Kötü bir barış, iyi bir savaştan daha iyidir. -Puşkin |
|
||||||||||
|
Türkçe’mizde kullandığımız pek çok kelime tabiat olaylarının izlerini taşımaktadır.Sanki her bir sözcüğün kendini anlatan ayrı bir lisanı var dilimizde.Örneğin; “soğuk” kelimesini inceleyelim.”Soğuk” kelimesini oluşturan sesler, içerdikleri anlamı da pekiştirecek şekilde soğuk sesler..Soğuk bir havada dışarı çıktığımızda duyacağımız sesler, sanki bu soğuk kelimesinin içine saklanmış.Bu kelimeyi duyduğumuzda bir fırtınanın uğultusunu duyar gibi oluruz.Soğuk kelimesindeki o, ğ, u sesleri bir rüzgarın uğultusunu andırır.Baştaki “s” sesi yaprakların ve rüzgarın sesini hatırlatır.Sondaki “k” sesi de gök gürlemesine bir gönderme gibidir.İşte bir kelimemizde pek çok tabiat olayı adeta resmedilmiştir.Bir başka kelimeyi ele alalım..Örneğin; Kış kelimesinde “ı”,”ş” sesleri adeta bir akışı ifade eder.Yağmur ve kar yağışında duyduğumuz sesler bu kelimede toplanmış gibidir.Sıcak kelimesi sesleri itibariyle de anlamı gibi sıcaklığı ortaya koyar.Bir sobada odunların yanışını hatırlayalım.Önce ateş yakılır.Bu esnada havanın özelliğinden dolayı “s” sesi ortaya çıkar.Ardından “c”, “a”, “k” sesleri bir odunun yanarken çıkardığı sesleri yansıtır. Yine Türkçe’mizde bazı soyut anlamları karşılayan kelimelerde rastladığımız ses yapısı, duygulara tercüman olacak niteliktedir.Örneğin “korku” kelimesi duyulduğunda bile kalbe bir korku salar.Bu sözcüğün içindeki kalın sesler ve “k” sesleri Türk’lerin korktukları tabiat olaylarının ve diğer korkularının seslerini içerirler.Kılınç sesleri, gök gürlemeleri, depremde çıkan gürültü gibi Türk insanının hafızasına kazınmış büyük felaketlerin bir hulasası gibi olan bu kelime gerçekten manidardır.Bu kelimenin ortasındaki akıcı “r” sesi de yine Türk’lerin eskiden beri saygı duydukları suyun akışını hissettirir. “Sevgi” kelimesinin kökü olan “sev” kelimesi sevginin sıcaklığını ve akıcılığını, inceliğini anlatır.Buradaki “s” sesi akıcı bir sestir.Bu sevginin kalpten kalbe aktığına işaret eder.Yine “e” sesi sevginin inceliğine işaret eder.Sondaki dudaksı “v” sesi sevme fiilinin doğal bir sonucu olarak oluşacak öpme fiiline işaret eder.”Sev” fiilini söyleyen kimsenin son mertebede dudakları yuvarlaklaşır, öpme konumuna gelir.Annesini seven bir çocuk, çocuğunu seven bir anne ve eşini seven bir insan, sevgisini en son mertebede öperek ortaya koyar.”Öp-“ fiilinde de benzer bir güzellik vardır.Bu fiili söyleyen bir kimsenin dudakları yuvarlaklaşır ve o kimse zaten havaya bir öpücük yollar.Bu gibi ses özellikleri Türk’lerin duygusallığını ve sevgiye düşkünlüğünü gösteren birer örnektir. Türkçe konuşan insanları dinleyen yabancılar, bu dilin farklılığını hissetmektedirler.Hatta çeşitli duyguları Türkçe ile ifade ettiğimizde dilimizi bilmeyen yabancı insanlar ne demek istediğimizi iyi kötü hissetmektedirler.Olumsuz, kötü sözler söylediğimizde kelimelerin tabii sesleri, tonlamaları ve vurguları anlama göre sertleşmektedir..Sevgi, mutluluk içeren sözler söylediğimizde de dilimizin kulaklarda hoş bir sada bıraktığı bilinmektedir.Bunu anlamak için eski Türkçe yazın ürünlerinden örnekler verelim: “Bunça bitig bitigma Kül tigin atısı yolug tigin bitidim.Yigirmi kün olurup bo taşka bo takma kop Yolıg tigin bitidim.” Bu sözleri dinlediğimizde bir taşa bir demirle vurulduğunu hissederiz.Üstelik bu vuruşların çok da sert olmadığını ince ve nazik vuruşlar olduğunu seslerin inceliğinden de anlarız.Zaten bu sözlerde Yolıg Tigin’in taşlara yazıları kazıdığı anlatılmaktadır. “Anilki Tadıkıng çorung boz atın binip tagdi” Bu sözlerde ata binme olayından bahsedilmekte..Bu anlama uygun olarak da bu sözlerde atın giderken çıkardığı sesler bir musiki şeklinde duyulmaktadır. “Kül tiginig az erin irtirü ıtımız ulug süngüş süngüşmüş.Alp şalçı ak atın binip tagmiş kara Türgiş bodunug anda ölürmiş almış” Bu cümlelerde de bir savaşın anlatıldığı anlaşılmaktadır.Kılıç seslerini, at seslerini, bu sözlerde duyabiliriz. Aşkın sihirli şarkısı yüzlerce dildedir. İspanya neşesiyle bu akşam bu zildedir. Yelpaze çevrilir gibi birden dönüşleri, İşveyle devriliş,açılış,örtünüşleri Bu mısralar söz üstadımız Yahya Kemal’den alıntıdır.Bu kıtayı dinlediğimizde kulağımıza şiirde ifade edilmek istenen anlama uygun seslerin (aliterasyon) dizilmiş olduğunu görmekteyiz.Bu Türkçe’nin ses ve ek zenginliğinin verdiği müthiş bir imkandır. Elbette Türkçe’mizde kullandığımız her bir kelimede bu tarz ses özellikleri olmayabilir.Ancak bu kadar örnek bile Türkçe’nin güzelliğini göstermeye yeter de artar sanırım.Fakat biz yine de birkaç örnek vererek konuya bir hatime çekmeyi uygun buluyoruz.Titremek kelimesi adeta söyleyenin ağzını titretmektedir. “t” ve “r” seslerinin arka arkaya gelmesi titreyen bir nesneyi anımsatmaktadır.Ağlamak kelimesinin aslı yığlamak, ığlamak kelimeleridir.Bu yığ-, ığ- sesleri ağlayan, inleyen bir insanın çıkarttığı sesleri yansıtmaktadır.Aksırık kelimesi de benzer bir yansımayı içerir.Çirkin kelimesini incelediğimizde bu kelimenin iğrenç kelimesinde olduğu gibi dinleyende çirkin ve iğrenç çağrışımlar yapacağı muhakkaktır.Güzel kelimesinde ise gerçekten güzel bir eda vardır.Bu kelime bize gül kelimesini hatırlatır.Belki de Farsça’da “Gul” şeklinde telaffuz edilen bu çiçek ismi Türkçe’ye girdiğinde güzel kelimesinin etkisiyle güzelleştirilmiş olabilir.Ya da bu gul kelimesi gül- fiilinin etkisi altında da kalmış olabilir.Gül çiçeği hem gülen hem de güzel bir çiçektir.Belki de kendisine bu anlamlar yüklenen gül, bu özelliklerden dolayı, Müslümanlarca, gülmenin ve güzelliğin kaynağı olarak kabul edilen Hz.Muhammed’i temsil etmeye layık görülmüştür.Yine bir başka kelime olan “Karga” kelimesini duyduğumuzda, karganın ötüş sesini ve karalığını hissederiz.”Süpürge” kelimesinin kökü olan süpür- fiili süpürgenin süpürme esnasında çıkarttığı sesi anımsatmıyor mu? “Kürek” kelimesi de toprağa sürten küreğin sesini süpürgede olduğu gibi yansıtmaktadır. “Sürt-“ fiili bile bir yansıma içermektedir.Bu fiildeki sesler nesnelerin birbirine sürtünürken çıkardıkları sesleri çağrıştırmaktadırlar.İşte bunlar ve benzeri binlerce kelime, dilimize ayrı bir ahenk katmaktadır.Türkçe’yi konuşan insanlar sanki tabiatı dillendirmektedirler.Türk dili tabiatı yansıtan bir ayna gibi görünmektedir.Türkçe’yi konuşan bir insan, diğer dillere nazaran tabiatla daha iç içe bir dil kullanmaktadır.Bu gün doğa severlerimizin slogan ve pankartlarında doğayı yansıtmaktan uzak İngilizce’yi kullanmaları ne üzücüdür.Hatta tüm dünyadaki doğa severler yazılı ve sözlü eylemlerinde, en düzenli dil olan ve doğanın dili olarak adlandırılabilecek Türkçe’yi kullanmalıdırlar.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Oğuz Düzgün, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |