..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Fırtınalar insanın denizi sevmesine engel olamaz. -Maurois
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Bilimsel > Dilbilim > Oğuz Düzgün




3 Ağustos 2006
İbranice - Hintçe Kardeşliği  
Oğuz Düzgün
Sami dilleri ailesine mensup olduğu bilinen İbranice..


:ADFAE:
Sami dilleri ailesine mensup olduğu bilinen hatta Arapça gibi dillerin oluşmasına da büyük katkıları bulunan İbranice ile Hint-Avrupa dil ailesinin başlangıç noktası olarak kabul edilen Hintçe arasındaki ilginç benzerlikleri işleyeceğiz bu çalışmamızda..Bizim yazılarımızı okuyanlar dillerin oluşumu konusunda savunduğumuz savlarımızı da çok iyi bilirler.Avrupa ve Amerika’da “Monogenist Diller” teorisi olarak da bilinen “Dilbirliği” teorilerinin içinde kabul edilebilecek savlarımızı çeşitli delillerle ortaya koymaya gücümüz yettiğince devam edeceğiz..
Görüşlerimizi öncelikle kısaca özetleyelim..Adem ve Havva Dili başlıklı çalışmamızda da açıkça ortaya koyduğumuz gibi bize göre aslında başlangıçta tek bir dil vardı..Yani bütün insanlığın ortak ataları olan Hz.Adem ve Havva’nın konuştukları bir dil vardı..Daha önceki yazılarımızda da ortaya koyduğumuz gibi bu dil herhangi bir milletin ya da ulusun dili değildi..Zira milletlerin olmadığı sadece Adem ve Havva’nın olduğu o dönemde bir ya da birkaç ulustan bahsetmek elbette imkansızdır..Elbette tüm milletlerin, ırkların genetik özellikleri Hz.Adem ve Havva’nın genlerinde temerküz etmişti..Daha sonra iç ve dış saiklerin de etkisiyle ama aslında planlı ve programlı bir şekilde, diğer bütün milletler de oluştu..
Bize göre bu milletlerin konuştukları diller de tesadüfen oluşmuş olamazdı..İşte bugün dahi konuşulmakta olan o binlerce dil aslında tek bir kökenden yani “İlk İnsanlık Dilinden” kopup başkalaşan dillerdir.İlk insanlık dili ise içerdiği sesler itibariyle basit gözükse de içinde barındırdığı mantıklılık, düzenlilik bakımından oldukça mükemmeldi..Bu dil çekirdek bir dildi..Bütün dünya dillerinin genetik özelliklerini içinde barındıran çekirdek bir dil..O dilin içindeki planlar, kodlamalar iç ve dış etkenlerle etkileşime geçtiği andan itibaren planlı bir şekilde yeni diller oluşmaya başlayacaktı..Bu dillerin değişimi, başkalaşması önceden öngörülmüştü..Aynen doğadaki, kainattaki düzenin bir büyük patlamayla aniden başlatılarak evrenin bugünkü düzenli şekline gelmesinin de bir planın varlığını göstermesi gibi doğanın bir parçası olan dillerin düzenli bir şekilde gelişmesi de bu dillerin planlı bir şekilde, belli kurallar dahilinde geliştiğini göstermekteydi..
İşte bir özetini sunduğumuz temel görüşlerimizin akabinde bu görüşleri destekleyecek yeni bulgularımızla konumuza daha bir açıklık getireceğiz bugün..Birbirinden oldukça farklı dil aileleri olarak kabul edilen Sami Dil Ailesi ve Hint Avrupa dil ailesinin de aslında ortak bir dilin farklılaşmış iki bölümü olduğunu ortaya koyacağız bazı örneklerle..Bunu yaparken bir makaleden de faydalanacağız..Aslında Yahudilerin Hindistan’dan göçtüğünü ispat etmeye yönelik olarak hazırlanmış bu makaledeki örneklerin bizi Ortak Bir Dil’e götürecek örnekleri de havi olduğunu anlamamız bu yazıyı yazmamıza neden olmuştur.Gene D.Matlock’un yazısında (Türkçe'ye Tercüme Eden: Kemal Menemencioğlu - Translation Copyright © 2002 hermetics.org ) Yahudilerin doğudan yani Hindistan’dan geldiğini ifade eden savların doğruluğunu ya da yanlışlığını tartışmayacağım bu yazımda..Biz sadece dil boyutundaki bu benzerliğin tarihi ve coğrafi şartların imkansızlığına rağmen bu boyutlarda olmasının bizim savlarımıza destek vereceğine inanıyoruz…
Yazar öncelikle Hindistan’da geçen ve Tevrat’ta da İbranice olarak belirtilen yer adları arasındaki benzerliğe dikkat çekiyor..Bu yer adlarının manalarının da şaşırtıcı bir şekilde benzer olması bu iki farklı bölgede de ortak olan Köken Dili kanıtlarına bizi götürmez mi?
Mesela Minoa kelimesi Hint Dilinde de benzer anlamda (Ülke, diyar anlamında) kullanılmaktadır..Turbazu kelimesi hem Filistin’de hem de Hindistan’da bir kabilenin adı olarak kullanılmış..Arebea (Arap) kelimesi aynen Hindistan’da bir kabileyi, bir halkı ifade etmek için kullanılıyor…Peygamberimizin ismi Muhammed kelimesi ile Hintçe “Maha-Atma” (Büyük Ruh) kelimeleri arasındaki anlama varana kadarki paralellik tesadüfi olabilir mi?Yunan milleti anlamına gelen Helen kelimesi Hindistan’da aynı şekilde Hindistan’da da bir kabilenin adı..Daha şaşırtıcı olarak Arabistan’daki Mekke şehrinin ismine benzer şekilde çok önceleri bir milletin başkenti olarak Hindistan’da kullanılmış olan Mekke şehri arasındaki benzerlik de yalan olmasa gerek..Yahudilerin dua ederken kullandıkları dua şalı “Tallit” aynı seslerle hem de aynı manada Hintçe’de de kullanılmış bir zamanlar..Yahudilerin ikinci kutsal kitabının adı olan “Talmud” kelimesi “Talmudra” şeklinde “Kutsal Kitap” manasında Hintçe’de yaşayan bir kelime…Tabii ki daha bunlar gibi daha binlerce yer ismi ve kelime şaşırtıcı bir şekilde benzerlik gösteriyor..
İbranilerin kullandıkları Tanrı isimlerinin de benzerlerinin Hintçe’de çoklukla bulunması iki, dilin arasındaki geçmişteki ortaklığı açıkça ortaya koyuyor..İbranice’de Tanrı için kullanılan bütün ön ekler aynen Hinduların Şaivizm kolunda da kullanılıyor..İbranice’de Yahve’nin köken olarak Hintçe Tanrı anlamındaki Şiva kelimesi ile benzerliği ortadadır..Elakhim (Tanrı) kelimesi ile Hintçe “Lakhimi” (Tanrı) kelimesi, Şadday (Tanrı) kelimesi ile Hintçe Saday (Tanrı), İbranice’de çift cinsiyetlilik anlamına gelen “Yesoda” kelimesi ile Hintçe aynı manaya gelen ve bir Tanrı için kullanılan “Yeşoda” kelimeleri arasındaki bu ilginç benzerlik acaba tesadüfi midir?Klim (Hiçlik) kholi (hiçlik), sefirot-sipat (ruhsal enerji merkezi), yeş me ayin-yeç me ayen (Yaratılışın amacı), baal (Yahudilerin taptığı altın buzağı)-balasar(Hindistan’da tapılan Kutsal Boğa), satan-satan (şeytan) vb. dini terimleri ve daha binlercesi arasındaki inanılmaz benzerlik de bizi ortak bir İlk İnsanlık Diline götürmüyor mu?
Hatta Tevrat’ta da Hindistan’da da kullanılan bazı kabile adları arasındaki ilginç benzerliğe de bir bakalım isterseniz:

Abri- Ibri (1 Tarihler 24-27)
Amal - Amal (1 Tarihler 7:35).
Asaul - Asahel (2 Tarihler 17:18)
Asheriya - Asher (Tekvim 30:13)
Azri - Azriel (! Tarihler 5:24)
Bal. - Baal (1 Tarihler 5:5)
Bala; Balah - Bala (Yeşu 19:3)
Bakru - Bokheru (1 Tarihler 7:6)
Baktu - Baca (1 Tarihler 8:38)
Maikri - Machir (Yeşu 17:1)
Malla; Maula - Maaleh (Yeşu 15:3)
Mallak - Mallouck (1 Tarihler 6:44)
Shahmiri - Shamir (1 Tarihler 24:24)
Shaul - Shaul (1 Tarihler 4:24)
Shavi - Shaveh (Tekvim 14:17)
Shora - Sherah (1 Tarihler 7:2)
Shuah - Shuah (1 Tarihler 4:11)

Bütün bu örnekler bizim “bütün diller çekirdek bir dilden türemiştir” şeklindeki tezimizle uyumlu örneklerdir..Bu durumda binlerce farklı dile kökendaşlık etmiş, bu dil ailelerinin dahi aslında ORTAK BİR TEK DİL olduğu ispatlanmış oluyor..Pek çok yazımızda söylediğimiz gibi “Hz.Adem bütün dilleri içinde barındıran bir çekirdek dil konuşuyordu.Daha sonra onun evlatları dünyanın dört bir tarafına göçtüler.Böylelikle diller genlerindeki ya da onları konuşan farklı insanların konuşma genlerindeki farklı farklı özelliklerin de tesiriyle başkalaştılar..
Hz.Adem ve Havva’nın 10 çocuğu olduğunu var sayalım..İşte bu çocuklar doğduklarında onların gen yapıları da hatta beyinlerindeki konuşmayı yöneten sistemleri de birbirlerinden farklılık arz ediyordu.Çünkü hem Irk hem de Dil farklılaşması zaten öngörülmüştü..Bu farklılıklar olmasaydı ne kutsal kitaplar, ne inançlar, ne dünyanın bugünkü şekli ne de insanlık namına oluşturulan bütün o felsefelerin hangisi var olabilirdi?İşte bu çeşitlilik aslında zaten olması gereken bir çeşitlilikti ve de öyle oldu..Yine bu çeşitliktir ki inananların öte dünyadaki sonsuz mutluluğunun da olmazsa olmazıdır..
Bu farklılıklar, bu mücadeleler olmasaydı dinler de var olmazdı..Mesela Kur’an, eğer Arap milleti diye bir millet oluşturulmasaydı ve de bu milletin Arapça gibi güzel bir dili şekillendirilmeseydi bugünkü Kur’an olarak nasıl var olacaktı?Hatta inananlar bütün bu olayların hatta Kur’an-ı Kerim’in dilinin bile Levh-i Mahfuzda öngörüldüğüne inanırlar ki bu da aslında bütün dillerin öngörüldüğünün başka bir kanıtı değil midir?Elbette ki bu öngörme bir zorlama anlamını içinde barındırmaz..Sonuçta herkes kendi seçimlerini yapmış ve o seçimlerden sorumlu, fakat bütün bu seçimler de ne kadar özgür iradelere dayanırsa dayansın var olan, işleyen bir gizli planın yürümesine katkı sağlamaktadırlar bu inanışa göre..
Faydalandığımız makalede gördüğümüz ve asla kabul de edemeyeceğimiz bazı hatalı kelime benzerliklerine de değinmeden geçemeyeceğim..Bilindiği gibi Hindistan Gazneli Mahmud döneminde Müslümanların eline geçmişti..Yine bilindiği gibi o dönemde konuşulan ortak ilim dili Arapça idi...Bu sebeple İbranice ile akraba olan ve pek çok benzer kelimeyi içeren Arapça da Hintçe’yi etkilemiş ve bu dile yeni kelimeler vermiştir..Bazen bu kelimeler de şaşırtıcı bir şekilde hem İbranice’de hem de Arapça’da ufak ses farklarıyla kullanılmış olan aynı anlamlardaki ortak kelimelerdir..İşte yazarın Hintçe ve İbranice arasında ortak olarak gösterdiği bazı kelimeler de aslında Arapça kökenli kelimelerdir..Bunlardan birisi İbranice Kabala (Kabüllenme) kelimesine karşılık gelmek üzere Hintçe’deki (Kabül) kelimesinin kullanılmasıdır..Bu açık bir yanlıştır..Zira az bir etimolojik araştırmayla bu Kabül kelimesinin Hintçe’ye Türkçe’ye de geçtiği gibi Arapça’dan geçmiş olduğunu ortaya koyacaktır..Yine Hindistan’da bir yer adı olarak kullanılan “Toht Süliman” kelimesinin İbranice ile ortak kökenli bir kelime olduğunu kabul etmek de gerçeklere zıd olacaktır..Zira “taht” kelimesi Farsça, Süliman kelimesi de Kur’an-ı Kerimdeki “Süleyman” kelimesidir.. “Taht-ı Süleyman” (Süleyman’ın tahtı) anlamındaki bu kelimeyi Hz.Süleymanla Tevratçasıyla “Salamonla” irtibatlandırmak anlamsız olacaktır..Yoksa bu bakış açısıyla İstanbul’daki ya da Türkiye’nin dört bir tarafındaki Yer, Cami ve İnsan isimleri de incelense Arapça’nın dolayısıyla da İslam’ın tesiri göz ardı edilse, birileri bizim de İbranilerle akraba olduğumuz hatta onların buradan göçtüğünü iddia edebilecektir..Bu da bilimsel gerçeklere zıt olacaktır..
Aslında dillerine varana kadar aynı ortak kökenden gelmiş insanların bu kadar ortak özelliklerini unutarak, görmeyerek birbirlerine düşman olmaları ne kadar da üzücüdür?
Yanlış öğretilerin de tesiriyle İsrail’de, Filistin’de, Lübnan’da ve dünyanın pek çok yerinde masum insanların kanını dökmek insanlara ne kazandıracaktır?
Bütün insanların ortak yönlerine dayanan ortak bir dünya düzeni yerine devamlı pohpohlanan kine, nefrete dayanan kan dökücü bu dünya düzeni ne zaman sona erecektir?
Sanırım bu dünya düzenini barış, sevgi dolu bir sisteme dönüştürmede biz dilcilere büyük işler düşmektedir..
Ve sanırım Kutsal Kitabında Allah bunun için;
“Biz insanların renklerini ve dillerini birbirlerini tanısınlar diye farklı yarattık” buyuruyor..

Kaynak:
(Gene D. Matlock, B.A., M.A. Türkçe'ye Tercüme Eden: Kemal Menemencioğlu - Translation Copyright © 2002 hermetics.org )
http://www.viewzone.com/matlock.html

Not:Bilimsel çalışmalarımıza katkı sağlamak için dillerle, dilbilimle ilgili elde edeceğiniz materyalleri, dosyaları www.edebigazete.com'un editor@edebigazete.com adresine göndermeniz beni oldukça mutlu edecektir.

.Eleştiriler & Yorumlar

:: aden ile hava
Gönderen: abdullah oral / , Türkiye
30 Temmuz 2008
adem ile havanın doğumu yazın tarihiyle başlar yani insanlık kendişni yazı diliyle ifade etmesiyle ki dünya tarihine göz atacak olursak 32 milyon yıl öncesine dayanan çekirdekten var oluş. ve milyon yılların ardından yüzlerce bin yılların içinden sıyrılıp gelen yaratılış öyl adem ile hava hikayesi kadar basit değil. yakın tarihimizdeki bulgular tüm dinleri çürütmeye yetiyor buda bizlere tanrının yolladığı kitaplar teorisini yıkıyor tarih sümerde başlar isimli kitabla bunları öğrenmey başlaya biliriz

:: ben
Gönderen: şeyla ünal / Ankara/Türkiye
29 Aralık 2006
ben 9.sınıf öğrencisiyim bizim yaşımıza uygun olursa sevinirim ŞEYMÂYA CEVAP: SEVGİLİ ŞEYMÂ, ÖNCELİKLE BİR 9.SINIF ÖĞRENCİSİ OLARAK BÖYLE CİDDİ KONULARA İLGİ DUYDUĞUN İÇİN TEŞEKKÜRLER SANA.SENİ YETİŞTİREN ÖĞRETMENLERİNE VE DE AİLENE DE TEŞEKKÜRLER AYRICA.. ÖNERİNİ DİKKATE ALACAĞIM ŞEYMA.YÂNİ İLKÖĞRETİM VE LİSE ÖĞRENCİLERİNİN DÜZEYİNE DE UYGUN ÇALIŞMALAR YAPACAĞIM.ÇÜNKÜ ÖĞRENCİLERİM DE O YAŞLARDA OLDUĞU İÇİN O GENÇLERİN DİLİNİ BİLDİĞİMİ SANIYORUM.ONLARA HİTAP ETMEMİN GEREKLİLİĞİNİ İSE ZATEN ANLADIM. BU ÜLKEMDE SİZLER GİBİ GENÇLER OLDUĞU İÇİN MUTLUYUM, GURURLUYUM.. TÜM OKULUNA, ÖĞRETMENLERİNE, ARKADAŞLARINA SELAMLAR. BAŞARI VE MUTLULUK DİLEKLERİMLE.. OĞUZ DÜZGÜN




Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın dilbilim kümesinde bulunan diğer yazıları...
Eston Dili ve Türkçe
Fince Türkçe Benzerliği
Türkçe'nin Şifresi - Türkçe'nin Üstünlüğü - 2
Adem ve Havva Dili
Esperanto ve Türkçe
Türkçe'nin Şifresi - Türkçe'nin Üstünlüğü - 1
Türkçe'mizin Ermenice'ye Etkileri
Türkçe'nin Yitik Kardeşi; Kızılderilice!
Sümer'e Farklı Bir Bakış
Zuluca ve Türkçe

Yazarın bilimsel ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Atomda Dna Var mı?
Tebbet Suresindeki Mucizeler
Çoklu Hücre Modeli
İslam Bilim Müzesi
Nasreddin Hoca Yazar Oldu
Hangi Tanrı?

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Sen Var Ya Sen! [Şiir]
Çakkıdı Çakkıdı [Şiir]
Bâlibilen Dilinde Şiir [Şiir]
Üç Boyutlu Şiir [Şiir]
Miraciye [Şiir]
Sağanak Sen Yağıyor [Şiir]
Bülbüller Şehri İstanbul [Şiir]
Türkçe Hamile Beyanlara [Şiir]
Burası Sessiz Biraz [Şiir]
New Orleans'lı Siyahi Kirpiklerin [Şiir]


Oğuz Düzgün kimdir?

Yazar edebiyatın her alanında çalışmalar yapıyor.

Etkilendiği Yazarlar:
Bütün yazarlardan az çok etkilendi. Zaten insanoğlunun özelliği değil midir iletişimde bulunduğu varlıklardan etkilenmek?


yazardan son gelenler

bu yazının yer aldığı
kütüphaneler


 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Oğuz Düzgün, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.