"Küle değil, ateşe üflemelidir." -Divanü Lügat-it Türk, Savlar |
|
||||||||||
|
İnsanlar bazı zamanlarda,özellikle efkâr saatlerinde büyük bir duygu yoğunluğu içerisinde bulunurlar.Bu vakitlerde içi içine sığmaz sözkonusu kişinin…Yanında birisi varsa onunla paylaşır yoğunlaşan duygularını!..Kimse yoksa kaleme kâğıda sarılır sessizce.En büyük sırdaşı olur mürekkep…Duygularla yoğrulmuş yazının mürekkebi kurumadan hiç kimse bu sırra mahzar olamaz.Üçüncü şahıslara kapalıdır mevcut duygular!.. Yazarlık mıdır bu,yoksa geçici bir heveskârlık mı?Bunu da geçen zaman gösterir hiç şüphesiz.Bu işte uzun vadeli düşünüp geleceğe dönük hesaplar yapmaktır önemli olan.Aksi halde rüzgârın getirdiğini yine rüzgâr götürür. Türkiye’de yazar olmak ateşten bir gömlektir adeta…Çünkü bu iş henüz bir iş ve meslek hüviyeti kazanmamıştır.Yazarlık arenasında sapla saman birbirine karışmış durumdadır.Kim,niçin yazardır?Yazar olmanın kriterleri nelerdir?Yoksa “Ben yaptım oldu” sözüne nazire yaparak “Ben yazdım oldu” demek midir çıkış noktası? Türkiye’de sadece yazarlık değildir yerine oturmayan.Yayıncılık müessesesi de sistematik bir yapıya kavuşmamıştır.Aslında yazarla yayıncı bir bütünün iki yarısı gibidir.Bunlar et ve tırnak misalidir.Birini ötekinden ayırmak kabil değildir.Oysa günümüzde yayıncılar yazara hak ettiği değeri vermemektedir.Yayıncılıkta tarafgirlik de aşılması gereken çıkmazlarımızdan birisidir. Yayıncılar bazı isimleri,lâyık olmadıkları halde vizyonda tutarak ite kalka bir yerlere getirmektedirler.Bu hususta aynı fikri paylaşma ve eş dost muhabbeti de etkili olmaktadır.Buna biraz daha ileri giderek fikrî bağnazlık da diyebiliriz.Durum böyle olunca yayınlanan eserlerin kalitesi düşmektedir.Halk tabiriyle adamı olanlar işini yürütmektedir. Yayıncıların bir diğer hatası da kendilerine medyayı kılavuz edinmesidir.Ülkemizde medyayı kimlerin yönlendirdiği malûmdur.Memleketimizde medya, vazifesi olmadığı halde pek çok işe burnunu sokmaktadır.Yayıncılar gündemin nabzını tutmak ve daha çok kazanmak hevesiyle kalitesiz isimlere ve eserlere pirim vermektedirler.Bu da hakikatte boş ve birikimsiz insanların ön plana çıkmasına zemin hazırlamaktadır.Bu durum kendi halinde yaşayan fakat kalem erbabı değerlerin önünü kesmekte hatta kaybolup gitmelerine sebep olmaktadır. Aslında okuyucu iyiyle kötüyü ayırt eden bir süzgeç olmalıdır.Olmalıdır diyorum,çünkü henüz bu vazifesini ifa edememiştir Türk okuyucusu!..Okurları da maalesef medya yönlendirmektedir bu hususta.Kılavuzu karga olanın başına neler gelebileceğini tahmin edersiniz kanımca. Çok satılan kitapların kaliteli olduğu kanaati ne kadar geçerli bir ölçü olur bu belirsiz ortamda?Varın siz düşünün…Boyalı basın, edebiyatın mahrem ve sırlı dünyasından kirli ellerini çekmelidir.Aslında medya gerçek manada sanat ve edebiyata hizmet etse hepimiz bahtiyar oluruz.Fakat bu alana hizmet etmeyi bir kenara bırakın,aksine işi her geçen gün sulandırarak kendine benzetmektedir.Sözümüz tabiki umuma değildir.Alınanlar suçlananlardır;bu böyle biline!.. Yazarlık belli bir kabiliyet gerektirir.Fakat hiç kimse yazar olarak dünyaya gelmemiştir.İlham asla yeterli değildir.Yazarlığın onda biri ilhamsa onda dokuzu çalışmaktır.İlhamın gelmesi için de belli bir zemin hazırlanmalıdır.Fikrî ve hissî altyapısı olmayan kimselere ilham da gelmez.Yazarlık çileye talip olmaktır.Uzun geceleri uykusuz geçirmeye hazır olmaktır kalem erbaplığı!.. Edebiyatta özel kabiliyet gerektiren şiir,hikâye,deneme ve roman gibi türler vardır.Bu alanlarda yeteneğimiz yoksa başka edebî mecralara yönelmeliyiz.Bunun dışında belli bir türde yoğunlaşmalıyız.Edebiyatımızda iz bırakmış isimler belli bir edebî türle özdeşleşerek anılmışlardır.Tabir caizse yazma konusunda da maymun iştahlı olmamalıyız.Nice şair ve yazarlar bir türde, hatta bir eserle meşhur olup adını ebedîleştirmiştir. Çok yazmak asla övünülecek bir husus değildir.Yazdıkları binlerle ifade edilen kişiler tarihin nisyan bulutlarına karışıp görünmez oldukları halde, tek bir eserle güneş gibi parlayan ve adını tarihe altın harflerle yazdıran abideleşmiş isimler vardır.Çok söz yalansız,çok mal haramsız olmadığı gibi,çok eser de hatasız olmaz.Çok yazmak yerine kendimize ait bir üslûp geliştirmeliyiz.Taklitten şiddetle kaçınmalıyız.Unutulmamalıdır ki taklit hiçbir zaman orijinali gibi mükemmel olamaz.Üslûp sahibi olmak için de disiplinli ve çok çalışmalıyız. Fildişi kulelerde oturup ahkâm kesmekle belki bir yerlere gelinir ama gelinen o noktada uzun süre ve devamlı kalınamaz.Toplumun aynasıdır yazar.Aynayı kendi içimize değil,içinde barındığımız topluma tutmalıyız.Ancak bu şekilde kalıcı ve faydalı olabiliriz.Bunun yanında kalem namusunu da hiçbir zaman rafa kaldırmamalıyız.Unutmamalıyız ki kısa zamanda gelen şöhretler,kısa zamanda gitmeye mahkûmdur.Oysa namus var olma sebebimizdir.şöhretsiz yaşayabiliriz ama namussuz asla!...Onun içindir ki her adımımızı ince hesaplar yaparak atmalıyız.Gelecekte pişman olabileceğimiz işlere bulaşmamalıyız.Çünkü meşhurdur ki son pişmanlık fayda etmez. e-mektup: mnihatmalkoc@hotmail.com
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © M.NİHAT MALKOÇ, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |