..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Başka dillerle ilgili hiçbir şey bilmeyenler, kendi dilleriyle ilgili de hiçbir şey bilmiyorlar. -Goethe
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Deneme > Yaşam > ömer kırat




4 Mayıs 2006
Hâlâ Emekleyen İnsanlık  
ömer kırat
Emeğin kutsandığı 1 mayısta, insanlığın serüvenine aykırı bir bakış.


:BIFA:
Bildiğiniz gibi emek kursaldır ve "kutsal" diye bir şey yoktur. Kutsallık, insan zihninin; çıkarları doğrultusunda, kendi kişisel görüşü ve varoluşu anlayış biçimine (kendini tanımlayışına) göre dağıttığı bir sıfattır. Bir kavram olarak “kutsal” diğer kavramlar gibi soyuttur yani insan (bkz. İşçi) zihninin ürünüdür. Zaten kavramların kendisi değil, işaret ettikleri "şeyler" soyut/somut olabilir. Ki aslında tek varlık; Evren dir. Ama konuyu dağıtmayalım.
İnsan, başlangıçtan beri "nasıl daha az emek harcayabileceğini" araştırmıştır. İlkel el aletleri, bazı şeyleri yapmayı kolaylaştırırken, yapılabilinecek (emek harcanacak) yeni şeyler ortaya çıkarmıştır.
Öte yandan, insanın diğer hayvanlardan zihinsel olarak farklılaşma eğilimi ve buna devam edebilmesi için gereken boş zaman miktarı artmıştır. Ateş sayesinde geceler, uyunarak harcanan vakit olmaktan çıkmış, hikâyelerin (din?) bilginin (felsefe?) tecrübenin (Tecrübe işte!) paylaşıldığı zaman dilimleri olmuştur.
Şimdi, kaseti biraz ileri saralım. Tarım ve ayvancılık ile bitkiler ve hayvanlar köleleştirilmiştir. İlk köleler olan "el aletleri" ve "ateş" gibi cansızlara, bitki ve hayvan köleler eklenmiştir. Bu da daha fazla zamana (toplayıcılık ve avcılığın gerektirdiği aşırı zamanın tarım ve hayvancılıkta gerekmemesi bağlamında) ve daha az fiziksel güce (emeğe) tekabûl eder.
Böylece hem boş zamana hem de bu zamanın kullanıldığı zihinsel kaabiliyetlerimiz, zincirleme olarak artmıştır.

Not: Boş zamandan kasıt, hayatta kalmak için gereken şeyleri yapmak için harcanan zamandan arta kalan zamandır. Düşünme, iletişim, ilkel sanat gibi alanlarda kullanılmıştır. Elbete ki ilk düşünülenlerin, ilk konuşulanların ve sanatın ilk konusu yine günlük hayatta yaşananlardı ancak konuların daha soyut (felsefi?) alana kayması fazla zaman almamıştır.

Filmi biraz daha saralım ve Eski Mısır (bugünki Mısır) Eski Yunanistan (bugünki Yunanistan) gibi geçmişteki çağdaşlarıyla kıyaslanamayacak kadar gelişmiş (nitelik ve nicelik bakımından) medeniyetlere bakalım.

Bu medeniyetlerde iş bölümü ve işçiler günümüzdekine benzer nitelik ve nicelikleriyle ortaya çıkmışlardır. Ayrıca yine gelişmiş bir "köle"nüfusu vardır. Ama işçi ve köle arasında çok büyük fark yoktur. Fark, zengin ve güçlü azınlık (yöneticiler, askerler, tacirler, din sınıfı) ile İşçi/köle çoğunluğun arasındadır.
Sistemde, günlük hayat koşuşturması yani hayatta kalma mücadelesinin sorumluluğu, işçi ve kölelere yüklenmiş, zihinsel gelişim, felsefi-bilimsel uğraş, azınlığın "işi" haline gelmiştir. Yani emek harcayanları; bir tür el aleti, besi hayvanı haline gelen köle-insanlar oluşturmaktadır artık... Dolayısıyla insanı, zihinsel yetenekleri ile tanımlıyorsak, artık sıradan insanlar "insan" değildir. Ya da daha az insandır diyelim.

Filmi biraz daha saralım. Sanai Devrimi ile başlayan döneme daha geniş bir zaman aralığını içine alacak şekilde bakılır ve geleceği de öngörülerimiz doğrultusunda buna katarsak, kolayca görülebilinir ki sıradaki köleler bilgisayarlar, robotlar, kısaca makinelerdir. Bu ulaşılacak son noktadır. Zira hayatta kalmak için gerekenleri bizim için üreten, hatta kendilerini de (makine yapan makineler) üreten-denetleyen bu tam otomasyon sistemde, kendimizi insan olarak tanımlamamızı sağlayan eylemlerimizden başka yapmamız "gereken" bir şey kalmayacaktır.

Böylece insanlar, sonunda, tüm hayatlarını kendilerini gerçekleştirmek için kullanabileceklerdir. Hayatta kalmak için hayvanlarla benzer olarak yaptığı işleri (ve genel olarak “emek harcamayı”) artık hayatının (varoluşunun) parçası yapmak zorunda kalmayacaktır. Daha geniş açıdan bakarsak, artık “canlı” veya "hayatta" değil "var" olacaktır. Çünkü canlılar yaşar ve hayatta kalmak için emek verir. Tüm varoluşları bu mücadeleden ibarettir. Üstelik "var" olduklarından bilhaber şekilde...

Oysa "varoluş" bunun ötesindedir. Varolmak için hayat mücadelesinin aptallaştırıcı etkisinden kurtulmak gerekir. O zaman insan olarak gerçek potansiyelimizi ortaya çıkarabiliriz.

Sonuçta emek; "kutsal" diye birşey olsa bile kutsal olamaz. İnsanlık tarihi, ondan (emekten) kaçınmanın, bilinç denen, tanımlayamadığımız ama sağduyumuzla algılayabildiğimiz ve bizi biz yapan yönümüzü geliştirmek için yaptıklarımızın toplamıdır.

Hayatta değil, "Var!" olduğumuzu haykırdığımız bir insanlığın özlemiyle, hoşçakalın! Gün batımı nerde? Heh tamam... Tekrar hoşçakalın!

EK1: Akış Şeması
Kas Gücü (Oto-kölelik, hayvanlardaki gibi) -> İlkel El Aleti Köleler -> Hayvan-Bitki Köleler (Tarım-Hayvancılık) -> Makine ve Robotlar -> Bilinç Çağının Başlangıcı(1)

Dipnot:
Bilinç çağı: Herkesin kendini, bilinç olarak tanımladığı noktada başlayan çağ... Ne işçi, ne kul, ne köle, ne Türk, hatta ne de insan...



Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.


Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Kuran'a Ayak Basan İlk Türk [Öykü]
Noel Baba'nın Gerçek Hikâyesi [Öykü]
Buzdolabı Adam Elma [Öykü]
Dinlenme Tesisi (Hac - Mahal) [Öykü]
Frank Einstein [Öykü]
A Playlist Story [Öykü]
Yalnızlık Üzerine Bir Yanılma/yanılsama [Öykü]
Ordu Olmayan Adam [Öykü]
Bill Clift'in Karısının Anlatacakları Var! [Öykü]
Mutlu Olmaktan Mutsuz Olan Adam [Öykü]


ömer kırat kimdir?

Merhaba edebiyat aşıkları! Edebiyata duyduğunuz aşkın karşılıksız olmasına neden olan kişi, yani edebiyatın gönlünü kaptırdığı, dolayısıyla sizin aşkınıza karşılık vermemesine neden olan kişi olarak, büyük bir sorumluluğum olduğunun bilincindeyim. Bu bilinçle, amatör edebiyata büyük bir katkı sağlayacağına, yeni bir soluk ve beniz getireceğine inandığım bu sitenin üyesi olarak, üyesi olduğum ve edebiyata yeni bir beniz ve soluk getirip, katkı sağlayacağına inandığımı az önce belirttiğim bu sitedeki yazın serüvenime sizleri de davet etmekten kıvanç duyuyorum ve kıvancın kelime anlamını tam olarak bilemediğim için şaşkınlık yaşıyorum.

Etkilendiği Yazarlar:
Douglas Adams, Emil Zola, Garcia Marquez, Oscar Wilde, Woody Allen


yazardan son gelenler

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © ömer kırat, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.