Şiir, tarihten daha felsefidir ve daha yüksekte durur. -Aristoteles |
|
||||||||||
|
yurtsuz bir ay akıyor eski bir kış masalı anlatan bulutlardan gecenin duvarında pencereler yalnızlık fanilikten söz eden bir şarkı rüzgar ötesin sen gül kurusu saçlarında gün batar susuşun sarı yapraklar gözlerin sonbahar ah o bulut zamanları ki zamandan kovgun kül hiçlik kil akşamlar bun rıhtımlarda beklersin beni duraklarda sonsuza daldığın her yerde gazeller döker yüreğin gözlerin aşk girdabı ben o uzak kır yollarında anızlı derin hiçlikte yıldız yağmuru gecelerden ıslanmış ay biriktirerek yüzümün yapraklarında sesimde çoğaltarak ırgat türkülerini bakışımda kaval kanamaları tut ki yaylası ölenler-dağı yıkıklar gibi köle pazarları... sokak çocukları... tarih yıkılmış kentlerin altında kalan hasretlere hüznümün sırtında anlatılmaz sevdalar... gelirim kederim çivilerle yüreğim cesetlerle hayvanca hoyrat eylülce şair yar bakışında uçuşan yapraklar... acı sen ki buldukça tükenen elimi uzattıkça tutulmaz rüzgar tanıdıkça yabancı izafiyet kesinliğinde bir bakış buldum da gözlerinde kuantum tadında bir şeyler keynes ve sonraki kış tam da bir uzun havanın orta yerinde mekanik metal bir bakış tam da turaç kuşu konarken dala aaah nasıl da yorgunum... ki uzak kanar gayri şuramda tökezir deli akış düş ovalarına ölümcül bir ot gibi girdi de aşk yaşlı çınarların altında sen bittin... aşkını öldürerek aşk işte devrimci ezilmişliğimizin altında seyriyen asi damar aşk işte bulut tayları yürüyen arkadaşlar keremin aslıyı sorduğu yanık ocak taşları yurtsuz bir ay akarken üşüyen yalnızlıktan şehir akşam gününde geçmiş hazanlarla günlenen ihtiyar pencerenin pervazına düşmüş ölü bir arı ışıklarla oynaştı... güllerle sevişti... dikenlerle dövüştü yağmurlar yaşadı... yellerde savruldu hala kanatlarında bulut bulaşıkları aşk işte ırgat sofralarında taze somun gülünce nasıl yayılır o gülüş sıcacık nasıl akar boşalmış dere yatağı çizgilerinden topraksı suratların aşk işte ömrüm ki iklimini yitireli çok olmuş belki bin yıllık yoldur geldiğim sevdiğim bir sevdalı yüreğin eylülüne düştün ki onca zamanda aşk da eğrilmiş... gülüş de yitirmiş aslını... bakışlarda heyelan sararan yapraklarım ürkütürken saçlarını yüce dağ başında ağlar bir ceylan bozkırlarda kuşlar toplu uçuyor dikenler kurumuş ama ayakta kış kötü geçecek bu yıl faniliğe dair bir şarkı söylüyor da bulutlar anladım kimi zaman başlamadan biter masal şu deli bulutun tayı alır da götürür ıssızıma sen gayri beni anımsama kal... adnan durmaz,bilirsin aşk da serseri,art yay,ank,2003
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © adnan durmaz, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |