Dünyanın her tarafından öğretmenler insan topluluğunun en fedakâr ve muhterem unsurlarıdır. -Atatürk |
|
||||||||||
|
Günümüz Diliyle Mevlana'dan Rubailer-2 sordum ney’e-sana kimdir cefa eden inlersin çığlık çığlığa tek söz etmeden dedi ayırdılar beni şeker dudaklı dilberden gayri ağlamadan yaşamayı bilmem ben der ki gece - dostuyum ben sarhoşların -meyin tiryakisiyim cümle bağrı yanıkların caniyim ben aşki bilmeyenlerin de beklerim eşiğinde ki her gece onlar için ölüm habercisiyim kadehtir aşk onun dudaklarından içmekle mutluyum aşk güveydir düğününün davulcusuyum ne zaman ki çalmazsam ben bu davulu ki işler bozan aşka yeminler olsun anlarim ki işe yaramazın biri olmuşum uyaninca içilen sabah şarabıdır aşk içinde gül bahçesi olduğum bahardır aşk en işsiz olmadığım günde bile işsizim ben and içerim işe güce düşmandır aşk kaçmadı o ay yüzlü seviyesizlerden kişiliksizlerden ahlaksızlıklardan-bayağılıklardan-terbiyesizliklerden vermek cömertliktir deme bana deme –deniz de kaçmaz iyilerden- kötülerden şeytan bile kaçardı-ama o kaçmadı ,iyiliğimizden sarhoş bülbülden şarki dinlerim seni gönlüme ezgini söyler rüzgarın uğultusu hangi suya baksam yarin hayali aah toprakta o tanıdık kokusu sana yakin oldukça senden uzak anlarım yanındayken bile senden ne kadar ayri sen olmak isterim oysa - ben seninle olmak değil bu yüzden hep dertliyim yanındayken baştan aşağı sayrı ben zaten sarhoşum ezelden sanma ki bu sarhoşluk neyin sesinden zaten yangınlar içindeyim bu yangınım ne sudan ne ateşten aşkın terazisinde öyle hafifim ki öyle iki batman daha yeğniyim bir hiçten bu gece aşkın kederinden sarhoşum delice yakuttan şarabin kadehine değmedik bile dert- hüzün-dalıp gitmek derinlere helal bu gece yalnızca yalnızca uyku haramdır bize aşkın ayı tam yuvarlak bu gece dolunaydır sevgili bakmakta damların kıyısından anılar gecesi bu secdeye kapanmalar ibadetler demidir aşk ki helal şarabımız olmuş uyumak haram bize gidişim de gelişim de senin köyüne gözümü alamam senden gönlüm hep sana -sana akmakta senin için tüm günahlarını işledim say yeryüzünün dünyaya geliş sebebim sensin zira sesini duyunca sesim güzelleşir benim tanrının verdiği her şey gibi sayısız ölçüsüz olurum beni yüz kez sattın ama yine senin kölenim yine sat-sen sat beni-sen sattıkça tazelenenim sen ki canısın cihanın seninçin canı da cihanı da kaybettim sen ki dünyanın mehtabı ki ben yerimi göğümü şaşırdım bana şarap sunma ey yar ağzıma uzat kadehi bana içir sarhoşum ki senden öyle ağzımı yüzümü şaşırdım dün gece incelik gösterip o yar geldi bana dedim ey gece sakın sırlarımı aydınlatma arkana-önüne iyi bak dedi gece-iyi bak sabahı nasıl getireyim işte bak güneş yanıbaşında her eksikten uzak bilirim kusursuz güzelliğini yaratan nakşetmiş her zerresini neyleyim bilmek için iç evrenini ben beni bileli beri bilirim seni hayli zaman aşka dair bir şeyler bilmişim canimi-yüreğimi-gözümü yar yoluna sürmüşüm şimdi bildim ki ayrı olsa da bir imiş sevgililer meğer ben şaşıymışım önceden-biri iki görmüşüm saki bana kızıl şarap sunarsa neyleyim dolunayım benden buse umarsa neyleyim şimdi kavuşma vaktidir-bırakmak olmaz yarına deli miyim ki şu anda yarından söz edeyim gece gitti ve hala sarhoşuz biz yarin devletindeyiz-işimiz kendimiziz hem aşık-hem gönülsüz-hem sevgiliyiz kalabalık da biziz-hem bülbül-hem gül bahçesiyiz üzüm gibi ayaklar altında çiğnenmekteyim aşk ne yana çekerse o yana dönmekteyim sen bana –çevremde ne dolanmaktasın?-dedin tozun sanma ki ben kendi çevremde dönmekteyim gezegenler gibi dönmeyi ben benden öğrendim dünyaya gelmeden önce de sonsuzlukta böyle dönerdim ey bana –sabırlı ve sessiz ol –diyenler ey sabrı ve sükuneti alın ben size verdim bana söv-ne dersen de-mestim sana o kirik dökük sözlerin ki bilsen ne hoş gelir bana zehir sun hadi kadeh kadeh-bil ki şerbettir bana sana kesilmişim ben-al teslimim-boyun eğdim-köleyim sana dün gece kaç defa batırdık adimizi vardık o vefasızın eteğine el uzattık onun tam kalbinin üstüne koyduk kalbimizi dün gece aynayı taşa çarptık sevgilim dün yüzümü tırmaladı sarhoşlukla sanki yanağım yanağından laleler toplamakta dedim tırmalama yüzümü benim yüzüm ki doğalı beri yüzünün kıblesine tapınmakta gönlüm gamının tiryakisi olsun ey öylesine alışsın ki keder ona hoş gelsin ey gönülsüz gönlüm kucakla yarin gamını hadi sevgili kederini kendisi yüklenmesin göğsünde bi parça gönül olanlar aşkına tutulmadan yaşıyor değildir zülfünün zincirden buklesini görenler zincire vurulmak için gönlüyle delirir gönlünün ayağını zincirine vuranlar yok oldukça yeniden varlık bulurlar ey bana şarap iç de sarhoş olma diyenler içenler elbette sarhoş olur gayri senin ilacını neyleyim gözlerim yollarında kör oldu kaldı gayri neye yarar vefan gönül aşkınla farıdı artik ne işe yarar güzel sözlerin kederinden can da kül oldu-ciğer de yandı yaratan gönlümü dünya meylinden esirgesin gönlüm ki aşktan gayrisine eğilmesin ecel gelip de kapıma dayandığında aşkı bırakıp can derdine düşen gözden şikayetçiyim denizler kandırmaz ki beni-ırmak neye yarar gül bahçeleri isterim bana yetmez hoş kokular yari yanında olana kaygı mı var tasa mı var bir ben bir de benim sabrım neyleriz-nereye kadar ne alçaklık ne yükseklik olamaz sevdada hatta ayrılık da olmaz sarhoşluk da ne demek hafiflik-şeyhlik-müritlik kalleşlik-düşkünlük-rintlik hatta aşk ki padişahtır ama dikili bayrağı yok hak dinidir aşk ama yazılı ayeti yok her aşık bir avcıdan ok yemiş yaralı av kendi kanını içer ama ortada yarası yok hala kabukla öğrenmeye kalkan sen özden uzak gafiller gafili iyi bak can içindedir sevgili bedenin özü duygu-duygunun özüyse can tenden-duygudan –candan geçersen bulunur sevgili git ey akıl hiç akıllı yok burada sana kil kadar yer yok aşk güneşi var burada ki her ışık mahkumdur karşısında yok olmaya kapın ki yurdumuz-otağımızdır zülfün gönül bağımızdır her köşede bir kaç mum-üç beş pervane dünya pervanemiz olan o mum bizim çerağımızdır aşıklığın sırrından bi haber olanlar güya aşkın sırlarını açıklayıp şöhret buldular namus diye aşklarını gizli tutanlar bir ömür ayrılık derdiyle paralandılar aşıkların bu çığlıkları sevinçtendir mum gelince susar mı hiç pervaneler geceden de gündüzden de aydınlık sevgili gel gel ey can-can ışığı seni beklemektedir şu gördüğümüz evren-şu dönüp duran gökyüzü tanrının kudretinde bir tek andan da önemsiz tekmili her zerre bir timsah kadar büyüse o sonsuz deryada birer balık gibi kalır her biri daracık gönüllerde bitmeyen bu kötülük neden aşk ki nedendir insanın belini büken ten kafesinde gece gündüz her yere benimle giden onun için çırpınan bu gönlün savaşı neden Günümüz Türkçesinde şiirleştiren:Adnan Durmaz
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © adnan durmaz, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |