düşürdü. İyice korkmaya başlamıştım. Tek başıma yerdeydim, beni hep birlikte tekmeleyecekleri belli olan çocukların arasında... Arkadaşımı yardıma çağırdım anlamsızca: - ALLAAAAH! Yardım et! ALLAH! ALLAH! Az önce camiden çıkan ve bağırışımı duyan mahallenin erkekleri, görünmez arkadaşımdan daha duyarlı davranıp, duruma el koydular. Özellikle de Allah'ı tekmeleyip tüküren çocuğun babası, elini oğlunun ensesine öyle bir koydu ki çocuk yanıma düştü. Tam, bir daha vuracakken ben araya girip onun üstüne attım kendimi. O anda tüm pataklama ve azarlama sesleri durdu. Zira sedece benimki duyuluyordu artık; - Arkadaşıma vurma! Vurma! VURMA! The end
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © ömer kırat, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |