Bir insan bir kaplanı öldürmek istediğinde buna spor diyor, kaplan onu öldürmek istediğinde buna vahşet diyor. -Bernard Shaw |
|
||||||||||
|
Yılın, en sevdiği anı gelmişti. Sevgisini ifade etmek için her sene yaratıcılığını konuşturan adam, bu sefer ne yapacağını planlıyordu. Acaba bu sene sevgilisini nasıl şaşırtabilirdi? Zira her yıl yaptığı şaşırtmalar, sevgilisini şaşırmaya şartlandırmıştı. Onu şaşırtmak şart olmuştu. Birden aklına şehre yeni gelen sirk geldi. Akılna ve şehre yeni gelen sirk, sevgililer gününü kutlamak için oldukça ilginç bir ortamdı. Ama aşkta ve savaşta herşey mübahtı. Patronunun ona verdiği son işi de bitiren kadın, kadın olmasının ona verdiği "Toplum içinde topuklu ayakkabı giyme ve bu yüzden ayıplanmama" hakkını sonuna kadar kullandığını belli edercesine yüksek ökçeli ayakkabılarının üzerinde doğruldu ve ofisten çıktı. Kalbinde hoş bir heyecan vardı. Zira arabayı park ettiği yerden çıkarması gerekiyordu. Bu onu hep heyecanlandırmıştı. Aynen park ederken heyecanlandırdığı gibi... Bu sırada aklına sevdiği adam geldi. Acaba ona ne tür bir sürpriz hazırlamıştı? Geçen sene "Sana yıldızları vereceğim." demiş ve rasathaneyi kapatıp dediğini yapmıştı. Aşklarının yıldızlara ulaştığını hissetmişti o gece... Acaba bu 14 Şubat`ta neler olacaktı? Bu düşünceler aklını karıştırmıştı, aynen otobanın sol şeridinde 75 km hızla giden arabasının kendi bulunduğu yoldaki trafiği ve uzun hüzmeli farlarının karşı yölden gelen trafiği karıştırdığı gibi... Sonuda eve vardı. İşyeri ve evi arasındaki mesafe ve kullandığı aracın (araba) yetenekleri göz önüne alındığına kelimenin tam anlamıyla "sonunda" varmıştı. Araba park etme konusunda kadınsı yeteneğini konuşturup ve aynı maddenin aynı anda iki yerde birden olamayacağı yönündeki fizik yasasını esneterek iki arabalık yeri doldurdu. Kendini eve attı. Ama adam çoktan hazırdı. Kadını kolundan tuttuğu gibi kendi arabasına bindirdi. Kadın merak içindeydi. Acaba nereye gidiyorlardı? Adam ise yine harika bir gece geçireceklerinden emin bir şekilde, sirke doğru yol alıyordu. Az bir mesafe kala adam, kadının gözlerini bağladı. Sürpriz bozulmasın diye... Bir erkek şoför için normal ama kadınlar için acayip kısa bir süre de sirke vardılar. Kadın, gözleri bağlı bir halde, adamın yönlendirmesine uygun bir şekilde sessizce ilerliyordu. Halleri doğa ananın, kadın-erkek ilişkilerini en ideal haliyle tasfir ettiği bir hiyeroglif gibiydi: Önde giden ve kadınına sahip çıkan, koruyan ve yönlendiren bir erkek ile kendini ona bırakmış, gözü kapalı itaat eden ve bundan heyecan duyan bir kadın... Kadının bekleyişi sona erdi. Gözündeki bağ çözdüğünde, önce kendine aşık gözlerle bakan adamı ve ardında bu romantizmle büyülenmiş sirk seyircilerini gördü. "Aman tanrım! Bir sirk sahnesindeyim!" diye mırıldandı. Ayağa kalktı ve etrafına baktı. Çadırın tam ortasındaydılar. Kadının kalbi yerinden çıkacak gibiydi. Kadınlara özgü, "ne düşüneceğini bilemez" hali adamı keyiflendirdi. Sürpriz işe yaramıştı. Ama henüz tamamlanmamıştı. Esas sürpriz birazdan gelecekti... Kadın" Şimdi ne olacak!" ve "Gözlerimin altı simsiyah, ayrıca kirpiklerim dolgun!" diyen gözlerle adama bakarken, adam yavaşça elini kaldırarak büyük finali başlatacak işareti verdi. İşareti vermesiyle birlikte iki iri kıyım adam sahneye geldi. Kadını koltuk altlarında tutarak aynı müzikallerdeki baş aktriste yapıldığı gibi kaldırdılar. Kadın, kendini gecenin büyüsüne bırakmıştı. Aşktan başı dönmüştü. Bir merdivenden çıktılar. Sonra büyükçe bir kapak açıldı. İri kıyım sirk görevlileri kadını bu demirden odacığın içine koydular. Bir tür tünel gibiydi. Kadın tünelin ucundaki ışığı gördü. Yavaşça emekliyerek oraya doğru ilerlemeye başladı... Sevdiği adamın, onu tünelin ucunda karşılayacağını düşünüyordu. Bir tür “aşk tüneli” sahnesi beklentisi içindeydi. Ama bu sırada adam, tam tersi istikamette, elindeki çakmak ile bir fitili ateşliyordu. Kadın, yüzündeki; kadınlara özgü "Son ana kadar bir şey farketmeyen" ifadesiye demir tünelde ilerliyordu ki anidenden inanılmaz bir güç tarafından itildiğini hissetti. Öyle bir güçtü ki tüm vücudunu fırlattı. Hızla tünelden çıktı. Dev sirk çadırını bir uçtan diğerine katetti. Adam ise koruyucu ağın altında bekliyordu. Ama malesef beklediğine değmedi. Kadın ya da deyim yerindeyse Woman Cannon Ball çok fazla hız kazanmış ve Newton`un ortaya çıkardığı gerçeklerin acı yüzüyle tanışıp, güvenlik ağını ıskalamıştı. Adam, hiç beklemediği bu felaket karşısında afalladı... Ne olmuştu da sevdiği kadın, hesaplanan noktaya inmemişti? Bunun iki açıklaması olabilirdi. Topun içine konan barut fazla gelmiş veya kadının ağırlığını yanlış hesaplamış olmalıydı. İç kanamadan dolayı içi kan ağlayan kadın son nefesini vermek üzereydi. Adam yavaşça yaklaştı. Ve sevdiği kadının başına gelenlerin sebebini anlamak için tek bir soru sorabildi: - "SEN KİLO MU VERDİN?" Kadın bu soru karşısında hafifçe gülümsedi ve son nefesini sözcüklere dönüştürdü: - "BELLİ OLUYOR MU?" THE END
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © ömer kırat, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |