İnsanların arasında yaşadığımız sürece, onları sevelim. -Andre Gide |
|
||||||||||
|
Koyun çiftliği işleten ailesinin tek çocuğuydu. Ve bir gün "kelebek hastalığı" denen illet, tüm sürüyü telef edince, her şeyini kaybeden kırsal kesim insanlarının yaptığını yapıp, şehre taşındılar. Babası bir çok işe girip çıkmış (çoğunluka da çıkarılmış) bir türlü dikiş tutturamamıştı. Bir gece, eve götüreceği hiçbir şey olmadığı için sarhoş olarak sokakta dolaşırken araba teybi çalmaya karar veren babası, arabanın kelebek camını kırmış ve kapının kilidine uzanmaya çalışırken bileğini cam kırıklarıyla kesmişti. Panikleyip kaçmış ve sızdığı yerde, kan kaybından ölmüştü. Çocuğuyla baş başa kalan anne, Kelebek Mobilya fabrikasında temizlikçi olarak çalışmaya başlamış fakat bir iş kazası yüzünden çalışmasını asla bitirememişti. Ailesi artık tek kişlikti. Fırtınanın ortasında kalmış kelebek gibi ordan oraya savrularak büyüdü. Yaşadığı hayat, hayatının amacı oldu. Kendi durumundakilere germek için açtı kanatlarını. Hasan da onlardan biriydi. Polisler yol ortasında baygın bulmuş ve bu durumdaki çocuklarla ilgilendiğini bildikleri için O'nu çağırmışlardı. 16-17 yaşlarındaki bu çocuk her ne kullandıysa, tedavi merkezine getirildiğinde hala uyuyordu. Ne zaman mal alsa işte böyle birkaç saat gerçeklikten kopardı. Zaten öyle olmasını istiyordu. Çünkü kullandığı maddenin değil, onun sayesinde gördüğü rüyanın bağımlısıydı ona soracak olursanız... Gördüğü hep aynı rüyanın bağımlısıydı; Uçsuz bucaksız bir çiçek tarlası... Güneşin ısıttığı hava, çiçek kokularıyla dolmuş. Hasan yere uzanmış gülümseyerek gökyüzüne bakıyor. Aniden bir kelebek çıkagelip alnına konuyor. Konabileceği onca çiçek varken ona konması Hasan'ın gururunu okşuyor. Sonra kelebek, dile geliyor. Bir ninni mırıldanmaya başlıyor. Annesinin ona söylediği ninniyi... Hasan'ın kalbi şimdi güneşin ısıtabileceğinden de sıcak... Ardından kelebek uçmaya, Hasan'da arkasından koşmaya başlıyor.Birlikte belki de kilometrelerce koşuyorlar. Yorulmaksızın... Taa ki dev, siyah bir çiçeğin önüne gelene dek. Kelebek, çiçeğe konuyor ve dev bitkinin yaprakları üstüne kapanıyor. Diğer tüm çiçekler soluyor birden bire... Güneş artık ısıtmıyor. Hasan da çiçeğin içine girmeye karar veriyor. Ama yaprakları bir türlü aralayamıyor. Aklına cebindeki "kelebek çakısı" geliyor. Onu alıp çiçeğe saplıyor.Sıcak birşeyler eline akıyor. Hasan uyanıyor. Yardım etmeye çalıştığı gencin kelebek çakısıyla, kalbinden yaralanan kadının, acı ve şaşkınlık dolu yüzüne bakıyor. Yaptığının farkına varan Hasan, uyuşturucu kullanmadan dünyadan soyutlayabiliyor kendini artık... Kozasından hiç çıkmayacak bir kelebek şimdi O... Akıl Hastanesinin bahçesinde oturup hiç gelmeyecek kelebeğini bekliyor. Dipnot: Kelebek hastalığı:Koyunun karaciğerine yerleşen bir tür parazit. Şekli kelebeğe benzeyen yassı solucan türü bu parazitin yolaçtığı hastalık.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Ömer Kırat, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |