Bir klasik herkesin okumuş olmayı istediği ancak kimsenin okumayı istemediği eserdir. -Mark Twain |
|
||||||||||
|
Bu kitabımızın çeşitli yerlerinde ve şimdi okuyacağınız bölümde Osmanlı Türkçe’si tabirini çoklukla kullanıyoruz.Türk’lerin tüm dünyaya, kültür, medeniyet, edebiyat yönlerinden üstünlük sağladığı en güçlü dönem Osmanlı dönemi olmuştur.Bu sebeple,Türkçe’den dünyaya kelime yayılımı en çok bu dönemde olmuştur.Dünya üzerinde geniş bir alana yayılan Osmanlı, idaresine aldığı ve çeşitli sebeplerle ilişkiye girdiği milletlerin dillerinden de tabii olarak, kelimeler almıştır.Bu sayede Osmanlı Türkçe’si dediğimiz, Türkçe’nin yeni bir lehçesi oluşmuştur. Osmanlı gibi medeniyet sahibi ve tüm dünya üzerinde egemen bir devletin dünya dillerinden unsurlar alması gayet doğaldır.Ancak Osmanlı aldığı yeni kelimeleri adeta Türkçeleştirmiş, bu kelimeleri Türk’ün malı yapmasını bilmiştir.Bu yeni alınan kelimeler Osmanlı Türkçe’sinde iyice yerleştikten sonradır ki, tekrar Osmanlı’nın egemen olduğu diğer toplumlara yayılmıştır.Osmanlı’nın diğer dillerden kelime alımı aşağılık duygusundan kaynaklanmamıştır.Zira padişahının bir fermanıyla Fransa’daki iğrenç bir baloyu durdurabilen ve padişahları fermanlarında Fransa’dan, Fransa vilayeti diye bahseden bir devlet, elbette Fransa’ya aşırı hayranlığından dolayı bu dilden kelimeler almamıştır.Tabii ki çöküşün yaklaştığı Tanzimat dönemi bahsimizden hariçtir.Osmanlı Yunanca’dan veya diğer dillerden kelimeler alırken,bu milletlerin medeniyetlerinden etkilenip de bu kelimeleri almış değildir.Zira Osmanlı’nın reayası bir azınlık konumunda olan Yunan milleti sönük bir vaziyetteydi ve o zaten kendisi Osmanlı’nın sunduğu medeniyetin gönüllü bir peyki durumuna gelmişti.Yunanca’daki Türkçe kelimeler ve Yunan’ların adetlerindeki Müslüman Türk izleri bunun canlı birer şahididirler.Demek ki Osmanlı ta Tanzimat dönemine kadar, zaten kendisi asli bir medeniyet kaynağı olduğu ve kendine her yönden yettiği için, hiçbir medeniyete hayran olmamıştır.Bu sebeple de Osmanlı Türkçe’sine bu dönemde yabancı kelimelerin girme sebepleriyle, günümüzde dilimize yabancı kelimelerin girme sebepleri bir değildir.Günümüz Türkiye’si kültürel, medeni, siyasi ve ekonomik yönlerden batı toplumlarından geride olduğu için, insanlarımız bu toplumlara özenmektedir.Bunun sonucunda da dilimizden, adetlerimize kadar tamamen batı peyki bir duruma gelmiş bulunmaktayız.Her yönümüzle batıyı taklit etme modasının dilimizde de yansımaları görünmektedir.Bu bir milletin kayboluşudur adeta.Bu kayboluştan kurtulmanın yegane çaresi, kendi kültürümüzü, medeniyetimizi,adetlerimizi ve dilimizi yeniden tüm kuvvetli yönleriyle birlikte öğrenmek,bu öğrendiklerimizi de hayata geçirmektir.Biz eğer kendi medeniyetimizi kurarsak, o zaman insanımız haliyle ne batıya ne doğuya özenmeyecektir.O kendisi gibi olacaktır.Bunun için de en başta dilimizin güzelliklerini öğrenmemiz ve onun üstünlüğüne önce kendimizin inanması gerekir.Milletimiz eğer dilinin diğer dillerden üstün olduğunu, güzel olduğunu tam manasıyla anlarsa ve buna inanırsa, dilini yabancı dillerin istilasından seve seve kurtarmak için gönüllü olacaktır.Şimdi Türkçe’mizin dünyanın en köklü dillerinden olan Arap dilini nasıl etkilediğine şahit olacağız.Türk’lerin Arap dilini etkilemeleri bu birkaç kelime alış verişiyle sınırlı değildir tabii ki..Arap dilini Arap milletinden çok kullanan, onu felsefi, edebi terimlerle zenginleştiren Türk’ler olmuştur.Farabi gibi Türk felsefeciler Arap dilinin Felsefe dili olabilmesi için ellerinden gelen gayreti göstermişler,Yunanca felsefi terimlerine karşılık gelebilecek ve Arapça’da daha önce hiç kullanılmayan yeni yeni kelimeler, terimler üretmişlerdir.Osmanlı Edebiyatçılarının Arapça’dan alarak kullandıkları öyle vezinler vardır ki,bu kullanımlar Araplar arasında sonradan yayılmıştır.Örneğin; Hilal-i Ahmer kelime grubu köken olarak Arapça’dır.Ancak bu kelime grubu daha önce Araplar tarafından bu şekilde hiç kullanılmamıştır.Bu terkibi yapıp, kullanıma koyan millet Türk’ler olmuştur.Bu Hilal-i Ahmerin Türkçe karşılığı Kızılay’dır. “Hilal-i Ahmer” terimi “Kızıl Haç” terimine karşılık olarak oluşturulmuştur.Bütün Müslümanları temsil etmesi açısından da Arapça kelimeler kullanılmıştır.Meselemizi açıklamak için bir başka örnek daha verelim.Arapça’da eskiden Varlık kelimesini karşılayacak bir kavram yoktu.Çünkü böyle bir kullanıma da ihtiyaç yoktu. Daha sonra Yunan felsefe metinleriyle karşılaşan ve bu metinleri Arapça’ya çevirmeye gayret gösteren çoğunluğunu da ünlü bazı Türk’lerin oluşturduğu felsefeciler, bu gibi kavramları karşılamak için yeni kelimeler türetme yoluna gittiler.Yunanca “esse” (varlık) kelimesine karşılık gelmesi için vecede kökünden gelen Mevcud, çoğulu olarak da Mevcudat kelimesi kullanıldı.Yine aynı mantıkla “Cosmos” kelimesini karşılamak için “Kane” kökünden gelen “Kainat” kelimesi geliştirildi. “Khronos” (hareket) kelimesi için “hareke” kökünden gelen “Hareket” kelimesi oluşturuldu.Yine İbn-i Sina karşılaştığı “Analiyse” kelimesine karşılık bulmakta gecikmedi ve “Tahlil” kelimesini buldu.O tartışma manasına gelen “Dispute” kelimesinin karşılığı olarak da “Cedel” kelimesini yerleştirmişti.Daha önce Arap dilinde bir karşılığı olmayan “Logic” kelimesini karşılamak üzere “Nataka” kökünden gelen “Mantık” kelimesini, ünlü Türk filozoflar geliştirdi.Tabii ki bu Türk filozofların Arap milletinin dilini zengin etmek gibi bir kaygıları yoktu.Onların kaygısı İslam dünyasının ilim dili olan Arapça’yı tüm felsefi terimleri karşılamaya yeterli bir dil haline getirmekti.Bu Türk bilginler Arap diline bu terimleri kazandırırken kendi dillerinden de istifade ediyor olmalıydılar.Çünkü Türkçe’de bu gibi terimlere karşılık oluşturmak hiç de zor değildi.Mantıklı bir yapısı olan Türkçe, yapım ekleri sayesinde yepyeni anlamları, kavramları karşılayabilecek bir güce sahipti.Hatta bu dil kendi dini kavramlarını bile kendisi üretebilecek derinlikteydi.Uçmak,tamu gibi öteler alemlerini karşılayan kavramlar bile Türkçe’nin kendisinde mevcuttu.Allah kavramı Türkçe olan “Tengri” kelimesiyle ifade ediliyordu.Uygur Budist metinlerini incelediğimizde de görürüz ki,Türkler dillerinin zenginliğinden dolayı kendi dinsel kavramlarını da çoğunlukla kendileri türetmişlerdi.Elbette din konusunda bu denli kavram üretebilen bir dil, felsefe konusunda adeta kanatlanırdı.İşte Müslüman Türk alimleri Arap dilini geliştirirken kendi dillerinin bu zenginliğinden de istifade etmiş olmalıydılar.Demek ki, Türkçe’nin Arapça’yı etkilemesi sadece bu dile giren Türkçe kelimelerle açıklanacak basitlikte değildir.Türk’lerin ve Türkçe’nin Arapça’ya daha köklü tesirleri olmuştur diyebiliriz.Bunları söylerken Arap dilini küçümsediğimizi de kimse düşünmesin.Arapça kendi üstünlüğünü ve evrensel bir vahiy dili olabileceğini zaten Allah’ın kendisini seçmesiyle ispatlamıştır.Arap dilinin başka dillerden etkilendiğini söylemek,ne günahtır, ne de Kuran’ı küçültme anlamını taşır.Kuran-ı Kerim’de Allah kendisi bizzat Arapça’dan farklı kelimeleri kullanarak da konuşmuştur.Örneğin,kalem kelimesi Yunanca kökenli bir kelime olup, Kuran’da geçmiştir.Bu Kuran’ı asla küçültmez.Aslında “Kalem” kelimesinin bu kitaba alınması “kalemi” yücelten ve ilahi hakikatleri akıllarıyla bulan Filozoflara, ilahi bir takdiri de ifade eder.Dinleri ne olursa olsun.Demek ki,Arap dili de başka dillerden etkilenebilir ve o Türkçe gibi dillerden etkilenmiştir de..Ancak Arapça’yı İslam alemindeki konumundan alaşağı edebilecek bir güç de söz konusu değildir.O yine dualarımızda,ezanlarımızda kendini bize duyuran, güzel ve geniş bir anlam derinliğine sahip güçlü bir dil olarak kalacaktır.Türkçe’nin de o dilin bu üstün yönleriyle yarışmak gibi bir kaygısı da yoktur zaten.Sadece şu gerçeği söylemek istiyoruz.Türkçe pek çok dili etkilediği gibi felsefi Arapça’dan tutun halk Arapça’sına varana kadar bu dile etkilerde bulunmuştur.Haliyle Türkçe de güçlü bir dini dil olan Arapça’dan pek çok kelime alarak etkilenmiştir.Osmanlı Türkçe’si yabancı dillerden gelen kelimeleri bir köprü vazifesi yaparak,Arapça’ya geçirmiştir.Yine bizzat öz Türkçe pek çok kelime de Arapça’ya geçmiştir.Şu andaki Arapça sözlükleri, Türkçe kelimeler yönünden sansürlenmiş olduğundan bizim için yeterli araştırma kaynağı olmamaktadırlar.Bu çalışma elimizdeki dar imkanlar kullanılarak hazırlanmış bir çalışmadır.Bazı Türkçe kelimeler Arapça’da değişik şekilde telaffuz edilmektedir.Bu kelimeleri parantez içinde gösterdik.Eğer bir kelime diğer dillerden dilimize geçmiş bir kelimeyse onu da göstermeyi uygun bulduk.Genelde Arapça’ya Osmanlı döneminde pek çok kelimemiz geçtiği için Osmanlı Türkçe’si tabirini kullandık.Eğer Arapça’ya geçen kelimenin başka dillerden dilimize girdiğine dair bir delil bulamamışsak ve onun öz Türkçe bir kelime olduğunu düşündüğümüzden , o kelime için Türkçe tabirini kullandık.Umarım bu naçiz çalışmamızın, Türk Dilbilim’inin gelişmesine ufak da olsa bir katkısı olur.Şimdi sizleri Türkçe’den Arapça’ya geçen bazı kelimelerle baş başa bırakıyoruz. Abajur-Fransızca>Osmanlı Türkçe’si>Arapça Abanoz-Yunanca>Osmanlı Türkçe’si>Arapça Afyon-Yunanca>Osmanlı Türkçe’si>Arapça Ağda-Türkçe>Arapça(Muakkad-kökü akda) Ahtapot-Yunanca(Octopus)>Osmanlı Türkçe’si>Arapça Akasya-Yunanca>Osmanlı Türkçe’si>Arapça Akbaba-Türkçe>Arapça(Ukab) Pehlivan-Farsça>Osmanlı Türkçe’si>Arapça Cambaz-Farsça>Osmanlı Türkçe’si>Arapça Kırmızı-Türkçe>Arapça(Kırmızun) Alay-Türkçe>Arapça Albüm-Latince>Osmanlı Türkçe’si>Arapça Ambar-Farsça>Osmanlı Türkçe’si>Arapça Amiral-Osmanlı’lar Arapça’dan geliştirdi>Arapça’ya geçti Ampul-Fransızca>Osmanlı Türkçe’si>Arapça(Ambule) Ardıç-Türkçe>Arapça(Arar) Arşiv-Fransızca>Osmanlı Türkçe’si>Arapça(Arşif) Artezyen-Fransızca>Osmanlı Türkçe’si>Arapça(Artuvazi) Asfalt-Fransızca>Osmanlı Türkçe’si>Arapça Atlas-Yunanca>Osmanlı Türkçe’si>Arapça Bustani(bahçıvan)-Farsça Bostan kelimesinden>Osmanlı Türkçe’si>Arapça Bahşiş-Farsça>Osmanlı Türkçe’si>Arapça Baht-Farsça>Osmanlı Türkçe’si>Arapça Balya>Almanca>Osmanlı Türkçe’si>Arapça(Bale) Barut-Osmanlı Türkçe’si>Arapça Bez-Türkçe>Arapça(Bezzun) Bezelye-Osmanlı Türkçe’si>Arapça(Bazila) Bezirgan-Farsça>Osmanlı Türkçe’si>Arapça(Bezzaz) Biftek-Fransızca>Türkçe>Arapça Bilardo-İtalyanca>Türkçe>Arapça Bilye-İtalyanca>Türkçe>Arapça Bodrum-Osmanlı Türkçe’si>Arapça(bedrum) Bostan-Osmanlı Türkçe’si>Arapça Serseri-Osmanlı Türkçe’si>Arapça(Sarsar) Buket-Fransızca>Osmanlı Türkçe’si>Arapça(Baketun) Bulgur-Türkçe>Arapça(Burgul) Burgu-Türkçe>Arapça Burmak-Türkçe>Arapça(Bermen) Bülbül-Osmanlı Türkçe’si>Arapça Ceket-Fransızca>Osmanlı Türkçe’si>Arapça Cumhuriyet-Arapça’dan Osmanlı’da ilk kullanıldı>Arapça Çanta-Osmanlı Türkçe’si>Arapça(Şanta) Çavdar-Türkçe>Arapça(cavdar) Çavuş-Osmanlı Türkçe’si>Arapça(Caviş) Çek-Türkçe>Arapça(Şik) Polat-Türkçe>Arapça(Fulaz) Çengel-Osmanlı Türkçe’si>Arapça(şengel) Dut-Türkçe>Arapça(Tut) Çini-Osmanlı Türkçe’si>Arapça(Sıni) Çuha-Osmanlı Türkçe’si>Arapça(Cuhun) Çuval-Osmanlı Türkçe’si>Arapça(Cuvalık-Türkçe’deki –lık eki de –ık şeklinde geçmiş) Dama-Osmanlı Türkçe’si>Arapça Damacana-Osmanlı Türkçe’si>Arapça Davul-Türkçe>Arapça(Tubul) Dem-Farsça>Osmanlı Türkçe’si>Arapça Derviş-Farsça>Osmanlı Türkçe’si>Arapça Divan-Osmanlı Türkçe’si>Arapça Domates-İngilizce>Türkçe>Arapça(Tamatımun) Düzine-Osmanlı Türkçe’si>Arapça Efendi-Osmanlı Türkçe’si>Arapça Menekşe-Osmanlı Türkçe’si>Arapça(Benefse) Kestane-Türkçe>Arapça(kestena) Onbaşı-Türkçe>Arapça(Evşaviş) Eylül-İbranice>Osmanlı Türkçe’si>Arapça Fanus-Osmanlı Türkçe’si>Arapça Fare-Türkçe>Arapça Fayton-Osmanlı Türkçe’si>Arapça Fırça-Osmanlı Türkçe’si>Arapça(Furşa) Fırın-Osmanlı Türkçe’si>Arapça(Furnun) Fıstık-Türkçe>Arapça(Fustuk) Fındık-Türkçe>Arapça(bunduk) Firuze-Farsça>Osmanlı Türkçe’si>Arapça Fiş-Osmanlı Türkçe’si>Arapça(Fişe) Fişek-Osmanlı Türkçe’si>Arapça (Fişke) Fitil-Osmanlı Türkçe’si>Arapça Garaj-Fransızca>Osmanlı Türkçe’si>Arapça(Karacun) Gargara-Türkçe>Arapça General-Türkçe>Arapça(Ceneral) Gergedan-Osmanlı Türkçe’si>Arapça Hançer-Osmanlı Türkçe’si>Arapça(Hancer) Han-Osmanlı Türkçe’si>Arapça(Konaklanan yer) İbrik-Osmanlı Türkçe’si>Arapça İbrişim-Farsça>Osmanlı Türkçe’si>Arapça(İbreysem) Kaftan-Osmanlı Türkçe’si>Arapça Kaktüs-Yunanca>Osmanlı Türkçe’si>Arapça Kalbur-Türkçe>Arapça(Gırbalun) Kandil-Latince>Osmanlı Türkçe’si>Arapça Kanepe-Fransızca>Osmanlı Türkçe’si>Arapça Karanfil-Yunanca>Osmanlı Türkçe’si>Arapça Karton-Osmanlı Türkçe’si>Arapça Kauçuk-Osmanlı Türkçe’si>Arapça(kavuştuk) Kehribar-Farsça>Osmanlı Türkçe’si>Arapça (Kehriman) Kelepçe-Farsça>Türkçe>Arapça(Kelebşun) Keman-Osmanlı Türkçe’si>Arapça Kereviz-Farsça>Türkçe>Arapça(Kerefsun) Korsan-Osmanlı Türkçe’si>Arapça(Kursan) Köfte-Osmanlı Türkçe’si>Arapça(Küfte) Körük-Türkçe>Arapça(Kirun) Köse-Türkçe>Arapça(Kevsec,kusec) Kumru-Osmanlı Türkçe’si>Arapça(Kumriyyun) Kunduz-Türkçe>Arapça(Kundus) Küme-Türkçe>Arapça(Kümetün) Küspe-Osmanlı Türkçe’si>Arapça(Küsbetün) Lades-Osmanlı Türkçe’si>Arapça (Elyedes) Lale-Osmanlı Türkçe’si>Arapça(Bu dilde Lale Gul demek bu da Gülden gelir) Lavanta-İtalyanca>Osmanlı Türkçe’si>Arapça Tas-Türkçe>Arapça(Tastü) Leylak-Osmanlı Türkçe’si>Arapça(Leylek) Leylek-Türkçe>Arapça(Laklak) Loca-Osmanlı Türkçe’si>Arapça(Lucun) Madalyon-Osmanlı Türkçe’si>Arapça (Medelyun) Makarna-İtalyanca>Osmanlı Türkçe’si>Arapça (Mekrunetün) Mandalina-Osmanlı Türkçe’si>Arapça (Menderin veYusuf Efendi) Manolya-Türkçe>Arapça(Manulya) Mareşal-Osmanlı Türkçe’si>Arapça(Türkler geliştirmiştir) Margarin-Yunanca>Türkçe>Arapça Marmelat-Fransızca>Osmanlı Türkçe’si>Arapça Maydanoz-Osmanlı Türkçe’si>Arapça(Bakdunes) Mekik-Osmanlı Türkçe’si>Arapça(Mekuk) Mermer-Türkçe>Arapça Midye-Türkçe>Arapça Milyarder-Fransızca>Türkçe>Arapça Milyoner-Fransızca>Türkçe>Arapça Mobilya-Osmanlı Türkçe’si>Arapça Mumya-Osmanlı Türkçe’si>Arapça Musiki-Osmanlı Türkçe’si>Arapça Cevher-Osmanlı Türkçe’si>Arapça(Cevher) Naftalin>Osmanlı Türkçe’si>Arapça Nankör-Osmanlı Türkçe’si>Arapça(Nakirun) Şişe-Farsça>Osmanlı Türkçe’si>Arapça Neft-Farsça>Osmanlı Türkçe’si>Arapça Ney-Farsça>Osmanlı Türkçe’si>Arapça Nişadır-Osmanlı Türkçe’si>Arapça Nisan-Osmanlı Türkçe’si>Arapça Nişasta-Osmanlı Türkçe’si>Arapça(Neşaun) Okyanus-Osmanlı Türkçe’si>Arapça Ortanca-Türkçe>Arapça(Urtansiyye) Ödemek-Türkçe>Arapça(Edde) Paket-Osmanlı Türkçe’si>Arapça(Bakit) Palamut-Türkçe>Arapça(Ballutun) Pancar-Türkçe>Arapça (Bencer) Pantolon-Osmanlı Türkçe’si>Arapça Pabuç-Osmanlı Türkçe’si>Arapça Papatya-Türkçe>Arapça(Babunacun) Paşa-Osmanlı Türkçe’si>Arapça (Başa) Patates-İngilizce>Osmanlı Türkçe’si>Arapça(Batates) Patlıcan-Türkçe>Arapça(Badıncan) Pedal-Osmanlı Türkçe’si>Arapça(Bedal) Peksimet-Türkçe>Arapça(Baksimat) Pelerin-Osmanlı Türkçe’si>Arapça Perçin-Farsça>Osmanlı Türkçe’si>Arapça(Berşam) Pergel-Farsça>Osmanlı Türkçe’si>Arapça(Berkel) Pervane-Osmanlı Türkçe’si>Arapça(Bervane) Portakal-Osmanlı Türkçe’si>Arapça(Burtukalun) Pudra-Fransızca>Osmanlı Türkçe’si>Arapça Reçine-İtalyanca>Osmanlı Türkçe’si>Arapça(Ratinecun) Sac-Türkçe>Arapça Salça-İtalyanca>Osmanlı Türkçe’si>Arapça Samur-Farsça>Osmanlı Türkçe’si>Arapça Sarnıç-Osmanlı Türkçe’si>Arapça(Sıhrıc) Satranç-Farsça>Osmanlı Türkçe’si>Arapça(Şetranc) Sele-Türkçe>Arapça Servi(Ağaç)-Farsça>Türkçe>Arapça(Servun) Sigara-Osmanlı Türkçe’si>Arapça(Sicara) Siğil-Türkçe>Arapça(Sü’lül) Sinema-Fransızca>Osmanlı Türkçe’si>Arapça Sini-Türkçe>Arapça(Sınıyye) Şah-Farsça>Osmanlı Türkçe’si>Arapça Şalgam-Türkçe>Arapça(Şalcam) Şamdan-Farsça>Osmanlı Türkçe’si>Arapça(Şamadan) Şamfıstığı-Türkçe>Arapça(Fustuka) Şalvar-Farsça>Osmanlı Türkçe’si>Arapça(Servalun) Tabur-Türkçe>Arapça Tabure-Farsça>Osmanlı Türkçe’si>Arapça Şaklaban-Osmanlı Türkçe’si>Arapça(Şaklabatun-Takla) Tarçın-Osmanlı Türkçe’si>Arapça(Darsınıyyun) Taze-Türkçe>Arapça(Tazecun) Tebeşir-Osmanlı Türkçe’si>Arapça(Tabaşir) Tencere-Türkçe>Arapça(Tancara) Teneke-Türkçe>Arapça Topuz-Türkçe>Arapça(Dubbusun) Kese-Osmanlı Türkçe’si>Arapça(Kisun) Tuğra-Türkçe>Arapça Uskumru-Türkçe>Arapça Üstübeç-Osmanlı Türkçe’si>Arapça(İsfideç) Üstüpü-Osmanlı Türkçe’si>Arapça(Ustubbetun) Vaşak-Farsça>Osmanlı Türkçe’si>Arapça Vernik-Osmanlı Türkçe’si>Arapça (Verniş) Vida-Bu kelime bizde yabancı ama Arapça’da Türkçe-Burgu Kiraz-Türkçe>Arapça(Kerezun) Vişne-Türkçe>Arapça(Vişnetün) Yaka-Türkçe>Arapça Yasemin-Osmanlı Türkçe’si>Arapça Yaşmak-Arapça’da Türkçe Bürgü kelimesinden gelen Burguun kelimesi kullanılır.Bu Bürgü kelimesi de bizden çok uzaklardaki Afganlar gibi kavimlerce de başörtüsü anlamında kullanılır. Hardal-Türkçe>Arapça(Hartal) Süsen(Zambak)-Türkçe>Arapça(Sevsen) Zerzevat-Farsça>Osmanlı Türkçe’si>Arapça
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Oğuz Düzgün, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |