..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
"İnsanların bazen neye güldüklerini anlamak güçtür." -Dostoyevski
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Bilimsel > Dilbilim > Oğuz Düzgün




25 Eylül 2006
Dilbirliği Teorisi  
Oğuz Düzgün
Societe de Lingiustique de Paris (Paris Dil Bilimi Cemiyeti) tarafından 1866’da savunulması yasaklanmış Dilbirliği teorisinden bahsedeceğiz bugün


:DEID:
Societe de Lingiustique de Paris (Paris Dil Bilimi Cemiyeti) tarafından 1866’da savunulması yasaklanmış Dilbirliği teorisinden bahsedeceğiz bugün…Bilim neden yasaklanır, neden kısıtlanır bilemem..Bir yazımda “Ancak Oğuz Düzgün''ün ortaya attığı fikirler, pek çok bilimsel görüşten etkilenerek geliştirdiği yeni hipotezler birilerini oldukça rahatsız ediyor..” diyorum.Yani ben açıkça pek çok bilimsel görüşten terimsel manasıyla, hipotezden ve de teoriden etkilendiğimi ifade etmişim..Zaten dilbilimle uğraşan bir insanın hem de pek çok kitabı okumak zorunda olan bir araştırmacının kendisinden önceki görüşlerden etkilenmemesi, onların tesirinde kalmaması düşünülemez..Fakat görüldüğü gibi tarihte de bizim savunduğumuz savların benzerlerini savunanlar hep dışlanmışlar, Dilbilimi tekellerine alan kurumlar tarafından…İşte Societe de Lingiustique de Paris…Monogenist teorileri savunan bilim adamları “bizim fikirlerimizi yasaklayamazsınız” diyemeden onları bilim arenasından alaşağı etmiş bu bilimciler…Ancak yeni yeni daha 1980’lerde başlanmış bu konular tartışılmaya ve de daha detaylı bir şekilde araştırılmaya..Atatürk’ün savunduğu “Güneş Dil” teorisi de bu tarz Monogenist teorilerden biri..Ancak bu teori köken dilini “Türkçe” olarak belirlemesi ile diğer görüşlerden ayrılıyor..Yani bu haliyle bu teori nev-i şahsına münhasır bir teoridir…Başlı başına yepyeni bir bilimsel kuramdır..Tabii ki biz dünyada konuşulan ilk dil Türkçe idi demiyoruz.Zaten Atatürk de bu iddianın ispatlanmasının zorluğunu anlamış ve de bu teoriyi savunmayı bırakmıştı.Ancak bizim de kendimize göre, Monogenist teorinin literatürlerine girecek özgün savlarımız mevcut.Hadi biz bu savları yine de hipotez olarak adlandıralım.Yani kökende bütün Monogenist teoriler birbirlerine benzer ancak hepsinin de birbirinden oldukça farklı yönleri vardır..
Alfredo Trombetti, Sapir, Morris Swadesh gibi dilbilimciler bizim savlarımıza kökendaşlık edebilecek kuramlar ortaya atmışlardır..Ruhlen’in 1994’te ifade ettiği gibi: “Dil bilimciler, Hint-Avrupa dil ailesinin bilinen akrabası olmadığı şeklindeki kolaycı hikayeyi benimsediler(Bugün de Türkiye’de ve de dünyada benzer hikayeler tabu gibi önümüze konuyor.Hatta biz de sorgulamadan pek çok hikayeyi gerçek gibi kabul ediyoruz.Bunlardan birisi de Türkçe’nin Ural-Altay dil ailesine dayandığı hipotezi O.D)Bu görüşü benimseyenlere göre karşılaştırmalı metot 5-8000 yıl için kullanılabilirdi ki bu, Hint-Avrupa dil ailesinin bilinen yaşını içine alıyordu.
Bilhassa 1980’den sonra geleneksel dilbilim görüşlerini eleştiren oluşumlar ortaya çıkmışlardır..Bu oluşumlar oldukça da taraftar toplamışlar bilim çevrelerinden..Ancak Türkiye’de çok değerli bilim adamlarımız olmasına rağmen ve bazı istisnaların dışında bu “Dünya Dillerinin Birliği” görüşü resmi olarak kabul edilmemiştir…Ancak dünyada bilhassa da ABD’de gen biliminde yaşanan gelişmeler, bilim adamlarını Dil birliği teorilerine götürmüştür.. (Gen Bilimi ve Türkçe, Kuantum Fiziği ve Türkçe, Termodinamik Kanunları ve Türkçe gibi konuları bildiğim kadarıyla ilk defa biz irdeledik) “Dünya Dillerinin Birliği” teorilerini savunan bilim adamlarının en son basamaklarından biri olarak kabul edebileceğimiz Merrit Ruhlen, “5000 civarında olduğu tahmin edilen dünya dillerini “Greenberg’in görüşleri ışığında” önce 23, sonra 12 büyük aileye ayırabilmiştir.Bu aileler 1-Hoysan, 2-Nijer-Kordofan 3-Nil-Sahra, 4-Avustralya, 5-Hint-Pasifik, 6-Ostrik, 7-Dene Kafkas, 8-Afro-Asyatik, 9-Kartvel, 10-Dravit, 11-Avrasyatik, 12-Amorind” Evet Merrit Ruhlen bu alanda yapılabilecek en son yeniliği yapmıştır şeklinde kabul edilmektedir..Elbette yeni çalışmalar, yeni kuramlar yeni araştırmalar vardır yapılan…
Biz şunu söylüyoruz yıllardır..Türkiye’den “pek çok başarılı dilci” çıkmıştır…Çünkü Türkçe’nin mantıklılığı onunla uğraşanların da çalışmalarına yansımaktadır yer yer..Ancak bu denli mantıklı ve de matematiksel bir dili olan milletten de “Dilbilimin Temellerini Eleştiren” onun “köklerini sorgulayan” çalışmaların çıkması normal kabul edilmelidir..Biz burada gösteri yapma telaşında değiliz.Bir anlayışın değişimi konusunda mücadele ediyoruz öncelikle..Bu noktada bizim görüşlerimizin kabul edilip edilmemesinin de çok da önemi yoktur..Ancak bir zihniyet yenilenmesi muhakkak gereklidir..Dilbilimin gelişmesine teorileriyle katkıda bulunanlar neden Rusya’dan, ABD’den, Fransa’dan çıksın hep?Neden kendimizi bu denli küçük görüyoruz düşünce bakımından?..Neden öncelikle bizim daha sonra da dünyanın dilbilim anlayışını kökünden değiştirecek farklı anlayışları geliştirmeyelim?..Bu tarzda çalışmalar olmuş ülkemizde..Ancak bir şekilde bu insanlar Societe de Lingiustique de Paris’in Fransa’da yaptığını Türkiye’de uygulayan çevrelerce adeta aforoz edilmişler..Esameleri bile okunmuyor onların.Ancak biz bu konuyu “milli bir dava haline getirerek” ve de onu “kendimize özgün görüşlerle güçlendirerek” bizden öncekilerden farklılaşıyoruz...
Buradan ilgililere sesleniyoruz: “İvedilikle “Dilbilim” araştırma merkezleri kurulması gereklidir..Ya da Türk Dil Kurumu gibi Kurumlar bünyesinde başta dilimizi, ardından Anadolu dillerini ve daha sonra tüm dünya dillerini araştıracak merkezler teşkil edilmelidir..)Tevrat, İncil ve de Kuran gibi Kutsal kitaplarda bile gücün sembolü olarak kabul edilen “dil” konusu bu denli önemsiz olsaydı Atatürk, daha ilk başlarda TDK gibi bir kurumu kurmazdı..ABD, Rusya, Fransa gibi devletler dil araştırmalarına bu kadar önem vermezlerdi..Biz ufak çaplı da olsa bu çalışmalarımızla bu konuları gündeme taşımak gibi bir misyonu da şu zayıf omuzlarımıza yüklenmiş bulunuyoruz..Şimdi de bizim görüşlerimizin bizden önceki teorilerden farklı yönlerini ifade edeceğiz:

1-Biz de bizden öncekiler gibi Dilbirliği fikrini savunuyoruz…Ancak biz Merrit Ruhlen’in 12 civarında kabul ettiği dil ailelerinin aslında “bir” tane olduğunu, onun da tüm dünya dillerini kapsadığını çeşitli çalışmalarımızda ispata çalışmışız..Elbette bu iddiamız tüm dünya dillerine ulaşma imkanlarımızın yetersizliği nedeniyle bir teori düzeyindedir..Ancak yine de pek çok örnekle de ispatına çalıştığımız bir teori..

2-Biz tüm dünya dillerinin ortak bir “mantıksal ruhu” olduğunu iddia ediyoruz..Bu iddiamızı desteklemek için de çeşitli delilleri kullanıyoruz..Yani bu iddiaya göre şu anda yeryüzünde bulunan bütün dillerin “ruhu” aslında bir tek..Farklılık ise “seslerde” , “dizilişlerde” vb. yönlerde…

3-Dünya dillerinin gelişmesinde “DNA” ve “Gen” modelini kullanıyoruz..Yani bu görüşümüze göre; “Başlangıçta Adem ve Havva’nın konuştukları bir dil vardı…Bu dil “çekirdek” dildi..Ancak nasıl ki daha sonra dünyaya gelecek bütün insanların genleri Adem’in (ilk insanın) genlerinde buluşuyor, bunun gibi bütün dünya dillerinin yapıları da ilk dil olan “çekirdek” dilde, onun “mantığında” toplanmıştır..Daha sonra insanlar dünyaya dağıldıkça

a-Çekirdek dilin kendi içindeki gelişim planları

b-Dışardan dilin değişmesine etki eden bütün faktörler ki, buna insanın kendisi de dahil
dünya dillerinin değişmesine, başkalaşmasına etki etmişlerdir..

Burada pek çok görüşten farklı olarak biz, “dillerin iç yapısından ya da dış etkilerden kaynaklanan “değişmelerinin “tesadüfen” olmadığını “planlı bir gelişimi” içerdiğini ispata çalışıyoruz..Yani nasıl ki “Big Bang yani büyük patlamayla başlayan ve İnsanın oluşmasına kadar varan süreç “planlı ve de düzenli” bir görünüm arz etmektedir..Bunun gibi İlk çekirdek dilden bu günkü dünya dillerine kadar “planlı gibi görünen” bir değişim yaşanmaktadır..Bizim bu görüşümüz “Dillerin Düzenli bir Şekilde Tasarlandığını ve her an da Tasarlanmakta olduğunu” ortaya koymaktadır.Örneğin; bu gün dünya ortak dillerinin çoğunda sevgi içeren kelimelerde “dudaksı”, “yuvarlak” sesler bulunuyorsa, bütün insanların sevgide, dostlukta, kardeşlikte buluşmasını isteyen bir “planlayıcının” varlığını da görmek mümkündür.Bu planlayıcının mahiyeti ise elbette tartışılır..Kimine göre o yasalardır, kimine göre doğal süreçlerdir, kimine göre de Tanrı’dır..En azından biz bu “planlama” eylemini görüyor ve de gücümüz nispetinde göstermeye çalışıyoruz..Elbette bu gördüklerimizi bizden önce görenler ama bizim bilmediğimiz kimseler de olmuş olabilir ancak bu, bu görüşlerin yanlışlığını ispatlamaz..Onlar bizim görüşlerimize kuvvet veren deliller olarak kaydedilirler..

4-Pek çok bilim adamı Türkçe’nin Düzen ve de Matematiksel yönden üstünlüğünü iddia etmişlerdir..Ancak biz nesnel delillerle Türkçe’nin Anglo-Sakson kökenli dillerden üstünlüğünü yüze yakın maddeyle ispat etmişiz…Yani biz iddiadan ve de birkaç örnekten öte bu üstünlüğü gözler önüne sermek için kafa yormuş ve bulduğumuz bulguları dünya insanlarıyla paylaşmışız..

5-Dilleri bilhassa da Türkçe’yi bir bilimsel yöntemlerle incelenebilir “nesne” olarak kabul etmiş “Kuantum Fiziği, Termodinamik Kanunları, Gen Bilimi” vb. bilimler yönünden incelemişiz ve bu alanda yeni bir dönemi başlatmışız.. Türkçe’nin gramerinin evrenin kanunlarıyla pek çok yönden paralelliğini de ortaya koymak adına bu görüşleri savunduk.


6-Kızılderili Dilleri ve Türkçe arasındaki benzerlikleri bizden önce de yapılan çalışmalara yeni bir boyut getirecek şekilde ortaya koymuş durumdayız..

7-Yapma Dillerden Esperanto Dili ile ne yapılmak istendiğini ortaya koymuş, bu yapma dil ile Türkçe arasındaki benzerlikleri irdelemiş, sonuçta da nesnel bir yaklaşımla Türkçe’nin pek çok mantıksal özellik yönünden bu “Esperanto” gibi yapma düzenli dillerden de yüksek düzeyde olduğunu ortaya koymuşuz..Buradan yola çıkarak Türkçe’nin dünya ortak dili olmasını önerdik..

8-Biz dünya dilleri sırlamasına farklı bir bakış açısı getirdik..Bu sıralama için temel kıstasın “dillerin düzeni” olması gerektiğini söyledik..Yani dillerdeki kuralsızlıklar, istisnalar arttıkça o diller sıralamada “düzeni bozulmuş, tahrip olmuş” diller olarak kabul edilecek..Biz bu konuda Türkçe’ye de bir öncelik vermedik ama Türkçe bu alanda üst sıralarda kendini zaten ortaya koymaktadır..Japonca, Fince gibi diller de bu düzen sınavını geçen dillerdendir..Hatta bükümlü dillerden Arapça, Farsça gibi diller de düzen sıralamasında pek çok Anglo-Sakson dilini sollamış, ön sıralardaki düzenli diller grubuna dahil edilebilir..Yani öncelikli kıstas “düzen” olmalıdır dil tasniflerinde..

9-Biz çalışmalarımızda “Türkçe’nin Şifresi” gibi yeni bir terim geliştirdik..Bu terim çok “ezoterik” ya da “kabalasal” gözükse de aslında bir gerçeği ifade etmektedir..Bu da Türkçe’nin ekler, cümle düzeni gibi dilbilgisel yönlerinde açık seçik var olan “evrensel mesajları” ortaya koymamızda bir çıkış noktası olmuştur…

10-Biz yine pek çok çalışmamızda Türkçe’nin başlı başına bir “bilim dalı” olması gerektiğini savunduk…Biz özellikle Türkçe’yi incelediğimizden dolayı bu dilin, Fizik, Kimya gibi bir bilim dalı olması gerektiğini savunduk..Böylelikle diğer dünya dillerinin de aynı mantıkla incelenmesi hususunda yeni bir kapı açtık…

11-Türkçe’nin bazı kurallarını Analitik Geometri ve de Grafik sistemlerini kullanarak göstermeye çalıştık…

12- “Bilişimin Türkçesi” adlı 20 küsur sayfalık yazımızda “Türkçeleşme” diye bir kavram geliştirdik..Yine “sanalbağ” (internet) alanında da mantıklı dil olan Türkçe’nin tüm dünya çapında kullanılmasının gerekliliğini ortaya koyduk…

13-Bazılarının çelişki gibi gördüğü, inanç, bilim, hümanizm uzlaşmasını sağlayarak dillerin ayrımcılık vesilesi değil de dünya barışına, sevgiye giden köprüler olabileceğini pek çok çalışmamızla ortaya koyduk..

“Biz bu çalışmaları maddi imkansızlıklar içinde, birkaç değerli kitap, bilgisayar ve de sanalbağ yardımıyla yapmaktayız..Buna rağmen bilimsel açıdan pek çok kayda değer kuramı da ortaya koyduğumuzu görmekteyiz..Eğer bize ve hatta bu alanda araştırma yapan tüm dostlarımıza araştırmalarımız adına gerekli imkanlar sunulsa, çalışmalarımız için uygun bir ortam sağlansa, o zaman Türkiye dünya bilim literatürüne geçecek pek çok dilbilimsel buluşun adresi olacaktır..Bu alandaki yeteneğimize, azmimize ve de geliştirdiğimiz savların doğruluğuna güveniyoruz..Bu milletin fertleri arasında yitip gitmiş ve de feryatları duyulmamış nice dehaların yanında bizim gibi bir garip vatandaşın bu fısıltılarının hiçbir önemi olmasa da biz bu gerçekleri duyurmaktan vaz geçmeyeceğiz..
Ve şuna inanıyoruz ki, gördüğümüz, tespit ettiğimiz gerçekler bir gün dünya bilim çevrelerince tartışılacak, Türkiye o zaman “Dilbilimi” belki de anlayış itibariyle kökünden değiştiren bir ülke olarak anılacaktır..Ülkemize olan sevdamız kesinlikle görüşlerimize olan sevgimizden sonra değildir..
Türkiye’nin bilimde ön saflarda yer almasından bunun dolaylı sonucu olarak da dilimizin, kültürümüzün, tüm güzel yönlerimizin dünyadaki kavgaları, kinleri, nefretleri bitirmesinden de başka bir gayemiz yoktur..Bilim alanında çalışma yapmak isteyen, hipotez ve teorilerini ortaya koymak isteyen gençlere de şunu söylemek istiyorum; doğru bildikleriniz konusunda her kimden, nasıl tepkiler gelirse gelsin sakın yılmayın.Haykırın onları..Yeni teoriler geliştirin, savlar atın ortaya..Türkiye bu alanda çok geç kaldı ama şu genç ve enerjik beyinler dünyayla bir hayli açık olan aramızı kapamaya yetecek zihinsel donanıma sahipler.Onları susturmak değil, konuşmalarını ve hatta bilimsel bulgularını bağırarak ilan etmelerini sağlamak, Türkiye’nin yepyeni ve de aydınlık geleceğinin imzası olacaktır..
Bu alandaki imza kampanyamıza katılanlara şimdiden teşekkür ediyoruz..Herkese sevgi ve de bilim dolu günler diliyorum.”

Yazarın diğer yazılarına ve araştırmalarına www.edebigazete.com sitesinden ulaşabilirsiniz


1)Her yönüyle dil-Prof.Dr.Doğan AKSAN-1995 TDK-Ankara
2)Dil denen mucize-Prof.Dr.Walter PORZİG-1995 TDK-Ankara
3)Türk Dili Gramerinin Temel Kuralları-Jean DENY-1995 TDK-Ankara
3)Türkiye Rehber Ansiklopedisi
4)Büyük Tarih ansiklopedisi-Yılmaz ÖZTUNA
6)Yeni Türk Ansiklopedisi
5)Fince Cep Sözlüğü-Fono
6)Almanca sözlük-Fono
7)İngilizce Sözlük
8)Kim Korkar Shrodinger’in Kedisinden-Ian Marshal,Danah Zohar (Orhan DÜZ tarafından çevrilmiş)Gelenek Yayınları-İstanbul
9)İlköğretimde Türkçe Öğretimi-Yrd.Doç.Dr.Banu YANGIN-MEB 1999 Ankara
10)Kendi Kendine Öğrenmek İçin Almanca-Prof.Dr.Rahmi ÖZTOPRAK-İnkılap yayınları
11)Orhon Yazıtları-Talat TEKİN-Simurg-1998
12)Türk Dillerinin Tarihsel Gelişme Sorunları-Prof.Dr.Elövset Zakiroğlu ABDULLAYEV-Ankara 1996-TDK
13)Practical English Grammar-Artun ALTIPARMAK-Milliyet yayınları
14) Türk Dilbilgisi 2 ,Yapı Bilgisi –Doç.Dr.Mukim SAĞIR-Erzurum
15)Türk Dili Gramerinin Temel Kuralları-Jean Deny-TDK
16)Bye Bye Türkçe-Prof.Dr.Oktay SİNANOĞLU-Otopsi
17)Başlangıçtan Yirminci Yüzyıla Türk Dili Tarihi-Prof.Dr.Ahmet B.Ercilasun-Akçağ





Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın dilbilim kümesinde bulunan diğer yazıları...
Eston Dili ve Türkçe
Fince Türkçe Benzerliği
İbranice - Hintçe Kardeşliği
Türkçe'nin Şifresi - Türkçe'nin Üstünlüğü - 2
Adem ve Havva Dili
Esperanto ve Türkçe
Türkçe'nin Yitik Kardeşi; Kızılderilice!
Türkçe'mizin Ermenice'ye Etkileri
Türkçe'nin Şifresi - Türkçe'nin Üstünlüğü - 1
Sümer'e Farklı Bir Bakış

Yazarın bilimsel ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Atomda Dna Var mı?
Tebbet Suresindeki Mucizeler
Çoklu Hücre Modeli
İslam Bilim Müzesi
Nasreddin Hoca Yazar Oldu
Hangi Tanrı?

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Sen Var Ya Sen! [Şiir]
Çakkıdı Çakkıdı [Şiir]
Bâlibilen Dilinde Şiir [Şiir]
Üç Boyutlu Şiir [Şiir]
Miraciye [Şiir]
Sağanak Sen Yağıyor [Şiir]
Bülbüller Şehri İstanbul [Şiir]
Türkçe Hamile Beyanlara [Şiir]
Burası Sessiz Biraz [Şiir]
New Orleans'lı Siyahi Kirpiklerin [Şiir]


Oğuz Düzgün kimdir?

Yazar edebiyatın her alanında çalışmalar yapıyor.

Etkilendiği Yazarlar:
Bütün yazarlardan az çok etkilendi. Zaten insanoğlunun özelliği değil midir iletişimde bulunduğu varlıklardan etkilenmek?


yazardan son gelenler

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Oğuz Düzgün, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.